Araplar açısından ümit verici bir gelişme yaşanmıyor. Öncelikle, Ortadoğu’da barış girişimi yok. Peki bu durumda Filistinliler ne yapabilir? Bekleme oyunundan daha kötüsü de şu: Direniş çağrıları İsrail projesine hizmet ediyor.
Ortadoğu gelecek yıl epey önemli gelişmelere sahne olacak. Irak’ı vuran deprem daha yeni başladı. Irak, Ortadoğu’da büyük bir boşluk bırakarak, geçici bir süreliğine de olsa bölge denkleminden çıktı. Irak’ın yeni kimliğinin belirlenmesini ve bu eksen ülkenin nasıl bir şekil alacağını beklerken, başka yerlerde yaşananları da düşünmeli.
Hangi Mübarek?
Mesele, Batı Şeria’nın bir kısmındaki işgali derinleştirmekten başka amacı olmayan İsrail yerleşimlerinin tehdit ettiği Filistin toprakları da değil sadece... Sudan er ya da geç bölünecek. Peki çözüm bu mu? Bölünme çözüm getirirse, Arapların da bunu desteklemesi gerekir. Ancak daha fazla sorun ve iç savaşlar çıkabilir. Acaba Sudan birbirini boğazlayan iki devlet haline mi gelecek?
Daha önemlisi, Sudan’ın bölünmesi Mısır’ı ve Nil yatağını doğrudan etkileyecek. Üstelik, Mısır’da yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Hüsnü Mübarek’in bir kez daha kendisini mi aday göstereceği, yoksa oğlu Cemal’in seçilmesi yönünde adımlar mı atacağı bilinmiyor.
Körfez ülkeleri de, Amerikan politikalarının beslediği mezhepçilikle ilgili sorunlar yaşıyor. ABD, Irak işgalinin sonuçlarını dikkate almadı. Dahası, Körfez’i İran da endişelendiriyor. İran’a yakın ülkeler, Tahran’la uluslararası toplum arasındaki mücadeleden uzak kalamaz.
Yemen’deki şartların da çözümsüz olduğu söylenebilir. Yemen’in güvenliğinin Körfez ülkelerinin güvenliği, Körfez ülkelerinin güvenliğinin de Yemen’in güvenliği olduğu gerçeği görmezden geliniyor. Yemen’de Husiler tehlike oluşturuyor; Kaide’nin sınır tanımayan terörü de yayılabilir.
Arap dünyasının sorunlarından söz ederken, şartların çok hassas olduğu Lübnan’da yaşananların üzerinde durmamak da olmaz. Eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’ye yönelik suikastı soruşturmak için kurulan uluslararası mahkeme er ya da geç iddianamesini çıkaracak. İran destekli Hizbullah ise bu iddianamenin kendisini hedef alacağını biliyor. Peki Arap yöneticiler iddianamenin sonuçlarını kontrol altına almak için şimdiden çalışmaya hazırlanıyor mu? Özellikle de Lübnan topraklarında silahlı devletçiğini kuran Hizbullah, yanlı olacağında ısrar ettiği iddianame yayımlanırsa Lübnan topraklarındaki herkesle kavga çıkarmakta kararlı.
Türkiye yok sayılamaz
Ortadoğu haritasında başka sorunlar da var. Adı Batı Sahra olan suni bir sorun söz konusu. Bu sorunun Fas gibi büyük bir Arap ülkesine kan kaybettirmekten başka bir amacı yok. Bölge sorunlarını izleyenler, İsrail’in niçin barış girişimiyle ilgilenmediğini anlayacaktır. Zaman maalesef Arapların lehine işlemiyor. Bölgede yükselen bütün güçler Arap değil. Kimse bölgedeki İran rolünü reddedemez. Kafanız biraz çalışıyorsa, Osmanlı’nın şanını bir nebze de olsa geri alan Türkiye’nin nüfuzunu ve önemini görmezden gelemezsiniz. İsrail’in sahip olduğu korkunç yıkıcı güç ve devlet terörü uygulamakta ısrar etmesine rağmen ABD’nin bu ülkeyi her türlü gelişmiş teknolojiyle donatmaya hazır olması da göz ardı edilemez. Arapların olayların gidişatını etkilemekten aciz olmasının gölgesinde, Iraklı Hıristiyanların tehciri kadar tehlikeli bir olayın sıradanlaşması da şaşırtıcı değil... (Katar gazetesi Raye, 23 Kasım 2010)
Kaynak: Radikal