Balyozu Türkiye’deki darbe eskizlerinden tanıyoruz. Kuvveden fiile çıkmış olsaydı herhalde Bin Ali rejimine benzer bir hal yaşardık. Balyoz rejimini merak edenler Tunus aynasına bakabilirler. Bir biçimde balyoz rejimine ‘Big Brother’ rejimi de diyebiliriz. Bin Ali’nin Tunus’u, (meşhur roman yazarı) George Orwell’in 1984 romanından çıkmış gibi. Neden Bin Ali’nin Tunus’u Orwell’vari bir rejim? Tunus’la ilgili veriler, nedeni ve cevabını açıkça ortaya koymaktadır. Tunus’da oy kullanma yaşına gelmiş Tunusluların yüzde 55’i fişlenmiş. Bu fişleme nedeniyle halk intifada sırasında polis merkezlerine saldırmış ve buradaki dosyaları itlaf etmeye çalışmıştır. Ya da Bin Ali’nin RCD Partisinin merkezlerine saldırarak kayıtları ele geçirmeye çabalamıştır. Bu bir şeyi ortaya koyuyor: Tunus halkı fişlenmekten bıkmış ve bu nedenle ilk saldırdığı mekanlar arasında kayıt merkezleri yer aldı. İlk akıllarını gelen Big Brother sisteminin beyni ve arşivi olan sicilleri itlaf etmek oluyor. Tunus’ta fişlenenlerin sayısı 2 milyon 180 bin olarak veriliyor. Bu da yetişmiş nüfusunun yüzde 50’sinden fazlasına tekabül ediyor. Tunus’ta Nahda gibi siyasi partiler yasaklanırken basın da feci bir şekilde denetim ve kontrol altına alınıyor. Adeta felç edilmiş. Ülke göbekten Fransa’ya bağlı olmasına rağmen iç güvenlik nedeniyle Fransız basını bile ülkeye girişte sansüre tabi tutulmaktadır. Ancak sansürden sonra Fransız basını yerel basın ağı tarafından dağıtılabilmekte idi. Keza internet müdavimleri de Tunus’ta fişlenen ve takip altına alınan zanlı veya potansiyel suçlu kesimleri oluşturuyor. Bununla birlikte, olayların hızı Bin Ali’nin siber alanı tam kontrol altına almasına imkan vermemiştir. Bu nedenle sansürlenen basın Muhammed Buazizi’yi haber bile yapmakta zorlanırken devrimi tetikleyen dizginlenemeyen post modern basın olmuştur. Twitter, facebook ve bloglar Yasemin Devriminin araçları olmuştur. Devrimin bir yanında yolsuzluklar, yoksulluk yer alırken diğer tarafında ise öfkeyi organize eden twitter ve facebook gerçeği vardı. Elbette tarafsız kalan ordunun da payını unutmamak gerekir. 2009 yılında İran’da Nejad’ın ikinci kez seçildiği lakin muhalefetin sonuçları hileli ilan ettiği süreçte de alternatif basın etkili olmuş lakin rejim post modern basını kontrol altına almayı başarmıştır.
*
Bin Ali rejiminin ansın devrilmesinden sonra basın da silkelenmeye karar verdi ve sansürün kayıtlarını ve zincirlerini kırma arayışına girdi. Tunus’un ulusal basını, Muhammed Buazizi’nin kendisini yakması eylemi karşısında gerçekler yerine yalanlara ve çarpıtmalara başvuruyor. Wikileaks sızıntılarındaki tasvirle ülkenin İmelda Markos’u olan first lady Leyla Trablusi’nin keleptokrasinin somutlaşmış hali olması da, Buazizi’nin kendisini yakması kadar etkili olmalıdır. Buazizi’nin kendisini ateşe vermesi üzerine Tunus’da korku duvarı, psikolojik duvar yıkılıyor. Psikolojik Berlin Duvarı yıkılınca reiim de enkazı altında kalıyor. 20 yaşındaki öğrenci Seher Bin Yunus bu durumu şöyle tasvir ediyor:” Önceleri Facebook’ta Bin Ali ve ailesine ilişmekten çekiniyorduk. Oldukça dikkatli davranıyorduk. Lakin fakir adamın kendisini yakmasından ve gösterilerin başlamasından itibaren korkuyu üzerimizden attık. Twitter ve facebook yerine gazete ve televizyonlara bağımlı kalsaydık olan biteni ve detayları hiçbir zaman öğrenemeyecektik (Tunisian media throw off censor's shackles after decades of fear and collaboration By Kim Sengupta in Tunis Thursday, 20 January 2011, The Independent).” Başbakan Muhammed Gannuşi, ülkeye tam basın özgürlüğü vaat ederken tanıtım bakanlığını da kaldırmayı da taahhüt ediyor.
*
Tunus’ta sadece ekonomik sefalet değil, sosyal sefalet de yaygın. Veriler bunu ortaya koyuyor. Tunus gençliği büyük bir buhran içinde. Erkeklerin yüzde 39’u ve kızların yüzde 46’sı hayat boyunca hiç evlenmeyi düşünmüyor. Bu Tunus’un hızlı bir biçimde yaşlanması anlamına geliyor. Bin Ali’nin hem despot hem de seküler rejimi sonuçta sosyal bağları ve ağları gevşetmiş ve bu bitik manzarayı ortaya çıkarmıştır. Arap rejimleri 1970 ve 1980’li yıllarda ekmek devrimleriyle çalkalanmıştı. Bu bağlamda, Mısır’da 1977’de ekmek isyanı patlak verdi ve büyük bir kargaşaya yol açtı. Burgiba da benzeri bir ekmek isyanıyla karşı karşıya kalmış ve Bin Ali tarafından bir saray darbesiyle devrilmesinden üç yıl evvel yani 1984 yılında patlak veren sosyal olaylar zincirini zar zor kontrol altına alabilmişti. Bin Ali ise bu kadar şanslı olmadı ve ekmek devrimi, rejimini kısa sürede sildi süpürdü.
Ne ilginç ve ne hazindir ki, refah göstergesi olan benzin domino etkisi yapan son intihar salgınlarıyla birlikte Arap dünyasındaki yeni suç aleti konumuna düşmüştür. Fas aracı olmayanlara veya şüpheli kişilere benzin satışını durdurmuş bulunuyor!