Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları ve oybirliğiyle yapılan "başkanlık açıklamaları", aynı Yeni Yıl'daki kararlar gibidir: Samimi, iyi maksatlı, realitelere dayalı, gerçek ihtiyaç ve isteklere cevap veren ama uygulanması çok zor kararlar. Son örnek de bu hafta özel elçi Kofi Annan'ın Suriye'de 12 Nisan'da tamamen ateşkes yapılması çağrısını destekleyen başkanlık açıklamasıdır.
Bu girişimin akıbetini üç şey belirleyecek: Güvenlik Konseyi'nin, bağımsız bir devletin işlerine müdahale etme kapasitesi; Suriye hükümetinin kendi kalıcılığına dair hissi ve muhalefetin Suriye'de iktidardaki seçkin güce meydan okuma ve bunu değiştirme kapasitesi. Benim intibama göre bu üçünden en önemli faktör, gayelerini gerçekleştirmeye yardımcı olması için farklı muhalif grupların, Orta Doğu ve dünyanın çeşitli yerlerinde yol açtıkları önemli desteği kullanarak Esad rejimini değiştirmek için daha tutarlı ve daha iş birliği içinde bir hareket kurabilmeleridir.
Bunu yakın tarihin, Güvenlik Konseyi'nin demirden iradesinin inatçı bağımsız hükümetleri dengelemeye mütemayil olduğunu gösterdiğinden dolayı söylüyorum. Kosova ya da Libya'da olduğu gibi dünyada devletlerin koalisyonu tarafından askeri güce başvurulduğunda hükümetler devrilebilir. Bunu önlemek için, ancak içerideki özgürlük ve insan hakları hareketlerinin kararlılık, etkinlik, fedakarlık, dünyanın da desteğiyle birleşince hükümetleri devirebilir ve daha demokratik bir idareye yol açar. Belki bugünlerde Myanmar'da meydana gelen durumda olduğu gibi.
Güvenlik Konseyi son zamanlarda tüm taraflara çatışmalara son verme ve Suriye'de görüşmeler yoluyla siyasi değişim çağrısında bulunan bir siyasi tavır etrafında birleşti. Bu durum Esad ailesi ve rejiminin akıbetini açık bırakıyor. İşte bu yüzden -daha önce Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın görevi bırakmasını talep eden Arap Birliği ve Amerikan liderliğindeki hareketleri reddeden- Rusya, Çin ve diğerleri bu tavrı kabul etti. Bu global niyet, tüm tarafların Güvenlik Konseyi taleplerine uyacağını garanti etmiyor. Amerika'nın BM büyükelçisi Susan Rice'ın dramatik kaş çatma ve öfkeyle bakmalarını bile geride bırakarak kararlılık ve ciddiyet sergileyen Güvenlik Konseyi, ayrıca Suriye hükümetinin Suriyeli sivillere saldırılara devam etmesi halinde "başka adımlar" atılacağı uyarısında bulundu.
Suriye hükümeti de muhalif Suriye Ulusal Konseyi de Annan'ın barış planındaki şartları kabul etti. Bu, büyüleyicidir ama şimdilik bunun çok ötesinde değildir. Suriye Ulusal Konseyi bu süreçte, hükümetin büyük çaplı kuvvet kullanmasına karşı sınırlı askeri kapasitesinden dolayı oldukça küçük bir ortaktır. Suudi Arabistan ve diğerlerinden muhalif kuvvetlere kaynak geliyor olsa da Suriye muhalefetinin askeri kanadı sadece sınırlı gerilla saldırılarıyla faaliyet gösteriyor. Çeşitli suçlamalara rağmen, rejime karşı savaşa El Kaide ya da Selefi militanların dahil olduğuna dair kimse ikna edici bir delil sunmadı.
1980'lerin başından itibaren Esad rejiminin iç ayaklanmalara tepkisindeki realite çok açıktır: Muhalefeti ez, şehir ve mahallelerini cezalandır ki bir daha isyan etmeye asla cesaret edemesinler. Suriye'dekinin diğer Arap devrimlerinden farklı olmasının önemli bir sebebi budur. Zeynelabidin Bin Ali, Tunus'ta ayaklanmayla karşı karşıya kalınca ülkeden kaçtı. Mısır'da Hüsnü Mübarek ayaklanmayla karşı karşıya kalınca ayaklanmaları bastırmak için develer üzerindeki çetelerini Tahrir Meydanı'na gönderdi.
Bununla beraber, Beşşar Esad ayaklanmayla karşı karşıya kaldığı zaman o binlerce asker, tanklar, keskin nişancılar, işkenceciler, tecavüzcüler ve tüm ülkede dolaşan katil çeteleri gönderdi. Nisan 2011'den beri Esad'ın gittiği yol tutarlı ve nettir: Göstericileri cezalandırmak için sert bir darbe indir ve bunların destekçilerini caydır, diplomatik sürece ancak ikinci planda başvur.
Esad'ın problemi, 1970 ve 1980'lerde babasının davranışını tekrarladığı, aşırı kuvvet kullanma stratejisinin artık çalışmıyor olmasıdır. O, meşruiyetine meydan okuyan, büyük ölçüde silahsız sivil göstericilere saldırdıkça ayaklanmanın yoğunluk ve genişliği daha da büyüyecektir. Aynı şekilde, bölge ve dünyada Suriye devlet başkanının görevden alınması için olan destek de artacaktır. Buna rağmen, Suriyeli milyonların hükümet sisteminin değiştirilmesine yönelik giderek artan kararlılıklarının, gerçekte Esad ailesi yönetimine son verecek pratik bir siyasi kıymete dönüşüp dönüşmeyeceği halen açık değildir.
Suriye'de değişim için en önemli konu budur. Güvenlik Konseyi kararları dahil yurt dışından gelecek eylemler, ancak iç muhalefetin rejimin destek üslerini bozabilme kabiliyetini kuvvetlendirirse başarılı olabilir. Bu, özellikle rejimin halkı teskin etme ve destekçileri için ödeme yapma imkanını azaltacak ekonomik baskı için doğrudur.
Annan'ın misyonunun onaylanmasını takiben alınan iki Güvenlik Konseyi kararı, uluslararası siyasi ve diplomatik adımların Esad rejimine yük olmaya devam edeceğini gösteriyor ama bu Suriye muhalefetinin rejimi içeriden yıkma yeteneği gibi daha önemli yeteneğin ancak tamamlayıcı bir unsuru olacaktır.
Kaynak: The Daily Star
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas