İran şartları uzun zamandan beri ilk kez Amerikalı bir yetkili tarafından doğru tanımlandı. Birkaç gün önce Doha ve Riyad’da bazı açıklamalar yapan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İran’da Devrim Muhafız-ları’nın iktidarı ve serveti istila ettiğine, ülkede belirli süreçleri bulunan bir darbe yaşandığına ve en önemli süreçlerden birinin de, haziranda Mahmud Ahmedinecad’ın zaferinin açıklandığı cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğuna işaret etti.

Devrim Muhafızları’nın iktidar üzerindeki nüfuzunu güçlendirdiğine dair ilk somut kanıt seçimlerdi. İranlılar da bir süredir bu duru-mun farkında. Halk Devrim Muhafızları’nın özellikle de iletişim ve inşaat alanında faaliyet gösteren büyük şirketlere girdiğini biliyor. Devrim Muhafızları küçük ama kârlı projelere bile girdi. Kâr getiren kurumların çoğunluğu, ekonomik yayılmasını İran dışına da genişleten Devrim Muhafızları’nın malı haline geldi. Bu kurumun inşaat şirketleri birçok ülkede projeler üstleniyor.

Devrim Muhafızları hedef alınacak
Dolayısıyla, İran’da yaşananlara karşı geç uyanan ABD’nin, Devrim Muhafızları’nın ekonomik çıkarlarına zarar vermeye çalışmaktan başka seçeneği kalmadı. ABD’nin yaptırımlarla Devrim Muhafızları’na bağlı olan ‘Son Peygamber’ adlı şirketi hedef almak istemesi tesadüf değil. BM Güvenlik Konseyi kararıyla İran’a yeni yaptırımlar dayatılırsa, Devrim Muhafızları’nın yanı sıra bu kurumla, projeleri, şirketleri ve finans kaynaklarıyla ilişkili herkese yoğunlaşılacaktır.

Son birkaç gündeki yeni gelişme de şuydu: Amerikalılar İran’da yaşananların, Irak işgalinden ve İran’ın doğrudan taraf olmadığı bir savaştan muzaffer çıkmasından bu yana sahne olduğu gelişmelerden ayrı tutulama-yacağına dikkat çekmeye başladı. İran ABD’yi en iyi şekilde kullandı; ‘güçlü bir merkezi otoritenin yönettiği birleşik Irak’ adlı düşmanlarının bitirilmesi de dahil, bütün taleplerinin hayata geçirilmesini sağladılar. Irak’ta yaşananların en büyük sorumlulu-ğunun, eski devlet başkanı Saddam Hüseyin’in rejimine ait olduğu doğru. Ancak ABD’nin bu rejimin düşüşünün, ordusunun feshedilmesinin ve İran destekli mezhepçi partilerin serbest bırakılmasının sonuçları konusunda açık bir plan yapmaksızın Irak’ı işgal etmesinin de doğal olmadığı bir gerçek.

Odierno çok geç kaldı
Devrim Muhafızları’nın yükselişinin Irak’la ilişkili olması da tesadüf değil. Ahmedinecad’ın işgalden bir yıl sonra seçilmesi de gözardı edilemez. Devrim Muhafızları, Bağdat’ta iktidara gelen Saddam karşıtı partiler üzerindeki doğrudan kontrolünden hareketle, İran’ın Irak’taki yeni seçkin konumundan güç aldı.

Nihayetinde, herhangi bir Amerikalı yetkilinin Irak’taki İran nüfuzunu garipsemesi şaşırtıcı. Özellikle de konu eski başbakan Ahmed Çelebi veya Ali Lami’yle ilgiliyse... Ali Lami, devleti Baasçılardan ayıklama kurumunun yerini alan sorgulama ve adalet komisyonunun başkanı. Çelebi de bu kurumun fikir babası. Şimdi Irak’taki ABD güçlerinin komutanı General Ray Odierno, Devrim Muhafızları’yla bağlantıları nedeniyle Çelebi ve Lami’nin, bazı adayların seçimden uzaklaştırılması tartışmasının göbeğinde olduklarını su yüzüne çıkardı. Odierno, İran’ın Çelebi ve Lami üzerinde etkisi bulunduğunu belirtti. ABD’nin Irak’taki komutanı nihayet, Çelebi ve Lami’nin ‘İran’a bağlı’ olduğuna dair önemli bir askeri bir sırrın farkına varıyor!

Odierno komik görünüyor. Amerikalı general, Irak saldırısı öncesindeki sürecin ve özellikle de Aralık 2002’de Londra’da yapılan Iraklı muhalifler konferansının ayrıntılarına vakıf değil. Irak’ta federasyon kurulmasını ve Şii çoğunluğun varlığını kabul eden bu konferansın arkasındaki isim Çelebi’ydi. Konferans bildirisi, modern Irak tarihinde ilk kez federasyon ve Şii çoğunluktan bahsediyordu. Irak’ın hem ABD’nin hem de İran’ın onayıyla bölünmesi diye adlandıramasak da, gizemli bir geleceğin çizildiği anlamına gelmiyor mu bu?

Çekilme de İran’a yarar
Bugün hiçbir Amerikalı yetkilinin Irak’ta yaşananları garipseme hakkı yok. İran zafer kazandı. ABD’nin, Irak’ın bir İran vilayeti haline gelmesi için herşeyi yaptığını dikkate alırsak, sorulması gereken soru şu: ABD Irak’tan çekilmeden önceki birkaç yılda ne yapacak? İran’ı vuracak mı, yoksa Irak’tan çekilecek ve Devrim Muhafızları’nın ülkede bir darbeyi hayata geçirmesine izin mi verecek? Garipsenen nokta ABD’nin Irak’ın geleceğini Çelebi gibilerine teslim etmesi değil.

Sorgulanan konu şu: Irak’ı işgal kararını kim aldı? 11 Eylül sonrası niçin Saddam rejimiyle Kaide arasında bağlantı kuruldu? Bu soruya yanıt beklerken, Odierno’nın, Çelebi’nin ve benzerlerinin ABD’yi son emre kadar sadece İran’ın galip çıkacak gibi göründüğü bir savaşa çekmesi de dahil herşeyi garipseyebiliriz. (Lübnan gazetesi Müstakbel, 22 Şubat 2010)

Kaynak: Radikal