Mitt Romney ve Paul Ryan'a biran bakın, onların birer kültürel öncü olduğunu aklınızdan geçiremezsiniz. Fakat Cumhuriyetçiler ilk defa başkanlık seçimlerine bir Protestana yer vermeden hazırlanıyorlar.
Romney bir Mormon ve Ryan da Katolik. Bu öyle çok büyük bir olay gibi görünmeyebilir, özellikle de ilk Afro-Amerikan başkana karşı mücadele etmeleri göz önüne alındığında... Fakat bu kişilerin hepsi gerek Amerikan demokrasisi gerekse Amerikan politika gücünde gerçekleşen müthiş değişimin sembolüdürler.
Elli sene evvel, askeriye, dışişleri ve önemli politik birimlerde WASP'lar (Beyaz Anglo Sakson Protestanlar) üstünlük kurmuştu.
"Minimal fakat en önemli özellik beyaz olmak, ırsi olarak Anglo Sakson ve Protestan olmaktı." Bu kültürel eleştiriyi Joseph Epstein, Snobberry adlı kitabında yazıyor ve şöyle ekliyor: "Eğer biri Katolikse ya da mesela kesin olarak İrlanda Katoliklerinden veya bir Yahudiyse, onu unutun! Ve eğer biri de siyahi ise onu hiç düşünmeyin bile iktidar için!"
Ülkenin değişen nüfus yapısı ve eğitimdeki fırsatların gelişmesiyle birlikte sözü edilen bu unsurların hiç biri, bugün artık doğru ve geçerli değil.
WASP'LAR SAHİP OLDUKLARI KONTROLÜ KAYBETTİ
Bu ülkede güçlü birçok beyaz adam var fakat siyasal merdivenin zirve basamaklarının herhangi birinde, gücü ve kontrolü elinde tutan bir WASP bulmak çok zor. En önemli dört kongre liderinin arasında sadece biri WASP idi o da Kentucky eyaletinin Cumhuriyetçi senato lideri Mitch McConnell'dır ki o da bir Asyalı Amerikanla evli.
Tarihinde ilk defa Anayasa Mahkemesi'ndeki Protestan bir yargıç, Protestan oluşuyla böbürlenmedi ve bunun yerine bugün biri İspanyol ve biri siyahi olmak üzere üç Yahudi ve altı Katolik bulunmaktadır. Bununla birlikte Sonia Sotomayor'in 2009'daki kiliseye kabulünden beri de mahkeme ilk defa üyeleri arasında üç kadın yargıca yer verdi.
CLRP ( Duke Law Center on Law, Race and Politics ) kurucusu Guy-Uriel Charles'ın ifadesine göre: İlerde hiç bir özel kurum ya da enstitü güç ve iktidarı elinde tek başına bulunduramayacak. Bu hal, bizim öncekinden çok daha açık bir toplum olduğumuz gerçeğinin yansımasıdır. Ve bununla birlikte biz, çeşitliliği hızla artan bir toplumuz artık.
ERDEMİN ÖNEMİ
Bunların hiçbiri yarım yüzyıl önce mümkün görünmüyordu. Modern akademik çalışmaların gösterdiğine göre, o zamanlar Protestanlar akademiyi, askeriyeyi ve seçkin firmaları idare ediyordu.
Kurallar oldukça sertti. Mesela Arizona senatörü ve 1964 GOP başkan adayı Barry Goldwater, Washington dışında herhangi bir kulüpte golf oynanmasını yasaklamıştı. Evet, aynen böyle!
Devlet kademelerinden dini azınlıkların dışlanması, Büyük Dünya Bunalımı'na ve 2. Dünya Savaşı'na boyun eğmeyi başlattı. Gerçek ustalık ve bireysel erdem, önemli bir ailenin soyundan gelmek kadar önemli olmaya başladı, en azından erkekler için...
Cambridge Üniversitesinden tarihçi Andrew Preston şöyle ifade ediyor: "Franklin Roosevelt, kendinden önceki başkanların atadığından daha çok sayıda Yahudi ve Katolik atamıştır."
HERŞEYİ DEĞİŞTİREN 60'LAR
Birçok nedenle diyebiliriz ki, değişim 1960'larda gerçekten hızlandı. İlk Katolik başkan John F.Kennedy'nin seçimi, 2. Vatikan Konseyli Katolik kilisesinin modern ıslahatları, ABD politikası üzerinde derin etkileri bulunan dini değerlerdeki değişimi hızlandırdı.
Tarihçi Preston şöyle devam ediyor: "Birçok Amerikalı için bir numaralı halk düşmanı olan Katolikler, özellikle de Cumhuriyetçi Parti ile birlikte tamamen benimsenip kabul edildi."
1965'te göçmenlik yasası kota sistemini sonlandırırken; insan hakları yasaları, siyahî Amerikalıların içinde olduğu sıkıntılara karşı sonuçsuz kalmaya başladı.
Berkeley Üniversitesinden tarihçi David Hollinger şöyle söylüyor: Çoğu Katolik ya da Hristiyan olmayan bu göçmenler Latin Amerika ve Asya'dan gelmeye başladı.
ROMNEY'E YARDIM
Elbette ki Barack Obama'nın başkan olmasını, seçme hakları ve demokratik alandaki bu gelişmeler mümkün kıldı. Obama 2008'deki beyaz seçimi kaybetti fakat sadece beş seçim süresinde oy dağılımı, azınlıkların desteği ile Obama'yı 1992'de %13 olan orandan 2008'de
% 26 ya taşıdı.
Bu kültürel değişimlerden bazıları, Romney'in adaylığına zemin hazırlamaya da yardım etti aynı zamanda. Hiç kimseye oy vermeyi düşünmeyen Protestanlar, kendi içlerinden birini diğer inançlardan adaylara alışkın olarak yetiştirdi. Kennedy'den beri ulusal etiketler üzerinde yedi tane Katolik bulunuyor. Bunların arasında Yahudi ve Rum Ortadoks olmasının yanı sıra Ryan ve başkan yardımcısı Joe Biden da bulunuyor. Başkan Obama da bir Protestandır.
Hollinger şöyle devam ediyor: Romney bir Mormondur demek, dışarısı gibi düşünmeyi bilen bir grubun parçasıdır demektir.
POST-IRKÇI DEĞİL
Obama'yla herşey farklı. Başkan siyahi olduğu için milyonların nefretini kazanmadı. Obama'nın geçmişi -yalnızca ilk Afro-Amerikan olan bir başkan olması değil, Kenyalı bir babadan olması ve çocukluğunun birazını başka bir ülkede geçirmesi- onu, Amerikan olmanın ne demek olduğu anlayışını geliştiren bir değişimin sembolü yaptı.
Mayıs ayında Nüfus İdaresinin bildirdiğine göre şimdilerde ABD'de doğan azınlık çocuklarının sayısı beyazlardan daha çok.
Washington Üniversitesi Siyaset Bilimleri'nden Mark Smith'in ifadesine göre: Bazıları bu durum için "Müthiş" derken bazıları da "Benim bildiğim ülke, gözlerimin önünde kayboluyor." şeklinde düşünmekte.
Değişimin ortaya çıkardığı kaygı ve endişe; Obama'nın gerçekte ABD'de doğup doğmadığı ya da Müslüman olup olmadığı hakkındaki birçok sorunun sorulmasına neden oluyor.
Smith şöyle devam ediyor: Obama sadece siyahi değil, uluslararası bir geçmişe sahip ve diğerlerinin tarzında görünüyor.
CAMBRIDGE EKOLÜNÜ DIŞLAMAYA DOĞRU
Fakat belirli bir sistem içinde, Obama iktidardaki birinin standart imajını tamamlıyor. Güçlü pozisyonları elinde tutan çok sayıda WASP olmayabilir fakat görünen o ki Sarmaşık Birliği (Ivy League, ABD'nin kuzeydoğusundaki sekiz vakıf üniversitesinin oluşturduğu birlik.) mezunları, bir şeyleri hiç olmadığı kadar yönetmeye başlamış. Obama da Romney gibi hukuk diplomasını Harvard'dan aldı.
Profesör Charles şöyle söylüyor: Obama'nın Kolombiya ve Harvardlı olması bu iki enstitüyü de önemli kılmaya başladı. Ve ayrıca Obama'yı birçok insana da güvenilir gösterdi.
Şuanki Anayasa Mahkemesi yargıçlarından hiçbiri Protestan değilken, her biri elinde Yale ya da Harvard'dan olan en az bir diplomaya sahipler.
Geçen hafta Yargıç Clarence Thomas, Protestanların mahkemede bulunmasıyla ilgili soruları cevaplarken şöyle söyledi: Bizim hepimiz Sarmaşık Birliği'ndeniz ve bu hangi dinden oluşumuzdan daha önemli görünüyor.
Harvard'lı öğrenciler artık çoğunlukla Protestan değiller ve 2. Dünya Savaşı sonlarında bunu yapan diğer birçokları gibi de peşlerinde hizmetçileriyle de görünmüyorlar. Bu sonbahar Yale ve Harvard'ın birinci sınıfları %40'tan daha fazla oranda beyaz olmayan öğrencilerle dolu.
Berkeley profesörü Hollinger'ın ifadesine göre: Onlar, net bir şekilde ilerlemeye ve Yale ve Harvard'ın imkanlarından yararlanmaya hazır olan bu kişileri Obama gibi buluyorlar.
Önceleriyse Obama gibi kişiler Harvard'a seçilemiyordu ve bunun için yapacak bir şeyleri de yoktu.
Dünya Bülteni için Tuba Kaya tarafından tercüme edilmiştir.