Geçen hafta Sina Yarımadası'nda Mısır kuvvetlerine yapılan saldırının oluşturduğu ânı yakalayan yeni Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi, bu hafta sonu birkaç cesur harekette bulundu. Bunlardan biri ülkedeki en üst düzey askeri liderleri kovmaktı. Bu hareketler sadece Mursi'nin şahsı ve makamının gücünü pekiştirmekle kalmadı, aynı zamanda Mısır'da askeri ve sivil liderler arasındaki geleneksel hiyerarşiyi de tersine çevirdi.
Daha da önemlisi, Mursi ordunun (son başkanlık seçimlerinden hemen önce) 12 Ağustos'ta çıkardığı "ek anayasa metnini" de iptal etmeye teşebbüs etti. Bu eylem, başkanlık ve yasama gücünün yeniden seçilmiş kurumlara iadesini sağlamayı amaçlıyor. Mısır'ın geleceği için savaş, dönüm noktasına ulaşmış olabilir.
Sina saldırısı belki de zaten halk desteği olmayan Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi liderleri için atılan son ok oldu. Bu liderler artık Mısır devletinin etkili müdafileri olduklarını iddia edemezler. Bu da Mursi'ye ilk olarak alt seviyede evi temizleme (geçen hafta bunu yaptı) ve sonra da bu hafta sonu üst yönetimi bertaraf etme fırsatı verdi. O, Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'in düşüşünden bu yana haddizatında Mısır'a liderlik eden iki adam olarak SKYK lideri Muhammed Hüseyin Tantavi ve komutadaki ikinci isim General Sami Annan'ı görevden aldı.
Tantani'nin halefi General Abdüulfettah El Sisi'nin bu çarpıcı değişimin farkında olması ve bunu kabul etmesi muhtemel görünüyor. Diğer askeri liderlerin de bu yeni oluşumda iş birliği yaptıklarına dair yaygın spekülasyonlar var. Bu duyuruya rağmen SKYK halen askeri meselelerde hatırı sayılır derecede yetkileri olan bir kurum olarak kalmaya devam ediyor.
El Sisi Amerikan ordusu ve siyasi yetkilileri tarafından iyi bilinir, İsrailli yetkililerle de sayısız anlaşma yapmıştır. O halde Mursi'nin adımı, muhtemelen Mısır'da ordunun, dış politikaların ya da bir kurum olarak SKYK'nın tamamen bir kenara bırakılmasında bir dönüşüm başlatmaz. Aslında, Sina saldırısını takiben her iki taraf Mısır-İsrail güvenlik iş birliğinin yıllardır görülmemiş bir seviyeye ulaştığını bildiriyor.
Mursi bu hareketleri hem kanuni hem de "milli menfaatler" bakımından yapıyor ama elbette bunlar onun, başkanlığının ve bundan dolayı da Mısır'da Müslüman Kardeşler'in gücünü pekiştirmesine yarayacak. Muhalefetteki diğer şahıslar büyük ölçüde bu eylemleri memnuniyetle karşıladılar, özellikle de iktidarı geleneksel olarak başkan ve yasama organına veren ve askeriye tarafından iktidar gaspı olarak görülen durumu geri çevirmek isteyenler. Mursi, yeni başkan yardımcılığına reform zihniyetli yargıç Mahmud Mekki'yi atayarak hükümetteki Müslüman Kardeşler hakimiyetiyle ilgili endişeleri gidermeye çalışıyor olabilir. Ama bu hareketleri kendisi adına iktidar gaspı olarak görmemek mümkün değil.
Bununla beraber, Mübarek'in devrilmesinden bu yana Müslüman Kardeşler hilelerle dolu bir tarihe sahip. O ilk Anayasa Hazırlayan Anayasa Meclisi'ni İslamcılarla doldurmaya çalıştı, İslamcı olmayan tüm seçmenlerden yoğun itirazlarla karşılaştı. Ve o, başkanlık için aday göstermeyeceğine dair uzun süredir olan taahhüdünden aniden vazgeçerek güvenilirliğini baltaladı. Dikkatli olmazsa Kardeşler yeniden seçimle elde ettiği görevin ötesinde güç iddiasında bulunabilir ki bu da Mısır toplumunun, ülkenin İslamcıların hakimiyetine girmesine müsamaha etmeyecek büyük bölümü tarafından kabul edilemez.
Şüphe yok ki çoğu Mısırlı yeni hareketlerin, Mübarek sonrası dönemi karakterize eden seçilmiş ve seçilmemiş kurumlar arasındaki yetki hudutları hususunda savunulması mümkün olmayan karışıklıkları netliğe kavuşturacağını ümit ediyor. Ama onlar Mursi ve Kardeşler'in, özellikle devlet başkanlığının kanuni sınırlarının ötesinde eylemlerde bulunarak hükümet üzerindeki tüm kontrolü elde etmeye başladıkları hissine kapılırlarsa bu sonunda ters tepebilir.
Bu şekliyle başkanlık "darbesi" iddiaları, büyük ölçüde derin devletin destekçileri ve Mübarek döneminden kalma kurumlardakilerle sınırlıdır. El Sisi ve Mekki'nin atanması kuşku yok ki bu tür endişeleri giderme maksatlıdır. Ama Mursi, önümüzdeki birkaç ay adımlarını dikkatle atmalıdır. O, eski başbakan Ahmed Şefik'e karşı net ama az bir farkla seçildi ve Mısır toplumu halen İslamcılar ve İslamcı olmayanlar arasında derinden bölünmüş olarak kalıyor. Ama onun çok ileri gittiği görülürse, ona karşı hemen ve muhtemelen yaygın bir tepki doğabilir.
Mursi'nin "ek anayasal metni" kaldırmasına kanuni tepkiler olması muhtemeldir, özellikle de Mursi tamamen bu deklarasyonun şartları altında yemin ederek göreve geldiği için. Aslında o, içinden göreve geldiği sistemi yıktı. Mısır'da iktidar mücadelesi büyük ölçüde mahkeme sisteminde bitiyordu ama bu hep daha az hukuk, daha çok ham siyasi güçle ilgili oldu. Son büyük değişime rağmen muhtemelen bu durum devam edecek.
Mahkemeler geniş çaplı yetkiye sahiptirler ve görünürde Kardeşler'in yükselişini alarm ile olmasa da şüpheyle izlemeye devam ediyorlar. Eğer mahkemeler kaçınılmaz hukuki meselelerde Mursi'ye karşı hüküm verirlerse onun mahkeme kararlarını yerine getirmedeki gönüllülüğü, Kardeşler'in ya kuvvetler ayrılığını kabul ettiği ve yargı gücünü tanıdığını ya da aslında onun mahkeme kararlarına karşı tek başına meydan okumaya hazır olduğunu gösterecektir.
Bu durumda Mursi, en azından teoride, Mısır'da hemen hemen tartışmasız bir yetkiye sahiptir. Parlamentonun hukuki statüsünün belirsiz olmasıyla o, yasa çıkarma, kanunları dayatma ve onaylama, savaş ilan etme ve Anayasa Hazırlama Meclisi'nin kuruluş ve çalışmasını denetlemede kendisini tek güç iddia eder görünüyor. Yeni parlamento seçimleri şimdi daha önce hiç olmadığı kadar önemlidir. Ama o yapılıncaya kadar devlet başkanının gücü, en azından kağıt üzerinde, fiilen mutlak görünüyor. Pratikte, başka birçok güç merkezi var, yeni SKYK yönetimi ve mahkemeler de dahil.
Ordu ve mahkemelerin, kısa bir süreliğine, Mursi'nin meydan okuma olmaksızın karar vermesine izin verdiğini farz edersek Mısır bu durumda, seçilmiş de olsa yeni bir diktatöre sahip olmuş olur. Yeni seçimlerle yasama gücünün tesisine dair acil ihtiyacın ötesinde, Mısır'da güç mücadelesi giderek yeni anayasanın yapılmasına odaklanacak. Yeni anayasa ya gerçek kontrol ve dengeler içeren bir sistem getirecek ya da devlet başkanının tüm siyasi sisteme hakim olduğu bir başka sistemi pekiştirecek.
Kaynak: The Daily Beast
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas