Son birkaç gün içinde yaşanan çok önemli üç gelişme, Suriye’deki iktidar mücadelesi, Beşşar Esad rejimini alaşağı edecek halat rekabeti ve göstericilere boyun eğdirmek için rejimin askeri güç kullanımı adına nihâi bir dönemeci temsil etmektedir. Bu üç gelişme şunlar: Geçen Cuma günü Tunus’ta düzenlenen “Suriye’nin Dostları” toplantısı; eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın BM-Arap Birliği özel temsilcisi olarak atanması; ve Suriyeli üst düzey yetkililerin insanlığa karşı suç işlediğine dair bir BM raporunun yayınlanmasıdır- ki uluslararası davaların açılmasına hizmet edecek bir adımdır.
Bu üç gelişme, Suriye’deki gelişmelere paraleldir: Yönetimin sivil bölgeleri bombalamaya devam etmesi, barışçıl kitle gösterilerinin ısrarla sürmesi ve rejime karşı silahlı direniş eylemlerinin gitgide artması. Olay yerindeki karşılaşmaların pata kalması, ne devlet güçlerinin ne de muhaliflerin birbirleri üzerinde hâkimiyet tesis edememeleri muhtemeldir fakat her iki taraf da bir süre daha direnebilecek durumdadır. Dolayısıyla bugünlerde en önemli gelişmeler diplomatik çabalar, artan uluslararası ve bölgesel baskıların Suriye yönetimini göstericilerin taleplerine boyun eğdirmenin etkin yollarını bulmaya çalışmasıdır.
Annan’ın atanmasının Suriye yönetimine mi yoksa muhaliflere mi daha çok yarar getireceğini söylemek için vakit çok erken zira her iki taraf da bundan bir kazanım elde edecektir. Muhalifler bunu uluslararası dahlin artışı ve demokratik, Esad’ın artık çekildiği bir yönetim arzusu olarak görmektedir. Esad ailesinin hâkim olduğu Suriye yönetimi bunu krizden çıkış için diyalog ve reform çağrısını temize çıkaran bir girişim olarak görecektir. BM-Arap Birliği demeci Annan’ın atanmasını “Suriyelilerin öncülüğünde, Suriye halkının demokratik emellerini Suriye yönetimi ve Suriyeli muhaliflerin tüm kesimleri arasında kapsamlı siyasi diyalogla karşılayan barışçıl, kapsayıcı bir siyasi çözümü” kolaylaştırmak şeklinde nitelendirdi.
Bu ifadeler, Arap Birliği’nin demokratik yönetime geçişi başlatmak amacıyla Beşşar Esad’ın çekilmesi ve görevi başkan yardımcısına devretmesi talebinden geriye dönüş gibi görünüyor. Mesaj açıktır: Esad yönetimi kısa vadede hiçbir yere gitmiyor ve diyalog penceresini kullanarak muhalifleri aşındıracak ve yeniden şekillenerek iktidarda kalmayı sürdürecek (Putin gibi?). Annan’ın izleyeceği yaklaşım ve stratejiyi keşfetmek için birkaç hafta daha beklememiz gerekiyor. Annan’ın yaklaşım ve stratejisini ise daha ziyade bu haftanın iki önemli gelişmesi şekillendirecek.
BM İnsan Hakları Konseyi’nin kurduğu Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu sivil ölümler, meskûn mahallerin bombalanması ve hastanelerdeki yaralı göstericilerin işkenceden geçirilmesi gibi pek çok kıyımdan bahsediyor. Komisyon, BM insan hakları yetkilisi Navi Pillay’a insanlığa karşı suç işlediğinden şüphelenilen Suriyeli üst düzey yetkililerin isimlerinin bulunduğu bir liste de verdi. Dava konusu olabilecek eylemler ve suç iddiaları hakkında hazırlanan bu tür muteber uluslararası belge, rejime karşı ciddi bir baskı unsurudur ancak yakın tarih göstermektedir ki böylesi baskılar Suriye yönetiminin davranışları üzerinde hiçbir etki göstermeyecektir. Kofi Annan bu meseleleri Esad’la ve üst düzey askeri yetkililerle baş başa görüştüğünde sivillere karşı vahşilikte ısrar etmeleri durumunda yüz yüze gelecekleri tehlikeleri daha açık bir şekilde anlamaları da mümkündür tabi.
Tunus toplantısı, Esad rejimine karşı baskı zincirini büyütmüştür her ne kadar katılımcı devlet yetkilileri ve muhalif gruplar üzerindeki hâkim hissiyat, Esad yönetiminin davranışlarında somut bir değişim yaratamamanın getirdiği hayal kırıklığı olsa da. Doğrusu, iç direniş ve Arap-Uluslararası müdahale ne kadar çaplıysa, Esad yönetiminin askeri tepkisi de o denli büyük oluyor; bu yüzden de günlün can kayıpları 20-30’da 70-80’e tırmandı.
Artık açık ki şimdiye kadar yapılan bölgesel ve uluslararası baskı, Suriye rejiminin değişmesini sağlayamamıştır. Şiddet dışı direniş, silahlı direniş, dış baskı ve müdahale, yargılanma ihtimali, BM-Arap Birliği temsilcisi gibi unsurların bileşimi daha başarılı olabilir muhtemelen. Suriye rejimi üzerinde baskı ve müdahale menüsü gitgide genişlemektedir ve Esad ailesi adına iç açıcı bir işaret değildir bu.
Bir sonraki gelişmeyi kısa vadede belirleyecek olan, Suriyeli muhalif grupların asgari bir eşgüdüm düzeyini tutturma yetenekleri olacak galiba. Bu çok önemli zira rejime karşı direnişin sevkinde lojistik etkinliğin sağlanmasını ve birleşik muhalefetin tanınması yoluyla daha keskin diplomatik baskıları teşvik edecek; Suriye yönetiminin ve ülkedeki destekçilerinin moralini bozacaktır. Geçen hafta sonu yapılan Tunus toplantısının en önemli noktası galiba buydu.
Kaynak: Agence Global
Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı