Cesur kararnameler sonrası göz açıp kapayıncaya kadar Mısır'da bütün işler tersyüz oldu. Muhammed Mursi, Mübarek döneminin işadamları mafyasının sahibi olduğu gazete ve televizyonlardaki bazı kalemlerin dil uzattığı zayıf bir başkanken orduyu geçmiş dönemin isimlerinden 'temizleyen', Askeri Konsey'in Mısır devrimini bitirmek ve asker devleti tesis etmek için tamamlayıcı anayasa deklarasyonu çıkararak gasp ettiği savaş ilanı kararı da dâhil devlet başkanının bütün yetkilerini geri alan güçlü bir isme dönüştü.

Ömer Süleyman'ın İslamcıların iktidara gelmesi halinde askeri darbe kehaneti doğru çıkmadı, hatta tam tersi oldu. Askeri yönetime darbe yapan seçilmiş sivil başkan oldu ve bu başkan esnek iktidara, seçim sandıkları iktidarına ve sağlam bir halk desteğine sahiptir. Ayrıca geçmişte yaşayan, değişim sürecini engellemeye çalışan herkesi sürükleyip götürmeye başlayan sel gibi değişimi kabul etmeyen Anayasa Mahkemesi ve medyadan daha güçlüdür.

Mısır içindeki ve dışındaki birçokları başkan Mursi'nin iktidardaki Askeri Konsey'e karşı koymaya cesaret edemeyeceğini, gelecek yıllarda Mareşal Hüseyin Tantavi'nin gölgesinde yaşayacağını düşündüler. Kim Tantavi'nin bir kalemle yüksekten düşeceğini ve Mısır cumhurbaşkanının şemsiyesi altında bir danışmana dönüşeceğini düşünebilirdi? Başkan Mursi, Mısır ordusuna şahsiyetini, heybetini ve saygınlığını verdi, askeri diktatörlüklerin demokratik sivil devlet için yıkıldığı, muz cumhuriyetlerinin Arap ve dünya siyaset haritasından kaybolduğu bir zamanda onu yolsuzluk rejiminin bekçisi ve uzantısı haline getirmek isteyenlerden temizledi. Mareşal Tantavi ve Askeri Konsey, kendilerini halkın iradesiyle mücadele içine koyarak, seçimlerle tamamen çelişen bir rol oynayarak, önceki dönemin isimlerinden Ahmed Şefik'i tutarak, devrik başkanın yargıçlarını atadığı Anayasa Mahkemesi'nden parlamentonun feshedilmesi ve yasama erkinin kontrol altına alınması için anayasal olmayan gerekçeler bularak Mısır ordusunun heybeti ve tarihine yakışmayan feci hatalar işlediler.

Bütün bunlar Refah Sınır Kapısı yakınında 16 Mısırlı askerin öldürülmesinde somutlaşan felaket sayesinde oldu. Tarih bu felaketi Mısır'ın ve hatta belki bütün Arap bölgesinin tarihinde temel bir dönüm noktası olarak yazabilir. Bu iğrenç eylem güvenlik organlarının kırılganlığını, ordunun ülkeyi koruma noktasında en basit görevlerini bıraktığını, aşağılayıcı anlaşmalar kanalıyla büyük Mısır'ı ve köklü halkını aşağılayan küstah düşman için Mısır'ın egemenliğinin ihlaline sessiz kaldığını gözler önüne serdi. Mursi zayıflığından hareketle bu durumu Mısır için güçlü bir karta çevirdi. İsrail'in iznini almadan tankları ve helikopterlerini Sina'ya gönderdi. Onurlu süreç İstihbarat Başkanı General Murad Mevafi'yi görevden almasıyla başladı. Mevafi, Ömer Süleyman'ın seçkin öğrencisiydi, Mısır'ın, ordusunun ve güvenlik organlarının İsrail'in ve sınırlarının bekçisine çevrilmesi, İsrail'in, turistlerinin ve yerleşimcilerinin güvenliğini Mısır'ın egemenliğine öncelenmesi yıllarına uzanan politikaları devam ettiriyordu.

Bu süreç Mareşal Tantavi ve genelkurmay başkanı Sami Anan'ın emekliye ayrılması, yeni savunma bakanının ve yeni komutanların atanmasıyla sona yaklaştı. Bu tarihi kararlardan sonra İsrail'i ABD ve bazı Batı başkentlerindeki siyasi ve askeri kurumları şu an karamsarlık ve uykusuzluk halinin sardığı kesin. Çünkü Mısır artık önceki rejimin kalıntılarına mahkum değil ve kırk yıldır olduğu gibi Amerikalılardan ve İsraillilerden emir almıyor. İsrail geçmişte olduğu gibi Mısır'la üstten bakan bir ilişki kuramaz. ABD yönetimi aşağılayıcı mali yardımlarıyla Mısır halkına diz çöktüremez. Bazıları şu an yaşananların İhvan'ın elindeki yetkilerle yoğunlaşan bir tür diktatörlük olduğunu tartışabilir ancak bu hareketi iktidara getiren Mısır halkı değil mi? Bugün Mısır devrimi tamamlandı diyemeyiz. Hedeflerini gerçekleştirmek için doğru yola ayaklarını koydu denebilir.

Kaynak: Zaman