Arnavutluk Müslüman Cemiyeti'nin (Diyanet İşleri Başkanlığı) kurulması Birinci İslam Kongresinde Osmanlı Devleti'nin şeyhülislamlığından resmen ayrılmasına tekabül eder. Böylelikle Müslüman liderler 1923 yılının kış mevsiminde, uzun yıllar ulusal meselelerde aktif rol almalarının ardından nihayet Müslüman Cemiyeti'ni kurarak asıl hüviyetlerine dönmüşlerdi.

Doksan yıl önceki bu kongre, Arnavutluk'un yalnızca dini ve sosyal hayatı için değil aynı zamanda halkın ulusal ve politik yaşamı açısından da önemliydi.   Öyle ki o dönemin açtığı yoldan, ileride çağın ihtiyaçlarına cevap veren İslam reformunun da geçtiği görülmektedir. Kurumsal teşkilatlanmaya ise çağın bir gereği olarak gidilmiştir.

Demokrasi ve toplumsal ilerleme mücadelesinde milli duyguların hâkim olduğu XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde toplanan ve 36 delegenin katılımıyla gerçekleşen Birinci İslam Kongresi, ilahiyat alanında alınan kararların ulusal yönü bulunası açısından dikkat çekiciydi. Bunun yanında kongreden önce Arnavutluk'ta mevcudiyetini sürdüren çeşitli dini kurumlar da yeni kurulan Müslüman Cemiyeti'nin kurumsal yapılanmasına entegre edilmiştir.

Bu tarihsel dönem tüm dinlere eşit mesafede duran laik bir devlet içerisinde İslam'ın en üst kurumsal yapılanmasının bağımsızlığının ilk adımını teşkil eder. Bu aşamadan sonra ise İslami kurumların yeniden yapılanma ve güçlendirilmesi, görev ve sorumluluklarının düzenlenmesi faaliyetlerine yoğunluk verilmiştir.

Arnavutluk Müslüman Cemiyeti'nin teşekkülünün ardından her geçen gün dini hizmetlerdeki faaliyet alanını geliştirdiği ve kurumsallaşmasına devam ettiği görülmektedir. Hizmet alanındaki en önemli çalışmalardan biri 1924 yılının Mart ayında Tiran'da kurulan Genel Medresenin -İmam-Hatip Lisesi- açılması olarak nitelendirilebilir.

Dönemin seçkin Müslüman şahısları tarafından yönetilen medrese, hızlı bir şekilde ulusal kültürün bir beşiği haline getirmeyi başardığı eğitim geleneği ile bugün dahi Arnavut topraklarında yayılmış olan eğitim sisteminin unsurunu teşkil etmektedir.

Komünizm ideolojisinin gelmesiyle birlikte Arnavut Müslüman liderlerin daha önce de uyardıkları ve din meselelerine gölge düşmeye başlanan bir döneme girilmiş oldu. Hızla yayılan ve dini engel olarak hedef alan bu düşünce etrafında Müslümanlar sıkı denetimlere tabi tutulsalar da gerek dini kurumların muhafazası gerekse inanç bakımından ellerinden gelen gayreti sergileyerek kırk yılı aşkın bir süre mücadele ettiler. Elbette bu dönemin sonunda kurum dağıtılmış, toplumun dini yapısı oldukça parçalanmış olsa da inanç varlığını devam ettirmiştir.

Bu rejim karşısında Müslümanların birlik olma çabaları sürerken tüm dinlerin ortak katılımlarını sağlamaya yönelik sloganlar da geliştirildi. Bunların içinde "Tüm Arnavut dini unsurlar vatan ve dini yok edecek olan komünizme karşı bir araya gelmeli" gibi söylemler de yer alıyordu. Tüm çabalara rağmen yüzlerce cami tahrip edilmiş, yüzlerce aydın, inanan öldürülmüş, hapsedilmiş ya da sürgüne yollanmıştır. Bu durum 90'lı yılların başlarına kadar devam etti.

Bu tahrip edici rejimin ardından 23 yıl sonra artık bir devrime hazırlanan Müslümanların, 16 Kasım 1990 tarihinde İşkodra şehrinin Kurşun Camisinde yasak olan ezanı okuyup, Cuma namazı kılmalarıyla başlayan hareketlenme tüm ülkede yankı bularak devam etti. Hal böyle iken gerek fonların bulunmaması gerekse örgütsel kuralların çıkarılıp yayınlandığı merkez ve ofislerin dağıtılmış olması maddi, manevi ağır bir yük teşkil etmekteydi. Tüm bunlara rağmen giderek din Arnavut toplumundaki yerini almaya başladı. Buna paralel olarak Müslüman Cemiyeti ülkenin sosyal ve kültürel hayatında sorunları önleyerek aktif rol aldı.

Bugün cemiyet Arnavutluk'ta bütün Müslümanlara hizmet veren, onların bir temsilcisi olarak devlet tarafından tanınan resmi, hukuki bir kurumdur. Kendisine bağlı Medrese ve Üniversite gibi eğitim kurumlarıyla ve dini yapılarıyla tüm ülkede faaliyet göstermektedir. Yaklaşık bir asır sonra bizler, din ve inanç özgürlüğünü hissederken adeta o kışın baharını yaşamaktayız.

Dünya Büteni için tercüme eden: Muhamed Ahmetaj