Filistin"de, Filipinler"de, Cezayir"de dünyanın neresinde olursa olsun, direniş esasına dayanan hareketler, bir tepki sonucunda doğarlar.

 

Mertlik, vatanseverlik, sadakat ve ahde vefa gibi ulvi sıfatlara sahiptirler. Düşmanla dostu iyi tanırlar, düşmanla asla işbirliğine girmezler.

 

Ancak, olayların arkasındaki senaryoları ve planlanan sinsi hamleleri önceden kestirip iyi bir strateji belirleyememeleri, bu hareketlerin en zayıf noktasıdır.

 

Bunun, güçlü bir istihbarata sahip olamama ve uluslararası arenadaki gelişmeleri yakından takip edememe gibi iki ana sebebi vardır.

 

Hamas"ı, 1987 yılına kadarki Filistin meselesiyle bağlantılı siyasi gelişmeler ve Filistin'deki İslâmi uyanışın, seksenli yılların ortasından sonraki dönemde artması doğurmuş ve güçlendirmişti.

 

Hamas, kurucusu Şehit Ahmet Yasin zamanında da bu son gelişmelere benzer krizler yaşamış, fakat asla, kardeşe silah doğrultmama prensibini bozmamıştı.

 

Hamas"ın Gazze"yi tamamen ele geçirmesi bir sonuç değil başlangıçtır. Hamas"ı Mısır İhvan-ı Müslimin"inin ve İran"ın desteklediği iddia ediliyor. İran"dan 200 milyon dolar yardım aldığı medyaya yansıyan malumatlar arasında.

 

Gazze"deki ekonomik durum Hamas"ın elini güçlendiren sebeplerden biridir.

 

İddia edildiğine göre, Gazze"de Hamas elemanlarına saldıranlar Fetih grubu değil, Amerika ve İsrail askeri teçhizatlarıyla donatılmış Dahlan tayfasının elemanlarıydı. Asıl hedef Hamas"ı son gelinen noktaya getirmekti, başarılı da oldular.

 

Mısır sınırına BM askerleri yerleştirilmesinin hemen gündeme getirilmesi ve Abbas"ın,  kanuni görev süresi 30 gün olan, olağanüstü hal hükümetini İsrail"in de desteği ile alel acele kurması, planın gerçek yüzünü ortaya koyuyor zaten.

 

Plana göre Gazze fakirlik, açlık, sefillikle imtihan edilirken, Fetih kontrolündeki Batı Şeria bölümüne Batı ve İsrail"den para yağdırılacak. Doğudan Fetih, batıdan ise Fetih taraftarı -tarafsız olduğunu belirtse de- Mısır yönetimi tarafından Hamas kıskaca alınarak çökertilecek.

 

Bu gerginlik, Lübnan"daki Filistinlilere de büyük ihtimalle sıçrayacaktır. Çünkü Filistin"deki sosyal doku, bir bölümünde savaşın halen devam ettiği Lübnan"daki Filistin kamplarında da aynen mevcut.

 

Filistin halkı adına 1967 yenilgisinden bu yana yaşanan en büyük kriz olarak nitelenen bu durum, Hamas ve Fetih arasındaki siyasi ideoloji farklılığından kaynaklanmaktadır.

 

Fetih, İsrail"i tanıyor ve barış yolu ile çözüm istiyor, Hamas ise İsrail"in işgal ettiği topraklardan çekilmediği sürece mücadeleye devam edilmesi gerektiğini savunuyor. İsrail ise ikisine de razı değil.

 

Eğer İsrail barış istiyor olsaydı, Yaser Arafat, Sharon zamanında Ramallah"daki yönetim binasının bodrum katında elektriksiz, aç ve susuz bırakılır, öldürülmekten Avrupa"nın müdahalesi ile son anda kurtulur muydu.

 

Sıcak çatışma ortamına giren devletler bile, bazen bu tür taktik hatası yapar ve provokasyonları sezemezler. 

 

Türkiye gibi köklü bir devlet geleneğine sahip bir ülkenin bile, Irak batağına çekilmek istenmesini, bazı zevatın Cumhurbaşkanlığı sevdasından dolayı görememesi buna örnektir.

 

Saddam"ı Kuveyt"e girmesi için teşvik eden, sonra da ipini çeken de aynı güçtür.

 

Planın tersine dönmesi, Hamas"ın normal şartlarda on yılda kat edeceği yolu, bir iki yılda alması da muhtemel. 

 

Sonuç olarak Hamas, yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden dolayı, oyunu iyi okuyamamış ve tuzağa düşmüştür.