Karşılıklı militarizmin yine bir çıkmaz yarattığı Filistin-İsrail ihtilafında, iki taraf da ulusal kimliklerinin dayanıklılığını ve savaşma iradelerini yeterince ortaya koydu. Gazze'deki son olaylar sonrası sınır aşırı yeni füzeler atmak yerine, ateşkes ilan edilip ciddi müzakereler başlatılmalı
1948 savaşını ve İsrail'in kuruluşunu başlangıç noktası kabul edersek, Arap-İsrail ihtilafı birkaç ay içinde 60. yılını dolduracak. Bu hafta Filistin ve İsrail'de neler oldu? İsrail askerleri Gazze'de çeşitli hedeflere saldırarak düzinelerce militan ve sivili öldürdü. Bazı Filistin direniş grupları (ABD, İsrail, Mikronezya ve birkaç başka güç onları sadece terörist gruplar olarak görüyor), İsrail'e yüzlerce füze attı. İsrail hükümeti daha sert önlemler alınacağına, 'hiç merhamet gösterilmeyeceğine' ve tüm yakıt tedarikinin de kesilmesi dahil Gazze'ye daha sıkı bir abluka dayatılacağına dair tehditlerde bulundu. İsrail ve Filistin liderleri bir barış anlaşmasını müzakere etmek için buluştu, bu arada da ABD Başkanı George W. Bush müzakere edilmiş bir Arap-İsrail barış anlaşmasına desteğini göstermek izin bölgeyi ziyaret etti.
Yenişememezlik noktasındayız
Bu resimdeki yanlış ne? Pratikte atılan askeri adımlarla siyasetçilerin söz ve hareketlerini yan yana koyduğunuzda, çelişkiler baş döndürüyor. Siyonizm ve Arapçılık arasındaki gerilimin tam bir savaşa dönüşmesinden 60 yıl sonra, savaş, çoğunlukla Filistin-İsrail cephesinde, zaman zaman da Lübnan-İsrail cephesinde olmak üzere İsrail'le Araplar arasındaki alışılagelen etkileşim yöntemi olmayı sürdürüyor. Eşzamanlı bir biçimde, siyasetçiler ihtilafı müzakere edilmiş bir barış anlaşmasıyla sona erdirme fırsatlarını ele alıyor; fakat Filistin-İsrail cephesinde önemli başarılar elde edilemiyor.
Sanırım geçen haftalardaki en önemli gelişme, Filistinlilerin güney İsrail'e daha uzun menzilli füzeler fırlatmasıydı; bazıları 15 kilometreden daha uzun mesafe kat etti. Bu füzeler İsrail'de fazla fiziksel hasar yaratmış değil; insanları korkutuyor, psikolojik sarsıntıya uğratıyorlar ve yıllar boyunca belki yarım düzine İsrailli öldürdüler. İsrail'in geçen yıl Gazze ve Batı Şeria'ya düzenlediği saldırılarsa yüzlerce Filistinliyi öldürdü.
Sayılardaki bu dengesizlik, Filistin-İsrail savaşının tarihi açısından tipik. Bugün daha manidar olan şeyse, mücadelenin girdiği yol. İsrail 1967'den bu yana, doğrudan işgal, cezalandırıcı ve önleyici saldırılar, yanı sıra duvar, çit ve kontrol noktaları kanalıyla sınır kapatma çabaları gölgesinde, Gazze ve Batı Şeria'da tam kontrol ve sınırsız özgürlüğe sahip oldu. Yenilenmiş askeri gaddarlıkla ne elde etmeyi bekliyor? İsrail bir noktada, böyle bir siyaset izleyerek elde edeceği gerçek mirası teslim etmek zorunda: Güney İsrail'in daha da derinlerine ulaşan Filistin roketleri, onları fırlatmak için ölümü göze almaya hazır olan ve İsrail'in askeri kapasitesinden veya yenilenmiş tehditlerinden korkmayan pek çok genç erkek.
İsrail'in Gazze'ye saldırı tehdidi, daha fazla ölüm ve sivillerin acı çekmesiyle sonuçlanacaktır. Bu tehdidin Filistin ulusal direnişini veya özgür ve onurlu biçimde yaşama iradesini bastırması pek muhtemel değil. Yeni bir İsrail saldırısı muhtemelen sadece, Filistinlilerin daha uzun menzilli, belki de İsrail'in kıyı kentlerini vurabilecek türden füzeler geliştirmeye veya elde etmeye yönelik çabalarını tetikleyecektir. Son 60 yılın derslerinden biri açıkça bu: Süren İsrail saldırıları, Arapların teknik becerilerini artırmasına, direnme ve misilleme yapmaya yönelik daha fazla siyasi isteğe yol açıyor. Hamas, Hizbullah, İslami Cihad,
El Aksa Şehitleri Tugayları ve diğer küçük gruplar bu gerçeği ortaya koyuyor. Hamas ve diğer direniş grupları bölgedeki diğer İslamcılar ve milliyetçilerle giderek daha yakın ilişki kurarken, Filistin'in militer teknik becerilerini geliştirmesi için bölgesel bir altyapı mevcut.
Hem Gazze'ye yönelik bir başka İsrail saldırısına dair tehdit, hem de İsrail'in Filistinli militanlara düzenlediği suikastlara daha sert misilleme yapılacağına dair sözler büyük bir iradenin göstergesi, fakat aynı zamanda da son derece büyük bir siyasi öfkenin ürünü. İki tarafın da sadece daha fazla askeri saldırı aracılığıyla kazanması veya yenilgiye uğraması muhtemel değil. Karşılıklı militarizm, iki tarafın da vardıkları yenişememezlik noktasını teslim etmek için girmesi gereken bir çıkmaz sokak. Karşılıklı olarak tekrarlanan saldırıların ve terörize olmuş sivillerin, siyaseti anlamını kaybedecek kadar rahat öngörülebilen sonuç ve tepkilere, yani iki taraftan da daha fazla roket saldırıları ve suikastlara yol açacağı noktaya yaklaşmış durumdayız.
BM kararları temel alınmalı
Bu tür bir savaş, kendini savunmakla ilgili olduğu kadar kendini ispatlamakla da ilgili. Siyasi görüşmeler yapılabilmesi için tek bir tarafın militarizm ve şiddete son vermesini önkoşul olarak öne
sürmek gerçekçi değil; bu yaklaşımın hiç işe yaramamış olmasının nedeni de bu. Panzehir, iki tarafın da tam olarak riayet edeceği bir ateşkesi ele almak; ki bu yaklaşım yakın zamanda kısa süreliğine işe yaradı.
İsrailliler ve Filistinliler, ulusal kimliklerinin derinliğini ve dayanıklılığını, savaşma iradelerinin vahşetini ve ihtilafa sadece askeri çözümler bulmak yerine zaman zaman siyasi çözümleri de ele alabileceklerini yeterince gösterdi. Olgun insanlar, acı verici askeri saldırılara duyulan öfkeyi aşabilmeli ve bunun yerine ihtilafa ilk başta yol açan siyasi ve ulusal konuları irdeleyebilmeli. Herhangi bir yabancı arabulucu da uluslararası kabul görmüş ölçütlere ve referans noktalarına (özellikle de BM Güvenlik Konseyi kararlarına) dayalı ciddi müzakerelerle bağlantılı bir karşılıklı ateşkes ihtimalini araştırmalı.
Kaynak: Radikal