Bazı devletler Kaide’nin tabanına dönüşme potansiyeline sahip. Bu ülkeler arasında bulunan Somali 1991’den bu yana parçalanma ihtimali altında yaşıyor.
11 Temmuz’da, Güney Afrika’nın ev sahipliğini yaptığı Dünya Kupası’nın final maçı oynanacaktı. Fakat kara kıtanın başka bir noktası, bir başka randevuya sahne oldu: Uganda’nın başkenti Kampala’da, İspanya’yla Hollanda arasındaki final maçını izleyen 70 kişinin hayatına mal olan iki terör patlaması meydana geldi. Terörist Kaide’yle ilişkisini gizlemeyen Somalili Şebab örgütünün milisleri, bir restoranı ve barı hedef alan patlamaların sorumluluğunu üstlendi. Patlamalardan birinin intihar saldırısı olmasıysa, Kaide’nin Somali’den harekete geçmeye kadir olduğunu gösterdi.
Yaşananlar aslında terörün Somali’den komşu bir ülkeye ilk ihracını temsil ediyor ve Afrika düzleminde epey tehlikeli bir dönüşüm noktasına işaret ediyor. Özellikle de Şebab milislerinin saldırıları üstlenen bildirisi, yasal hükümet olması öngörülen geçici hükümete destek vermek için Somali’ye güç gönderdikleri gerekçesiyle Uganda ve Burundi’ye doğrudan tehditlerde bulunuyor.
Hiçbir müdahale sonuç vermedi
Somali’ye 1991’den beri kaos hâkimken, ABD’nin 1992’deki müdahale girişiminin başarısız olmasından bu yana dünya bu ülkede dönen dolaplara seyirci kalıyor. Amerika’nın Somali’den alçaltıcı bir biçimde çekilmesi, yakın vadede bir çözümün görünmediğini ve ülkenin yeniden birleştirilmesinin imkânsızlığını teyit etti. Etiyopya 2006’da, Birleşik İslam Mahkemeleri’nin Somali’de iktidara gelmesini engellemek için askeri müdahalede bulunmak zorunda kaldı. Etiyopya tehdit altında olduğunu ve aşırılıkçı İslamcıların eylemlerinin üssüne dönüşeceği endişesiyle Somali’ye ordusunu göndermekten başka seçeneği kalmadığını düşünüyordu. Etiyopya rejimi kendisini korudu, ancak büyük kayıplar vermesine yol açan çete savaşının ardından güçlerini 2009’da Somali’den çekti. ABD’nin Etiyopya’nın müdahalesini desteklemesinin hiçbir faydası olmadı. Dahası, görevleri geçici hükümetin düşmesini engellemekle
sınırlı olan 5 bin 600 askerlik Afrika barış gücü de sonuç vermedi.
Boşluğu kimin dolduracağı belli
Peki Somali’nin Uganda, Burundi, Kenya ve Tanzanya’ya yayılmasından korkulan şartlarının kontrol altına alınması için uluslararası toplum ne yapabilir? Somali krizini 20 yıl boyunca dokunmadan bırakmanın ne kadar büyük bir hata olduğu görülmüş durumda. Stratejik bir konumda bulunan Somali, Soğuk Savaş’ın sonlanmasından bu yana önemini yitirdi.
Dünya, Somali’nin önemini ve mevcut şartların sürmesi durumunda boşluğu başkalarının dolduracağını gecikmeli olarak anladı. Maalesef boşluğu dolduracak olanlar Somali’yi kontrol altına almakla yetinmeyecek, dört bir yana saldırılar düzenlemek için ülkenin topraklarından yararlanacaklardır da. Somali sınırlı kaynaklara sahip Yemen’i de tehdit ediyor. Dahası, tıpkı Yemen gibi Uganda, Kenya, Burundi ve Tanzanya’ya da binlerce Somalili mülteci akın ediyor. O zaman, özellikle de Şebab milislerinin ülkeyi ele geçirmesi ihtimali söz konusuyken Somali’ye ne yapmalı?
Dönüm noktası
Sorun, ufukta bir çözümün görünmemesi. Askeri müdahaleler başarısız oldu. Dolayısıyla tek çıkış Şebab’la diyalog. Ancak örgütün Kaide’nin tarafında olduğunu açıkça dile getirmesinden dolayı diyaloğun da pek bir yararı yok gibi görünüyor. Yoksa Somali Kaide’nin açıkça iktidara geldiği ilk ülke mi olacak? Kaide 2001’e kadar Afganistan’da Taliban’la birlikte iktidarın ortağıydı; Taliban’ın düşmesinin sebebi de, 11 Eylül olaylarının ardından Kaide’yi bırakmayı reddetmesiydi.
Dünya tek bir Afganistan’la yaşıyor. Ancak Somali’de bir başka Afganistan’ın doğma ihtimali söz konusu. 11 Temmuz’da yaşanan olayları Doğu Afrika’da bir dönüm noktasıydı. Somali’deki şartları iyileştirecek bir çözüm bulma gücünün yokluğunda, bu olay bütün kıtada yansımalara yol açacaktır. Somali Amerika’nın terörle savaşının başarısız olduğunun bir başka kanıtı. Bush yönetiminin Obama yönetimine ağır bir miras ve çözülemeyecek sorunlar bıraktığı her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. (Lübnan gazetesi Müstakbel, 29 Temmuz 2010)
Kaynak: Radikal