Amr ibnu’l As’ın Mısır fethinden sonra Müslümanların İskenderiye Kütüphanesini yaktıkları rivayet edilir. Bu mesele yıllar yılı tartışılmış ve İslam’da 'ilim ile din arasında bir niza' olduğuna dair iddialara malzeme yapılmıştır. Bunun Amr İbni’l As komutasındaki İslam ordusu tarafından yapılması sosyolojik gerçeklere aykırıdır. Amr İbnu’l As aristokrat bir yapıdan ve aileden gelmektedir. Kıptilere karşı bazı ‘ayrımcı’ uygulamaları Hazreti Ömer tarafından takbih edilse de netice itibarıyla yabancılara ve dışarıya açık bir yüzü vardır. Bundan dolayı hem cahiliyet döneminde hem de İslam’da diplomatlar arasında yer almıştır. Dihye gibi Hatıp İbni Ebi Baltaa gibi Amr İbu’l As da yeni dönemin diplomatları arasındadır. Yazılı kültüre de yabancı değildir. Bundan dolayı oğlu Abdullah Hazreti Peygamberden hadis yazma izni almış ve kendisine ait bir koleksiyon ve sanduka oluşturmuştur. Böyle bir ailenin İskenderiye Kütüphanesini yakması ve yaktırması uzak bir ihtimaldir. Lakin sürekli olarak bu mesele Müslümanların önüne çıkartılmış ve suçlama vesilesi yapılmıştır. İslam Müslümanları bedeviyetten çıkarmıştır. Lakin vahşi kavimler ve Haçlılar tersini yapmışlardır. Gazali, İbni Hazm gibi kimi İslami müelliflerin eserleri Müslümanlar tarafından yakılmıştır. Lakin bu umumi ve genel bir durum değildir. Ferdi örneklerdir. Bununla birlikte, Katolik Kilisesi bunu sistematik olarak Engizisyon döneminde yapmış ve cadıları veya sihirbazları yaktığı gibi felsefe kitaplarını ve İslami kitapları yakmış ve yaktırmıştır. Moğollar da Bağdat’ı işgalleri sırasında medeniyet eserlerini ve kütüphaneleri ziru zeber ve hak-u yeksan etmiştir.

*

Günümüzde ise Moğolların yerini Amerikalılar almıştır. Irak’ta Müstansiriye Üniversitesi işgalleri sırasına yıkılıp yakılmıştır. Buna rağmen Amerikalılar sureti haktan görünerek Tunus’ta Selefilerin kabirleri veya türbeleri yıkmasını veya dokunmasını gündemine almıştır. Keza Fransızların Selefilerin veya Ensarüddin örgütünün veya Tevhid ve Cihad Hareketinin Timbuktu bölgesinde eski eserleri veya eski camiye ait bazı yerleri ve türbeleri yıktığı ve İslami bir kütüphane yaktığı gerekçesiyle harekete geçmesi bahane değilse, istismardır. Sözde bu gerekçe ile Fransa’yı ayağa kalkmıştır. Fransa’nın başka işimi yok? Araplar bu gibi durumlar için ‘tehvil’ diyor. Tehvil korkutmak anlamına geldiği gibi abartmak anlamına da geliyor. Durumdan vazife çıkartan Fransa, Mali’yi Selefilerden kurtarmak için seferber olmuş ve işgal hareketine girişmiştir. Oysa gerçek şudur ki, kütüphanede (kim yakmış olursa olsun) yakılan kitaplardan bir kısmı cumhuriyet ilkelerine uymadığı için Fransa tarafından sansüre tabi olurdu. Yani ülkeye girişleri yasaklanırdı. Karadavi ve Seyyid Kutup veya benzeri müelliflere ait İslam’da Helal ve Haram  gibi kitapların girişi Fransa tarafından yasaklanmıştır. Haram tanımayan Fransa İslam’ın haram ve helal anlayışına sansür getirmektedir. Sokakta namaz kılmayı ve kurban kesmeyi yasaklaması veya sınırlandırması gibi. Fransa laik zeminden İslam müdafii kesilmiştir! Bu görevi kimseye de bırakmıyor! Bu iki yüzlü tavır Fransa’nın en samimi tavrıdır. Zira içeride katı laik dışarıda ise katoliktir. Bu durum onun emperyalist düzenine hizmet etmektedir. İslam hamiliği de böyledir. İçeride düşman dışarıda ise sözde ılımlı İslam’ın hamisidir.

*

Piramit yıkma meselesine gelecek olursak. Öyle aklı evveller vardır. Mercan Cevheri isimli Mısırlı Piramitleri (Ehramat) yıkmak istediğini söylemiştir. Bunları put olarak nitelendirmiş ve bu nedenle yıkmaya niyet ettiğini söylemiştir. Müslümanlar İskenderiye Kütüphanesine yaktıysalar neden Piramitlere ve Sfenks’e dokunmadı ve el sürmediler? Bununla birlikte, Taliban’ın Bamyan’da yapmaya çalıştığını Harun Reşid’in  Kisra’nın Eyvanı hakkında yapmak istediği söylenir. Halis Çelebi’ye göre Harun Reşid, Kisra’nın Eyvanını, Me’mun da piramitleri yıkmaya yeltenmiştir. Ama başarılı olamamıştır. Bunun doğru olduğunu farzetsek bile onların yaptığı emsal midir? Karadavi Bamyan’daki  Buda heykelleri konusunda Taliban’a nasihat etmemiş midir? Sfenks’in kısmi tahribatı ise Napolyon’un ordularının topçusunun marifetidir.  

Afganistan geçmişte Budizmin  ve Mecusiliğin veya ateşperestliğin yurdu olmuştur.  Budistlerin nişanesi Bamyan’daki Buda heykelleridir. İkincisi de burada sönmeyen ateşin yandığı Mecusilere ait Nubihar tapınağı vardır. Bununla birlikte, Müslümanlar Arap Yarımadasının dışında bu tür yapılara pek ilişmemişlerdir. Bunun iki nedeni vardır. Arap Yarımadasının özel statüsü ve bu statünün diğer ülkelere teşmil edilmemesidir. Hicaz’ın konumu gibi. İkincisi de, Piramitler gibi yapılar putperestlik açısından sönmüş birer volkanı hatırlatmaktadır. Kaldı ki, Piramitler ibadethane veya put olmayıp birer tarihi eser hükmündedir. Cahiliyet kalıntıları aktif olsa bile farklı statülere haiz olabilirler. Her halde bunlara yönelik muamele hikmet dairesinde olmalıdır. İstisnalar hariç, Müslümanlar tarih boyunca bu hassasiyeti gözetmişlerdir.

Fransa’nın kurtarıcılığına gelince. Laik zeminde kalması daha tutarlı değil midir? Eskilerin ifadesiyle bari dinime dahleden Müselman olsa!