Mısır’da 14 Ocak veya 11 Şubat devrimiyle (2011) birlikte yeni bir döneme girildi. Lakin bu dönemde eski dönemden kalma bir takım tortular var. Bunların en başında da Camp David anlaşması geliyor.  Bu anlaşmanın üzerinden tam 33 yıl geçti.  Yeni dönemde Mısır bu anlaşmanın gözden geçirilmesini talep ediyor. İsrail ise olduğu gibi kalmasından yana. Belki güven tesis edilirse İsrail güvenlik eklerindeki maddelerin gözden geçirilmesine veya değiştirilmesine razı olabilir. Lakin güven sağlanabilir mi? Sağlanamaz zira arada Filistinliler ve Gazze meselesi var.  Yeni Mısır Gazze’nin veya en azından halkının hamisi olmak istiyor. İsrail ise bunu güvensizlik nedeni sayacaktır.  İsrail Altyapı eski Bakanı Benyamin Ben Eliezer, Mübarek’i İsrail açısından stratejik bir hazine olarak nitelendirmişti. Buna rağmen yine de Mübarek İsrailli aşırıların gözüne girememiştir. Sözgelimi,  Dışişleri Bakanı Lieberman  iktidarı boyunca İsrail’e teşrif etmeyen Mübarek için' canı cehenneme’ demişti.  Ne yaparsanız yapın İsrail’de aşırılığın dibini bulamazsınız. Aşırının ötesinde bir başka aşırı vardır.  Camp David’i yaptığı halde İsrail’in en aşırı sağcılarından olan Menahem Begin bile halkının gözüne girememiş ve kendisini beğendirememişti. Son günlerini tekerlekli sandalyede münzevi olarak geçirmek durumunda kalmıştır.  Camp David antlaşması ise okul müfredatı içine girememiştir.   Gazze’den yani vaat edilmiş topraklardan çekildiği için Yahudiler arasında Şaron’a da diş bileyen ve lanet okuyan çoktur.  ‘Kemik kıran Rabin’ de Filistinlilerle anlaşma yaptığı için 1995 yılında yine fanatik Yahudiler tarafından infaz edilmişti.

*

Muhammed Mürsi cumhurbaşkanı olur olmaz Camp David anlaşmasını ve Sina meselesini kucağında buldu.  Birden 16 Mısırlı asker hem de iftar saatinde hunharca öldürüldüler.  Gazze ve Sina Mürsi’nin yumuşak karnı haline geldi. Mürsi yönetimini yıpratmak veya yumuşatmak için birileri bu iki meseleyi manivela olarak kullanıyor. Veya başka bir tabirle karar alma mekanizmasını etkilemek için Sina meselesini kurcalıyorlar. Sina meseleyi kurcalanınca Mürsi’nin önüne ister istemez Camp David engeli ve meselesi çıkıyor. Zira aynı anlaşmaya göre İsrail, Mısır sınırından sadece 3 kilometre öte mesafede her türlü ağır silah bulundurabiliyor. Sina’nın dibinde silah yığınağı yapabiliyor.  Antlaşma ile Mısır’a geçen Sina ise A,B ve C bölgelerine ayrılmış durumda ve B ve C bölgelerinde Mısır’ın ağır silah, tank bulundurması ve uçak uçurması sınırlamaya tabi.  Bunun için karşılıklı bir mekanizma var ve İsrail’e başvurması ve izin alması gerekiyor. Anlaşmayı hazırlayanlar anlaşmayı bu yönüyle savunuyorlar.  Lakin bu anlaşma çetelere karşı Mısır’ın elini kolunu bağlıyor. Bundan dolayı Mürsi’nin danışmanlarından  Muhammed İsmet Seyfüddevlle, Camp David anlaşmasının bu haliyle yürümeyeceğini ve tadil edilmesi gerektiğini savunmuştur. Bu, Sina’da Mısır’ın hükümranlığının tam tesis edilmesi anlamına geliyor. İsrail ise buna sıcak bakmayacaktır.  Hatta Hüseyin Heridi gibi antlaşmanın hazırlanmasında katkısı olan bazı diplomatlar da tadilin gereksiz olduğunu ve nasıl olsa İsrail’in istisnai durumlarda anlayış gösterdiğini ve Mısır’ın istediği gibi kuvvetlerini konuşlandırdığını söylüyorlar. 

*

Sina meselesi Mürsi için en önemli meydan okumalardan birisi. AKP’nin son sıralarda yeniden PKK meselesiyle yüzleşmesine benziyor. Birileri AKP’nin dış politikasını PKK üzerinden etkisizleştirmeye ve yumuşatmaya çalışıyor. Bunu herkes görüyor.  Ürdün’de yayınlanan er-Rey gazetesinde Arap ulusalcılarından Muhammed Harup,  PKK’nın Türk siyasetine karşı böyle işlevsel rolüne temas ediyor ( http://www.alrai.com/article/539786.html). Dolayısıyla AKP’nin Güneydoğusuna karşı Mürsi’nin Sina’sı var. Hatta Sina meselesini de Mısır’da ulusalcı kanadın kurcaladığına inananlar oldukça fazla.    Mürsi için Camp David meselesi bir anlamda AKP’nin karşılaştığı AB sürecine benziyor. Elbette  tam bir benzerlik yok. Lakin daha önce AB’ye karşı olan AKP  çevreleri iktidara geldikten sonra AB ile yakınlaşma siyaseti içine girmişlerdi. Elbette her bakımdan AB ile İsrail’i karşılaştırmak doğru olmaz. Belki Mürsi için AB yerine ABD’yi koymak daha yerinde olur.  Kısaca Mürsi için en önemli meydan okuma İsrail’le anlaşma ve bunun bir türevi olan Sina meselesidir. Her ikisi de fena halde birbiriyle ilintilidir. Şimdi Türkiye açısından PKK meselesinin Suriye meselesiyle irtibatlı olması gibi.

Camp David anlaşması geçen yüzyılın en temel anlaşmalarından birisiydi. Bu anlaşma ile birlikte Mısır Araplara veda etmiş ve ABD ve İsrail ekseninin ortasına yerleşmişti. Bu Mısır’da iç gerilimi  körüklemiş ve  Enver Sedat’ın öldürülmesine yol açmıştır.  Enver Sedat’tan sonra Mübarek döneminde anlaşma yürürlükte kalmış ama İsrail’in resmi anlaşma üzerinden sıcak barış beklentisi ve ilişkiyi halktan halka yayma ümidi sönmüş ve solmuştur.  Anlaşma olmuş ama normalleşme olmamıştır. Bundan dolayı da anlaşma soğuk barış olarak nitelendirilmiştir.  Son Sina olaylarıyla birlikte soğuk barış, soğuk savaşın kıyılarına kadar gelmiştir.  Mürsi döneminde İsrail’le ilişkiler gerilirse Sina’da olayların hacmi artabilir. İsrail Gazze’ye mukabil Sina’da tampon bir bölge veya devlete sıcak bakar. Lakin böyle bir ihtimal varit midir?  Kaide burada emirlik kurabilir mi? Bu tarz laflar Libya olayları sarısında da edilmişti.  Mısır gibi güçlü bir ülkenin sınırları içinde böyle bir yapının kurulması kolay değil.

Kissinger, 21’inci yüzyılın 1979 yılında başladığını söyler. Bunun için iki argümanı var. İran Devrimi ve Camp David antlaşması.  Bu durumda Camp David’in yıkılması 21’inci yüzyılı nasıl şekillendirir? Şüphesiz,  bu yüzyıl içinde İsrail'in eriyeceğine dair bir işaret fişeği olur.