Akrabalık ve kan bağı ırkçılığa varmamak şartıyla bütün dinler ve ideolojiler tarafından kabul edilmiştir. İtalya ve İspanya gibi müttefiklerin Amerika"yı Irak batağında yalnız bırakmasına rağmen, İngiltere"nin bütün olumsuzluklara direnerek, sonuna kadar devam etmesinin en büyük etkenlerinden birisi de akrabalık bağıdır.

Akrabalıktan kaynaklanan Türk birliği ideali artıları eksileri, doğruları yanlışlarıyla, Ziya Gökalp"ın Turan düşüncesiyle özdeşleştirilmiştir. Orta Asya Türk halklarının bir gün bağımsızlıklarını kazanacakları ve Türkiye"nin buna hazır olmasın gerektiği, Cumhuriyetin ilk yıllarında uzak görüşlü devlet adamları tarafından da işaret edilmişti. Semra Özal"a göre Turgut Özal da bu ideal uğruna hayatından olmuştur.

Türkiye, başlangıçta Azerbaycan Kazakistan Kırgızistan ve Özbekistan"ın bağımsızlıklarını ilk tanıyan ve bu ülkelerde büyükelçilikler açan ülke olması itibariyle, bölgeye olan yakın ilgisini göstermiş oldu. Tarihi önemi haiz bu jest, halklar ve devletler nezdinde Türkiye"nin  bölgedeki elini güçlendirmektedir.

Sovyetlerin yıkılmasının ardından Türk Cumhuriyetleri, Kafkaslarda Karaçay ve Kumuklar, Urallarda Tatar ve Başkurtlar gibi halkları etkileyebileceğinden dolayı Rusya, NATO üyesi bir Türkiye ile yakın ilişkiye girmekten çekinmişti.

Bu durumu fark eden ve ülkeler arasındaki en hızlı temasın öğrenci transferi ile olabileceğini kendi özel hayatından da yakından bilen rahmetli Özal, Türk Cumhuriyetlerinden gelecek öğrencilere Türkiye"nin kapılarını sonuna kadar açtı. Bu, Türkiye ile iletişim dilinin gelecekte Türkçe olacağı anlamına geliyordu.

Özal 1992 yılında Türk cumhuriyetleri ile bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmaya göre Türkiye her ülkeden orta ve yüksek öğretim için 2000 öğrencilik kontenjan ayırtacağını taahhüt ediyordu. Karşılıklı öğrenci tebadülü şeklindeki bu anlaşma gereği, Türkiye de bu cumhuriyetlere öğrenci göndermeyi ve bu ülkelerde eğitim görüp diploma alan Türk öğrencilerin denkliklerini tanımayı taahhüt etmekteydi.

1992 Yılı Ekim ayında Türkiye üniversite, yüksek lisans ve doktora eğitimi almak üzere binlerce öğrenciyi kabul etti. İlk yıl Türkçe eğitim alan öğrenciler, ikinci yıldan itibaren Türkiye"nin farklı üniversitelerine yerleştirildiler.

Buna paralel olarak Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan parlamentoları, kiril Alfabesini bırakıp Latin Alfabesini kullanma gibi cesur bir karar alarak, gelecek nesiller için yeni bir dönemi başlatmayı başardı.

Azerbaycan ve Türkmenistan"da bir kararla gerçekleştirilen değişiklik, Özbekistan"da üç ayrı muvakkati yasa ile hayata geçirilebildi. Bu konudaki üçüncü yasanın süresi 2010 tarihinde sona eriyor.

Burada altının kırmızıyla çizilmesi gereken çok önemli bir noktayı belirtmekte fayda olacaktır. Azerbaycan ve Özbekistan Latin Alfabesini kullanmaya Türkiye"den önce başlamıştı. Türkiye"nin 1928 yılında yaptığı devrimi, bu iki ülke yirmili yılların başında gerçekleştirmiştir. Atatürk"ün bu ülkelerin deneyimlerinden istifade ederek, Türkiye"de böyle bir devrimi gerçekleştirmekte tereddüt etmediği tarihçiler tarafından yapılan yorumlar arasıda yer alıyor.

Sovyetlerin ilere gelen ideologları, komünizm ve kapitalizm gibi farklı paktlarda yer alan Türk Halklarının alfabe birliği sebebiyle, tekrar bir Pan Türkizm  sevdasına düşebilecekleri korkusuyla 1940 yılında Latin Alfabesini yasakladı. Aynı endişeden dolayı Çin ise, Doğu Türkistan"da yaklaşık 70 yılda 3 defa alfabe değişikliğine gitmiştir.

Bölge ile olan ilişkilerin geliştirilmesinin zaruretine inanan Özal, 1993 Nisan"ında bölgeye tarihi bir gezi yaptı. Türk dilli halkların birliği protokolünün imzalandığı bu gezide rahmetli Özal, hem kendi hayatı ve hem de Türk Cumhuriyetleri adına gelecek için dev bir adım atmayı başarıyordu.

Ancak, Özal"ın gezinin bitiminden yaklaşık bir gün sonraki ani vefatı, Sovyetlerin çöküşünden sonra yeniden yeşeren, Türk Birliği ideallerinin yetim kalmasına sebep oldu. Türk halkları arasında kurulacak yakınlık ve doğabilecek paktlardan endişe edenler tarafından Özal"ın zehirlenerek öldürüldüğü iddia edildi.

Özellikle de eşi Semra Özal hala aynı iddiayı savunuyor. Semra Hanım 17 Nisanda bir televizyon kanalı tarafından kendisiyle yapılan röportajda bu konudaki kanaatinin değişmediğini, imza töreninde takdim edilen bir limonata ile Özal"ın zehirlendiğini iddia etti. Analiz için alınan kanın konduğu tüpün bir hata sonucu kırılması ve saç analizinin ise hiç yapılmaması, Semra Hanımın bu yöndeki kanaatlerini güçlendiren diğer deliller.

Bir devletin, Cumhurbaşkanının zehirlenerek öldürüldüğünü ilan etmesini beklemek de saflık olacaktır. Komünizm ve soğuk savaştan yeni kurtulan Batı, başını bir de Türk birliği ile ağrıtmak istememiş olamaz mı?

Özal"dan sonra Türk Birliği Projesini bir ara Özbekistan devlet başkanı İslam Kerimov üstlendi. Bu konuyu ele alan "Türkistan Hepimizin Evi" adında bir de kitap kaleme aldı. O zamanki ekonomik problemler ve bölge ile ilgili güçlü aktörlerin endişeleri gibi negatif faktörler, ülke yönetimlerinin böyle bir ideal ile yakından ilgilenmelerine engel oldu.

1995 yılında meşhur Kırgız yazar Cengiz Aytmatov "Türkistan – bizim hepimizin evi " adında bir dernek kurdu. Bölge ülkelerinden çok sayıda fikir ve devlet adamının katıldığı organizasyon gereken ilgi ve desteği görmedi.

Şimdilerde ise aynı ideali Kazakistan devlet başkanı Nursultan Nazarbayev,sıkça tekrarlıyor. Bir televizyon kanalının kendisiyle yaptığı röportajda Nazabayev, Orta Asya tabi ve yer altı kaynakları bakımından zengin bir bölge, birleşirsek kendi kendimize yetecek hale geliriz. İşbirliğine gitmek gerekir. Dedi.

Neticede rahmetli Özal"ın bölge ile ilgili idealleri, bayrak değiştirerek devam etmektedir. Bir insanın uğruna hayatını ortaya koyduğu hedefin başkaları tarafından devam ettirmesi bahtiyarlık olsa gerek.