Benim de konukları arasında olduğum Mehtap TV'de Avni Özgürel'in programına telefonla katılan Türkiye'de askeri konuları izlemekte haklı olarak ün salmış olan Lale Sarıibrahimoğlu'nun Arapların barış konusunda bir insiyatif almadıklarını söylemesi doğrusu sık tekrarlanan galat-ı meşhurlardan birisiydi. O bile böyle söylüyorsa, gerçekten de konu iyi bilinmiyor. Araplar 1991 yılında Madrid'de ardından da 2002 Beyrut zirvesinde blok olarak barış teklifinde bulundular. 28 Mart 2007 günü de Riyad'da yapılan bir başka zirvede Beyrut'ta daha önce görücüye çıkan barış planını yeniden canlandırdılar. Ama 'ölü ses vermez' misali İsrail'den ses gelmedi. İsrail belki de son şansını elinin tersiyle iterek kullandı. İsrail'den gelen ilk sinyaller hiç de cesaret verici değildi. Barış anlaşmasının önünde birkaç engel vardı ve hepsi de İsrail'le bağlantılıydı. Bunlardan birisi, Beşşar Esad'ın da vurguladığı gibi Olmert hükümeti İsrail'in en zayıf hükümetlerinden birisidir ve böyle bir barış taarruzuna dayanamaz, kaldıramaz ve altında kalır. İkincisi, İsrail blok barış konusunda ciddi değildir. Arapları bölerek en asgari kayıpla barışı kotarmak ister. Bundan dolayı da Suriye'ye hep ötelemiş ve arkaya atmıştır. Ama buna mukabil Suriye'yeye de sus payı olarak Lübnan nufuz alanı olarak verilmiş ve Irak'ın işgaliyle birlikte serkeşlik edince de bu imkan elinden alınmıştır. Binaenaleyh barışla ilgili İsrail'in hem kudreti hem de niyeti yoktur. Bunun gerisinde söylenen her söz, boş ve cehalet ürünüdür.

Araplar, Riyad'da son kez olarak İsrail'e barış eli uzatmışlar ama bu el yine havada kalmıştır. Şimon Peres'in ilk tepkisi bunu doğrular niteliktedir. Hala İsrail'liler havanda su dövüyorlar ve 'incirin çekirdeği ve armutun sapı' gibi bahanelerin arkasına sığınıyorlar. Blok barışı ve paket barışı reddediyorlar. Yine barışın madde madde ele alınmasını ve görüşülmesini istiyorlar. Halbuki Arapların teklifi net. Bu temelde görüşmeler yapılabilir. Ama İsrail her zamanki gibi kaçamak davranıyor ve barışı zora sokuyor. Bu bağlamda, İsrail Başbakan Yardımcısı Şimon Peres, Arap barış planını mevcut haliyle kabul etmelerinin mümkün olmadığını söyledi. Peres, plan üzerinde görüşmeler yapılmasını istedi. Devlet radyosuna beyanat veren Peres farklılıkların giderilmesi için tek yolun görüşmleler olduğunu ifade etmiştir.

İsrail basını da barış için önce görüşmeler yapılması gerektiği yorumlarını işlemektedir. Öyleyse, ilke olarak Arap barış planının müspet bir zemin teşkil ettiğini ve ayrıntıların görüşebilineceğini söyleyebilirler. Ama onun yerine sulandırmayı esas alıyorlar. Bu bağlamda Peres, "Size ne teklif ettiysek olduğu gibi kabul edin' demek mümkün değildir" diye konuşuyor. Velhasıl İsrail barış planlarını beğenmiyor. Kendisinin de karşı teklifi yok. Kral Abdullah zirvede topun İsrail kalesinde olduğunu söylemiştir. İsrail de yeniden topu Arap kalesine göndererek havanda su dövüyor.

***
Arapların teklifi bile İsrail'e giran geliyor. Barışı dilenmeleri gerekir. Bundan dolayı Cengiz Çandar gibi gazetecilerin dostları arasında sayılan Pulitzer ödüllü Thomas Friedman barışı gerçekleşebilmesi için Arapların ve başlarında Abdullah'ın Knesset'e giderek oraya yüz sürmelerini ve İsrail'in gönlünü böylece kazanmaları gerektiğini savunmuştur. Bu da barışın İsrail açısından umutsuz bir vaka olduğunu göstermektedir. Bu tür yorumlar sadece Friedman'ın kaleminden çıksa belki de 'bir yorumdur' der geçeriz. Ama kazın ayağı öyle değil. İngiliz basını da aynı şeyleri yazıyor. Demek ki barış Arapların Knesset'e yüz sürmelerinden ve barış dilenmelerinden geçiyor. Bu bağlamda, The Guardian yazarı Jonathan Friedland, Arap Birliği zirvesiyle ilgili kaleme aldığı yazısında (28 Mart 2007), Arap Birliği'nin İsrail Başbakanı Ehud Olmert'i pas geçerek, anlaşmayı doğrudan İsrail halkına götürmesi gerektiğini savunuyor. Şlomo Gazit üzerinden ve ona gönderme yaparak bakış açısını şöyle özetliyor: "İsrail askeri istihbaratının eski başkanı Şlomo Gazit, yazdığı bir açık mektupta Suudi rejimine bir çağrıda bulunmuştu. Emekli general, Suudilerden Olmert'i pas geçmelerini ve onu aşarak, İsrail halkıyla doğrudan konuşmalarını istemişti. 'Mısır'ın eski cumhurbaşkanı Enver Sedat'ın 30 yıl önce gittiği yoldan gidin.' demişti Gozit. 'Kudüs'e gelin ve müzakerelerin hemen başlaması çağrısında bulunun. Bu kamuoyunu harekete geçirir ve İsrail'deki hiçbir hükümet bu türden bir adıma karşı duramaz.' diye yazmıştı. Bu kesinlikle çok iyi bir fikir çünkü İsrail'in blöfünü ortaya çıkaracaktır. Zira İsrail her zaman barış istediklerini söylemişti. Böylece bu konudaki samimiyetleri sınanabilir."

***
Barış hiçbir zaman 'merma'l hacer' dedikleri taş uzaklığında olmadı. Ve İsrail barış adı altında hep savaş yapıyor ve hiçbir zamanda hegemonyayı barışla değiştirme niyetinde olmadı. Tıkanmanın nedeni tek nedeni budur, yani İsrail'dir. Menahem Begin'den Rabin'e ve Şaron'a kadar İsrail tarafından kimse barışı sonuna kadar götürmeye muvaffak olamadı. Herhalde onların yapamadığını Ehud Olmert yapacak değildir....