Güney Yemen'de olup bitenleri hafife almamak gerek. Çünkü orada on yıllardır, halk üzerindeki adaletsizliğin son bulmasını isteyen bir toplum ve Güney Yemen'in çeşitli bölgelerinde vaki olan olaylar nedeniyle bir tıkanıklık mevcut. Bundan daha önemlisi, bölgeye dışarıdan ellerin uzanması ki, bunların başında İran geliyor. İran, herhangi bir şekilde Yemen'in ve Yemenlilerin çıkarına olmayan ama kendi çıkarını gerçekleştirmek için güney Yemen'deki durumun kötüleşmesi için uğraşıyor.

13 Ocakta Aden'de başlayan ve bölünme sloganları atan kitlesel gösteriler, son hareketlenmelerin temsilcisi olma niteliğinde. Peki, mevcut formülleri yeniden gözden geçirme zorunluluğumuzu ortaya koyarak soralım: Bölünme gerçekten bir çözüm mü?

Güney Yemen halkı, gerçekleri atlamadan bu soruyu kendilerine sormak zorundalar. Gerçeklerden biri, güney Yemen halkının uğradığı adaletsiz uygulamalar. Özellikle de 1994 yazında o dönem Yemen Sosyalist Partisi genel sekreterliği yapan ve başkanlık divanının sözcüsü olan Ali Salim el Baid'in önderliğini yaptığı ayrılık girişimlerinin başarısızlığa uğramasından sonra, halk üzerindeki zulümler etkisini artırmaya başlamıştı. Ancak, adaletsizliğin temeli, 22 Mayıs 1990'da gerçekleşen birleşmeden ve sonrasında meydana gelen olaylardan mı kaynaklanıyor, yoksa Güney Yemen'in 1967'de ilan ettiği bağımsızlığından beri yaşayabilir bir devlet kuramamasından mı ortaya çıkıyor veya sorun daha sonra Sana'daki mevcut hükümete dayanan belirli güçlerin veya güney Yemen üzerindeki tüm olanaklara sahip olmak isteyen ve hükümetle iş birliği içinde olanların güney Yemen üzerinde oynadığı oyunlar mı sorunun esasını oluşturuyor?

Her şeyden önce, 13 Ocak tarihine geri dönmemiz gerekiyor. 2013 yılının bu günü, yakın geçmişte beliren nefreti aşmak için aralarında hala hayatta bulunan Ali Nasır Muhammed ve Ali Salim Baid'in de bulunduğu devlet adamlarının gösterdikleri çabayı sembolize ediyor. Ali Nasır ve Baid, geçmişte yapılan hataları itiraf etme ve bunu giderme cesaretlerini gösterdiler. Bununla birlikte bu adımın yirmi yıl öncesinde atılması gerekliliğini de unutmayalım.

Bu açıdan bakıldığında, 13 Ocak 1986'da "Demokratik Halkçı Yemen Cumhuriyeti" adı altında ülkede çıkan iç savaş sayfasını çevirmek için birbirine yaklaşma kararı alan bu iki adamı memnuniyetle karşılamak gerekmektedir. İç savaş, güney Yemen'de iktidar olan tek partinin çökmesine neden olmuş, Ali Nasır'ın iktidardan uzaklaşmasına ve Ali Salim el Baid'in ülkede tek isim olmasına ve iktidardaki sosyalist partinin genel sekreteri olmasına yol açmıştı.

Geçmişin yaralarını fazla deşmeye gerek yok. "Sadece ayrılık bir çözüm veya Güney Yemenliler için bir çıkış noktası mıdır?" sorusunun cevabını bulmak için bazı hatırlatmalarda bulunmak yeterli. 1990'daki birleşme herkes için bir çıkıştı. Özellikle de, kendisiyle dayanışma içinde olacak olan Sovyetler Birliği'ni kaybeden rejim için bir kurtuluş olmuştu. Hâlbuki Sovyetler Birliği, güney Yemen hükümetinin stratejik bölgede kalması için her türlü yardımı yapmaya hazırdı.

Bununla birlikte, birleşmenin ilk gününden bu yana Ali Abdullah Salih ile Ali Salim Baid arasında ihtilafların olduğu bilinmektedir. Ancak burada tek başına güney Yemen hükümetini sorumlu tutmamak gerekir. Her iki taraf ta büyük hatalar işlemişlerdir. Fakat şu an bölünmeyi isteyenler, güney Yemen halkının karakterinin değiştiğinin ve bölgenin çığ gibi büyüyen dini aşırılıkların başını çektiği büyük problemlerle karşı karşıya kaldığının farkında mı?

Kim 1994'teki savaşın sona ermesinden sonra Selefilerin, evliyaların türbelerine saldırılarını hatırlamak ister? Aynı dönem kuzey tarafında bu tip saldırılar gerçekleşmemişti. Aynı şekilde kim, kuzey Yemen'de aşiret liderlerinin ve askerlerin önde gelenlerinin, güneydeki önemli liderlerin evlerine veya bölgede önem arz eden sahalara ellerini uzattıklarını hatırlamak ister? Güney Yemen artık bizim bildiğimiz şekilde değil. Bunun yanı sıra, kuzeyde de merkezi devlet çökmüş ve San'a sokaklarında İran tarafından desteklenen Havsi'lerin nüfuzu artmış ve San'a yönünde ilerlemeye başlamıştır. Hatta bu nüfuz, Taaz'daki şafi mahallelerine doğru de genişlemiştir.

Her şeyden önce bu aşamada yapılması gereken en yararlı şey, ülkenin güneyiyle kuzeyi arasındaki bölünmeyi aşmak için yeni bir formülün geliştirilmesi ve bu formülü oluşturmada rol oynayacak Yemenli önde gelen liderlerin bir araya gelip ulusal bir koalisyon kurması olacak. Yeni Yemen için yeni bir formül şart. Bir zamanlar Zeydi tarzında, ilk sözünden son sözüne kadar asker- aşiret ittifakının hâkim oluğu merkeziyetçi yönetim sultası altındaki bildiğimiz Yemen'den farklı olması gerekiyor.

Açıkçası, bölünme Yemen için bir çözüm değil. Güney Yemen'in problemleri dönüşüme uğradı. Aslında tüm Yemen'in problemleri dönüşüme uğradı. Bunun içinde kuzeyin kuzeyle ve kuzeyin merkezle olan sorunları da var. Bunun kanıtlarından biri güney Yemenli Abdi rabbi Mansur ve tüm iyi niyetleriyle gelen başbakan Muhammed Salim Basindva'nın çabaları geliyor. Ancak bu çabalar, Aden ve San'a'da görece oluşan sükûnet dışında ortaya çıkan hiçbir soruna çözüm bulamıyor.

Yemen'in bir mucizeye mi ihtiyacı var? Durum bunu gösteriyor. Özellikle de güvenliği tüm körfez ülkelerinin güvenliğini etkileyecek bu ülkenin problemleri göz önüne alındığında mucize beklentisi artıyor. Ülkenin diğer sorunların arasında ise, Yemen'de eğitim seviyesinin düşmesi, hızlı nüfus artışı ve buna bağlı olarak yoksulluğun da artması, sağlık hizmetinin eksikliği, su problemi ve yolsuzluklar geliyor.

Bu buzdağının görünen yüzü. 1986'daki olaylardan sonra bir araya gelen Ali Salim El Baid ve Ali Muhammed Nasır'dan sonra ülke için yeni bir formül oluşturmada rol alacak tüm güney ve kuzey Yemenli liderler de bir araya gelmeli. Bu formülde, genişletilmiş bir özerk yapı bulunabilir ama tam ayrılık veya yeniden merkeziyetçi bir yapıya dönüş hayalleri asla kurulmamalıdır. Gerçeğe dayanmayan rüyalar ve projelere artık yer yok. Çünkü artık bilinen bir şey var: Yemen çökerse bu çöküş sadece ülke için değil tüm halk için geçerli olur!

Kaynak: Elaph
Dünya Bülteni için tercüme eden: Tuba Yıldız