İran'da Rejimin Maslahatını Teşhis Kurumu Başkanı Ayetullah Haşimi Rafsancani'nin 17 Temmuz (2009) tarihinde Tahran'da irat etmiş olduğu hutbenin yankıları halen devam ediyor. Burada rejimin meşruiyeti ile makbuliyeti arasında ayırım yapmış ve sadece ilahi meşruiyete dayanmanın yetmeyeceğini savunmuştur. Tek ayaklı yapıya karşı çıkmıştır. Ona göre, İslami rejimin yapısı sofistike ve grifttir ve Nejad ve benzerlerinin anlayışı ise bunu tek yanlı hale getirerek; basitleştirmekte ve vulgarize etmektedir.


Ardından Ayetullah Misbah Yezdi veya benzeri din adamları rejimin meşruiyetinin kaynağının ilahi meşruiyet olduğunu söylemiş ve bunun tek başına yeterli olabileceğini ima etmişlerdi. Rafsancani ise meşruiyetin tek başına yeterli olmayacağını makbuliyetin de gerekli olduğunu yani halk tarafından desteği olmayan rejimlerin meşruiyetinin yetersiz olacağını ima etmiştir. İbni Tavus'dan naklettiği hadis rivayeti de bunu doğruluyor. Lakin Rafsancani'nin tezine karşı çıkan İranlı ulema, Hazreti Ali'nin Hazreti Osman'dan sonra halk tarafından tensip edilmeden yani makbuliyeti olmadan da ilahi meşruiyete haiz ve tensibe mazhar olduğunu ileri sürüyorlardı. Yani halk tarafından seçilmeden Hazreti Ali'nin nezd-i ilahide imam olduğunu savunuyorlar. Bu bağlamda, Rafsancani karşıtı tezi savunanlar imamların veya vekillerinin (dini rehberler veya veliyi fakihler) seçilmediğini veya seçimlerinin sadece keşiften ibaret olduğunu söylüyorlar. Yani seçimin bizatihi değeri olmadığını belki nominal bir alana haiz olduğunu söylemek istiyorlar. İşte bu tartışmaların odağında ikinci döneme adım atan ve Rehber Ali Hamaney tarafından atanan ve onanan Ahmedinejad'ın tensibi Hamaney'e yakın olan Keyhan gazetesi tarafından ilahi meşruiyet serlevhasıyla duyurulmuştur. Bu durumda Ahmedinejad ilahi meşruiyetle muttasıf olmuş oluyor ( Keyhan gazetesi, 4/8/3009).
 
Şii kaynaklarınca da güvenilir bir ravi ve kaynak olarak addedilen İbni Tavus'un rivayet ettiği bir hadise göre, Hazreti Peygamber (S.A.V.) günlerden bir gün Hazreti Ali'yi karşısına alarak şöyle hitap ediyor :" İnsanlar senden hoşnut olurlarsa onlara yönetici ol. Seni kabul etmedikleri takdirde ise onları kendi haline bırak ve onların reylerine saygılı ol…" Bu aslında daha önce pek seslendirilen bir görüş değildi. Esasında Cafen Sadık ve İmam Bakır gibi imamların Nefsü'z Zekiyye'nin ve İmam-ı Zeyd'in çıkışlarına yaklaşımlarını dikkate aldığımızda İbni Tavus'un rivayetinin onların yaklaşımlarına daha uygun olduğunu görebiliyoruz. Rafsancani tarihe geçecek meşhur hutbesinde hem ilahi meşruiyet hem de halk tarafından makbuliyeti gündeme getirmiş ve imametin ancak çifte taallukla (lahuti ve nasuti) sıhhatli ve sağlıklı olacağını söylemiştir. İran rejiminin yapısının da aslında böyle olduğunu ve olması gerektiğini savunmuştur. Yenilikçiler de aslında bu tezi benimsiyorlar. Rafsancani bu ikili taalluktan (meşruiyet ve makbuliyet) birisinin düşmesiyle yöneticilerin meşruiyetinin de düşeceğini ifade veya ima etmiştir. Rafsancani İran'daki krizden çıkmak için de göstericilerin salıverilmesini ve ulemanın hakem olmasını savunmuştur. Bu teze aynı zamanda velayet-i fakih uzmanı Ayetullah Muntezari'ye ilaveten Ayetullah Sanii, Muhammed Hatemi, Ali Ekber Muhteşemipur, Muhammed Taki Fadıl Mibedi, Mecid Ensari ve Mehdi Kerrubi, Abdulkerim Suruş destek vermiştir. Newsweek Editörü Ferid Zekeriya'ya göre Rafsancani'nin tezi doğrultusunda makbuliyeti tartışmalı olan Nejad'ın cumhurbaşkanı olarak atanmasına 6 ayetullah karşı çıkıyordu. Bunlardan birisi olan Ayetullah Esadullah Bayat Zencani halkın iradesinin tezyif edilmesinin, sokaktaki adamların rastgele tutuklanmasının İran'daki rejimin sonunu getirebileceği uyarısında bulunmuştur. Ayetullah Yezdi ise tam aksine Rafsancani'yi kıyasıya eleştiriyor ve uzlaşmaya katkıda bulunacağı yerde yeniden ilk kareye geri döndüğünü ve eski defterleri karıştırdığını savunuyor. İstihbarat teşkilatı başkanı gibi onların dışarıdan destek ve para aldıklarını savunuyor. Hatırlatmaya gerek yok ki, Mir Hüseyin Musevi bu iddiaları reddediyor. Yezdi, Rafsancani'nin fitneyi söndürmek yerine tavır, konuşmaları ve hutbesiyle daha da parlattığını, alevlendirdiğini ileri sürmektedir. Yezdi meşruiyetin halktan gelmediğini aksine halk yanında olmadan da Hazreti Ali'nin (R.A.)  imam olduğunu söylüyor. Makbuliyetin ise Hazreti Osman'ın şehadetinden sonra tahakkuk ettiğini savunuyor. Bu bağlamda, Hamaney'in seçilmediğini belki keşfedildiğini ileri sürüyor.

Bu krizle birlikte kimi din adamları Rafsancani'nin harekete geçerek başında bulunduğu kurumla Hameney'i görevinden alması gerektiğini savunurken bunun tam tersine Hamaney'in Devrim Muhafızları nezdindeki Temsilcisi Ali Saidi ise sülükünü yani davranışlarını düzeltmemesi durumunda Rafsancani'nin hem Rejimin Maslahatını Teşhis Kurumu hem de Uzmanlar Meclisinin başından alınabileceğini savunmuş ve bu durumda Muntezari'nin akibetini paylaşacağını hatırlatmıştır. İsfendiyar Rahim Meşşai durumunda da yine muhafazakar bazı isimler Nejad'dan da davranışlarını düzeltmesini istemişlerdi. Sözgelimi, Ali Larijani'ye yakınlığıyla bilinen İslami Mühendisler Cemiyeti Genel Sekreteri Muhammed Rıza Bahnor ise tutumlarını değiştirmemesi durumunda Nejad'ın görevinden alınabileceğını söylemiştir. Sonunun Musaddık veya Beni Sadr'a benzeyeceği tehdidinde bulunmuştur. Rafsancani'nin Yardımcısı Ayetullah Muhammed Yezdi ise Rafsancani'nin devrim tarihinde parlak bir geçmişi olduğunu ve bunu lekelememesi gerektiğini savunmuş ve sicilini bozmamasını istemiştir.

Rafsancani'nin dayandığı teze göre, Allah tarafından tensip edilen kişinin halk tarafından onaylanmaması durumunda istinkaf edebileceği ve geri durabileceği sonucu çıkıyor. Halbuki geleneksel Şii yaklaşımında halk onay makamında değildir ve istinkaf etmesi halinde de bu yaklaşımından da sorumludur. Rafsancani ilk defa bu hususta belki de kasıtsız bir biçimde Şiilerle Sünniler arasında bir açılım gerçekleştiriyor. Sünnilikte imamet dinin usulünden değildir ve halife seçmek vacip olsa bile bu meselenin tertibi halka bırakılmıştır.

Rafsancani'nin rivayetini naklettiği İbni Tavus, Sünni hadis literatüründe de menşur bir zattır. Abdurrezzak, Musannef'inde ondan nakillerde bulunmuştur. Özellikle de boşanma yemini ve benzeri fıkhi konularda Sünni fakihler ve muhaddisler İbni Tavus'dan birçok nakiller yapmışlardır. Boşama üzerine yapılan yeminin geçersiz olduğuna dair rivayetlerden birisini İbni Tavus yapmıştır ve bazı Maliki fukahası ve Zahiriler bunu almışlar ve benimsemişlerdir. İbni Tavus, İbni Abbas'ın en has ve özel ashabından ve arkadaşlarından birisi ve hilafsız en fakihleridir ( El Mer'etü'l Müslime ve Kadaya el Asr, Muhammed Heysem el Hayat, s: 251, Daru'l Fikr, Dimeşk).