Barack Obama, ABD’nin ilk ve belki son siyahi başkanı olması dışında bir sebeple tarihe geçmek için ne yapabilir? Obama başarı elde edebileceği bir yer arıyor. Seçimlerin üzerinden beş buçuk ay geçmesine rağmen hâlâ hükümetsiz olan Irak’ta, siyasi boşluk Amerika’nın başarısızlığını ifade ediyor. ABD Afganistan’da da bataklığa saplandı. Obama, işsizlik oranının yüzde 10’u aştığı ülke içinde de ekonomik alanda ilerleme kaydedemedi. ABD başkanı tüm bunların gölgesinde Filistin sorunu üzerinden tekrar Ortadoğu’ya yoğunlaştı.
Peki Arap-İsrail çekişmesi Obama’nın imajıını düzeltecek bir kazanım için uygun mekan mı? Obama İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ı hiçbir Amerikan başkanının gerçekleştiremediğini gerçekleştirmek için Washington’da biraraya getiriyor; doğrudan müzakere işareti veriyor.
Obama Kasım 2008’de başkan seçilmeden önce Ortadoğu turuna çıkmış, Ramallah’ta Abbas’la görüşüp selefi George W. Bush’un yaptığını tekrarlamayacağını, Filistinlilerle İsrailliler arasında çözüm yönünde çaba göstermek için ikinci başkanlık dönemini beklemeyeceğini ifade etmişti. Obama dürüsttü. Görevi üstlenmesinin üzerinden bir hafta geçmeden Senatör George Mitchell’ı Ortadoğu temsilciliğine atadı. Fakat bölgenin ‘çözümsüzlük’lerini keşfetmesi için uzun zaman geçmesi gerekmedi.
ABD başkanı özellikle de İsraillilerle ilişkinin, Doğu Kudüs dahil Batı Şeria’nın bir kısmını koruma eğilimleri gölgesinde kolay olmadığını anladı. Sonrasında birçok noktada geri adım attı ki, en başta da yerleşimlerin dondurulması talebi geliyordu. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ise Abbas ve Netanyahu’yu doğrudan müzakereler için ABD’ye çağırmadan birkaç gün önceki açıklamasında, müzakerelerin hedefine işaret etmekten kaçınmak zorunda kaldı. Filistin tarafıysa, hedefi 1967 sınırları olarak belirleyen Ortadoğu Dörtlüsü’nün bildirisiyle yetindi. Bibi bu bildiriyi görmezden geldi.
Abbas doğrudan müzakerelere katılarak topu Amerikan sahasına iade ediyor. Yaser Arafat’ın 2000 sonlarında ABD’yle seçkin ilişkileri kopararak yaptığı hatayı tekrarlamaması gerektiği dikkate alındığında, Abbas Obama’nın davetini geri çevirseydi kesinlikle kaybeden taraf olacaktı. Fakat en önemli soru şu: Amerika, iki devlete ve İsrail’in bunu kabul etmeye zorlanmasına dayanan barış girişimi konusunda açık bir stratejiye sahip mi? Filistin tarafının Washington’a gitmekten kaçınma gücü yok. Zira doğrudan müzakerelerin boykot edilmesi siyasi intihar anlamına gelir. Dolayısıyla Filistin tarafının başka seçeneği yoktu. Filistin tarafının karşılaşacağı asıl sorunsa Obama’nın zayıflığında saklı. Fakat bir miktar iyimserlik egzersizi yapmak istersek, ABD başkanının elinde başarı elde etme ihtimali bulunan başka bir alan kalmadığını düşünebiliriz. Diğer bütün kapılar Obama’nın yüzüne kapalı.
Her ABD başkanı, açık bir stratejiye sahip olduğunda İsrail’e baskı yapabildi. 1978’de, ABD tarihinin en zayıf başkanı Jimmy Carter İsrail başbakanı Menahem Begin’e Camp David Anlaşması’nı dayatabilmişti. Mısır devlet başkanı Enver Sedat’ın tek yaptığı, ‘işgalin sonlandırılmasına’ dayanan bir çözüm bulma sorumluluğunu Carter’a yüklemekti. Nihayetinde Mısır işgal altındaki Sina’daki her karış toprağını aldı. Acaba Obama, Dwight Eisenhower’ın takım elbisesini giyme gücünün yokluğunda bir başka Carter olabilir mi? Eisenhower, İsrail’i 1956’da Sina’dan çekilmeye zorlamıştı. (Katar gazetesi Raye, 31 Ağustos 2010)
Kaynak: Radikal