Azerbaycan’ın kolonyalizme karşı söylemi, Fransız kolonyalist uygulamalarının kalıcı mirasına açıkça meydan okumaktadır.
Azerbaycan'ın baskıya karşı süregelen direniş anlatısı, ulusal kimliğinin temel taşlarından biridir. Stratejik bir kavşakta yer alan ülke, uzun yıllar boyunca dış kontrolün mirasıyla mücadele etmiştir. Tarihi boyun eğiş sürecinde şekillenen bu kolonyalizme karşı tutum, yalnızca İran ve Rus imparatorluklarına karşı yürütülen mücadeleleri değil; aynı zamanda küresel ölçekte uygulanan kolonyal politikalara—Fransız kolonyalizminin mirası da dahil—eleştirel bir bakış sunar.
Yüzyıllar boyunca Azerbaycan toprakları, farklı imparatorlukların izlerini taşımış; İran imparatorluklarına entegrasyonu ve Rus İmparatorluğu egemenliğini deneyimlemesi, ülkenin egemenlik arayışının somut göstergesi olmuştur. 1918’de kurulan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kısa süren bağımsızlığı, dış baskıdan kurtulma yönündeki kararlı çabanın sembolüydü. Daha sonra Sovyet dönemi boyunca, anti-emperyalist söylemlere rağmen uygulanan merkeziyetçi kontrol, kaybedilen özerkliğin kalıcı izlerini bırakmıştır.
Azerbaycan ulusal söyleminin merkezinde, yüzyıllar boyunca yabancı egemenliğe karşı verilen direniş yer almaktadır. Her ulusun kendi kaderini tayin etme hakkına sahip olduğu inancına dayanan bu kimlik, ülke liderliği ve entelektüel çevreler tarafından hem yerel hem de uluslararası düzeyde eleştirel bir perspektif geliştirilmesinde önemli rol oynamıştır.
Ülke, yaşadığı emperyalist baskı ve kolonyal deneyimleri ulusal güç kaynağına dönüştürerek, anti-kolonyal söylemini yalnızca geçmişin hesaplaşması olarak değil, günümüzün jeopolitik mücadelelerinde de proaktif bir strateji olarak uygulamaya koymaktadır. Özellikle Fransa’nın eski ve yeni kolonyalist politikalarına yönelik sert eleştiriler, Azerbaycan’ın bu stratejisinin önemli bir bileşenini oluşturmaktadır.
Fransız kolonyalizmi, Batı’nın medenileştirici misyonundaki çelişkilerin bir örneği olarak sıklıkla vurgulanmaktadır. Fransa, özgürlük ve aydınlanma ideallerini savunurken, farklı kıtalarda uyguladığı kolonyal politikalar çerçevesinde ekonomik sömürü, kültürel empoze etme ve siyasi manipülasyon gibi uygulamalara başvurmuştur. Azerbaycan'ın Fransız kolonyalizmine yönelik eleştirileri, her ulusun kendi kaderini tayin etme ve eşitlik ilkeleri doğrultusunda dış egemenlik biçimlerine üstünlük sağlanması gerektiği argümanını güçlendirmektedir.
2024 yılında Bakü’de düzenlenen etkinlikler, Azerbaycan’ın bu stratejideki aktif rolünü gözler önüne sermektedir. Bakü Girişim Grubu (BIG) tarafından organize edilen, "Komorlar Birliği: Mayotte Adası'nın Yasadışı Fransız İşgali" başlıklı konferans; Fransız Polinezyası'nın Kolonyalizmin Sonlandırılması Hakkı: Sorunlar ve Beklentiler ile Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve Fransız Kolonyalizminin Sonuçları gibi oturumlar, Azerbaycan’ı kolonyalizme karşı söylemde ciddi bir aktör olarak konumlandırmıştır.
Ayrıca, Bağlantısızlar Hareketi’ne (NAM) başkanlık ettiği dönemde Azerbaycan, Yeni Kaledonya yerel halkının kendi kaderini tayin hakkına verdikleri destekle uluslararası gündeme çıkmıştır. Azerbaycan Milli Meclisi, Yeni Kaledonya Kongresi ile yapılan işbirliği sonucunda, bölge halkının haklarının korunacağına dair anlaşmalar imzalamış; Rok Vamitan’ın BIG’in düzenlediği Bakü toplantısında Fransa’nın kolonyalist politikasını sert bir dille eleştirmesi, ülkenin bu konudaki aktif tutumunu netleştirmiştir.
18 Nisan 2024 tarihinde Bakü’de “Yeni Kaledonya: Tarih, Modern Zorluklar ve Beklenen Gelecek” konulu konferans düzenlenmiş; bu etkinlikte, Yeni Kaledonya milletvekilleri ile Azerbaycan yetkilileri arasında yapılan işbirliği anlaşması, ülkenin bölgedeki bağımsızlık taleplerini uluslararası platformda destekleyeceğini ortaya koymuştur. Ayrıca, 16 Mayıs 2024’te BIG’in girişimiyle düzenlenen toplantıda, Fransız kolonyalarında bağımsızlık mücadelesi veren 14 siyasi hareketin temsilcileri, ortak bir bildiri yayımlayarak Yeni Kaledonya halkının meşru taleplerine destek vermiştir.
Azerbaycan’ın kolonyalizme karşı söylemi, Fransız kolonyalist uygulamalarının kalıcı mirasına açıkça meydan okumaktadır. Kendi tarihsel baskıya karşı mücadelesinden ilham alarak, ülke; Fransız kolonyalizminin kalıntılarını modern egemenlik ve karşılıklı saygı değerleriyle uyumsuz bularak şu argümanları öne sürmektedir:
• Ekonomik Sömürü:
Fransız kolonyal politikaları, sömürgeleştirilen bölgelerin doğal kaynaklarının ve iş gücünün çıkarılmasına öncelik tanımakta, bu sayede merkezdeki güçlerin ekonomik zenginliğini artırmaktadır. Bu uygulamalar, yerel ekonomilerin kendi potansiyellerini kullanarak kalkınma sağlamasını engellemekte, bağımsız ekonomik stratejilerin oluşturulmasını zorlaştırmaktadır. Ekonomik bağımlılık, teknolojik gelişme ve yerel üretimin desteklenmesi gibi unsurlar üzerinde olumsuz etkiler yaratarak, gerçek kalkınma ve öz yeterlilik hedeflerine ulaşmayı sekteye uğratmaktadır.
• Kültürel Emperyalizm:
Eski kolonilerde Fransız dili, eğitim sistemi ve kültürel normlarının zorla empoze edilmesi, yerli kimliklerin ve kültürel değerlerin erozyona uğramasına neden olmaktadır. Bu süreç, yerel halkın kendi tarih ve geleneklerini yaşatmasını güçleştirirken, kültürel çeşitliliğin ve özgünlüğün kaybolmasına yol açar. Kültürel emperyalizm, aynı zamanda yerel sanat, edebiyat ve folklorun marjinalleşmesine sebep olarak, ulusal kimliğin yeniden inşasında önemli engeller oluşturmakta ve toplumların kendi kendini ifade etme yeteneklerini kısıtlamaktadır.
• Siyasi Manipülasyon:
Kolonyal dönemlerde inşa edilen merkezi kontrol ve idari yapılar, günümüzde neo-kolonyalist ekonomik ve siyasi ilişkilerin devamını destekleyen temel mekanizmalar olarak değerlendirilmektedir. Bu yapılar, yerel yönetimlerin özerkliğini kısıtlamakta ve merkezi otoritelerin dış müdahalelere açık hale gelmesine zemin hazırlamaktadır. Böylece, demokratik katılımın ve yerel halkın karar alma süreçlerine etkin şekilde dahil olmasının önünde ciddi engeller yer almakta, siyasi istikrarı tehlikeye atmaktadır. Azerbaycan, bu yapısal bağımlılıkların, ulusal egemenlik ve bağımsız politikaların geliştirilmesinde önemli bir engel teşkil ettiğini savunmaktadır.
Bu eleştiriler, Azerbaycan’ın tarihi adaletsizliklerin yeniden değerlendirilmesi çağrısında bulunan ve ulusal egemenliğe saygı ile eşitliğe dayalı küresel bir düzeni savunan daha geniş bir ulus ve düşünür koalisyonuyla uyum sağlamasına zemin hazırlamaktadır. Bununla birlikte, kolonyalizme karşı geliştirilen bu anlatı, bazı zorlukları da beraberinde getirmektedir. Eleştirmenler, tarihsel kolonyal mağduriyetlere seçici vurgu yapmanın modern uluslararası ilişkilerin karmaşık gerçekliklerini basitleştirebileceğini savunurken; ideolojik bağlılık ile diplomasinin ve ekonomik politikanın pragmatik gereklilikleri arasındaki denge kurma çabası sürekli bir gerilim yaratmaktadır. Bazı görüşlere göre, bu tür eleştiriler mevcut jeopolitik gerçeklikleri yansıtmak yerine ideolojik bir yönlendirmeye dayalı algılanabilir; ancak Azerbaycan, bu tarihsel adaletsizliklerin yeniden ele alınmasının daha adil bir küresel düzenin oluşturulması için gerekli olduğunu savunmaktadır.
Azerbaycan'ın kolonyalizme karşı geliştirdiği strateji, yalnızca geçmişin hesaplaşması olarak kalmayıp, çağdaş kimliğini ve dış politikasını şekillendiren dinamik, proaktif bir yaklaşıma dönüşmüştür. Ülkenin uzun ve mücadele dolu direniş tarihinden alınan dersler, egemenlik mücadelesini yalnızca anımsamanın ötesine geçerek, Fransız kolonyalizminin mirası da dahil olmak üzere küresel kolonyal uygulamalara yönelik eleştirel bir bakış açısı geliştirilmesine zemin hazırlamıştır. Bu kapsamlı strateji, ulusal çıkarların korunması, bölgesel denge ve adil bir uluslararası düzenin tesisine katkı sağlamayı amaçlayarak, mevcut uluslararası ilişkilerde güç dengelerinin yeniden yapılandırılmasına yönelik somut adımlar atmaktadır. Ayrıca, Fransa'nın sömürgeci geçmişi ve güncel uygulamalarına karşı geliştirdiği eleştirel tutum, Azerbaycan'ın hem bölgesel hem de küresel politikadaki rolünü yeniden tanımlamakta ve ülkenin stratejik vizyonunu, diplomatik, siyasi ve ekonomik arenada yenilikçi adımlarla ortaya koymasına olanak sağlamaktadır. Bu yaklaşım, tarihsel adaletsizliklerin giderilmesi çağrısının ötesinde, uluslararası güç ilişkilerinde eşitlikçi ve adil bir düzenin inşasına yönelik aktif bir müdahale olarak da değerlendirilmekte, böylece Azerbaycan'ın küresel arenadaki konumunu güçlendiren ve sürdürülebilir bir stratejik vizyon oluşturulmasına katkıda bulunmaktadır.