Suriye içinde hız kazanan olaylar, kimse bunun ne zaman ve nasıl gerçekleşeceğini ya da Esad sonrası geçişin nasıl olacağını bilmese de Beşşar Esad rejiminin çöküşün eşiğinde olduğuna dair ümitleri yükseltti. Rejim stratejik toprak parçalarının kontrolünü isyancılara kaptırdığı için ölümcül yara almış durumdadır ve özellikle güvenlik teşkilatı personeli olmak üzere onlarca yıldır desteklediği ve hizmet ettiklerinin itibar ve güvenini kaybediyor.
Bu hafta Şam'daki çatışmalar ve milli güvenlik kurulu toplantısının bombalanması, şunu gösteriyor: Üst düzey subaylarını koruyamıyorsa rejim kimi koruyabilir? İşte bu soru, rejimin askeri ve siyasi kurumlarında görev yapan binlerce Suriyeli tarafından soruluyor. Beşşar ve Mahir Esad, kendi eniştesi ve baş korumasıyla infazcısı Asıf Şevket'i koruyamadıysa düşük rütbedeki askerleri, üst düzey subayları, Şebbiha çeteleri ve ülkede halen kalan üç düzine Baas Partisi bağlısını nasıl koruyabilir? Rejim bağlıları ve rejime körü körüne sadık olan bürokratlar tarafından bu tereddüt ve sorgulamaların neticeleri, rejimin çöküşünün hızını belirleyecektir.
Esad rejiminin ne zaman ve nasıl düşeceğini tahmin etmeye çalışmak etkileyici ama doğru olmayan bir bilimdir. Şimdi bizim kesin olarak söyleyebileceğimiz tek şey, rejimin, kendileri için en önemli bileşeni kaybedince sonunda çöken diğer askeri açıdan güçlü rejimlerin içinden geçtiği inanç patikasından inişe doğru ilerlediğidir: Bu bileşen de, bu tür rejimlerde rejim ve tepedeki tek liderin iktidarda kalabileceği ve hem koruma, hem kayırma ve hem de imtiyaz sağlayabileceği halkın güvenidir.
İran şahı, Filipinler'de Ferdinand Marcos, Romanya'da Çavuşesku, Endonezya'da Suharto, Libya'da Muammer Kaddafi ve dünyada çöken diğer onlarca otokrasideki durum budur. Bunlar gibi Esad da askeri açıdan güçlü ama diğer standartlar bakımından zayıf ve kırılgandır, kendi halkının çoğunun gözlerinde bile saygı ve meşruiyet eksikliği çekiyor -ki bu da bir rejimin akıbetini belirleyen nihai kriterdir.
Şam'daki çatışmalar, çarşamba günü üst düzey güvenlik görevlilerine yönelik öldürücü bombalama ve Özgür Suriye Ordusu'nun perşembe günü birkaç sınır kapısını ele geçirmesi, Suriye'de durumun, son 16 ayda olduğu gibi gelişmeye devam edeceğine işaret ediyor: Muhalif gruplar tarafından gittikçe artan ve devam eden askeri ve diplomatik ilerlemelerle birlikte hükümetin isyanı bastırmak için vahşi bir şekilde güç kullanmaktan başka bir şey yapamaması, rejimin Suriye toprakları ve halkı üzerindeki kontrolünün azalmasına yol açıyor.
Yakın bir zamanda bu bağlılarının rejimden kaçmaya karar verme hareketi aniden artacak. Paniğe kapılan alt ve orta seviye güvenlik personeli görev ve üniformalarını terk edecek ve sivil hayata dönecekler. Muhalefet kuvvetleri sınır geçişleri ve taşradaki polis karakolları gibi önemli müesseselerin kontrolünü ele geçirecek. Muhalif savaşçılar daha gelişmiş tanksavarlar, omuzdan ateşlenen karadan havaya füzeler elde ettiği zaman, şimdi olduğu gibi, rejim askeri açıdan önemli avantajlarını kaybedecek ve sonra hızla beklenen son gelecektir.
Şimdi BM Güvenlik Konseyi'nde olan her şey bir aydan beri alakasızdır. Bir süre önce siyasi mücadelenin çekim merkezinin yerini Suriye içindeki askeri gelişmeler aldı. ABD Büyükelçisi Susan Rice'ın Rusya ve Çin'in Suriye'ye baskı yapacak karar tasarılarını veto etmesini protestosu, Amerika Birleşik Devletleri'nin, İsrail'in uluslararası hukuk ve ahlaka uymaya zorlanmasına çalışan kararları veto etmesi hususundaki çok kötü sicili göz önüne alındığında içler acısı bir saçmalıktır. ABD ve Rusya, BM'de kendi çıkarları için ikiyüzlülük ve bencillikleriyle çocuk gibi davranıyor. Süper güçler bebek gibi davrandıklarında Güvenlik Konseyi'nin çalışmadığını, konuşmanın anlamsız olduğunu kabul etmeliyiz. Bizim, bakışlarımızı daha önemli şeylere, Suriye içindeki gelişmelere dikmemiz gerekiyor.
Bu benim Suriye, Arap ayaklanmaları ve Orta Doğu'daki son gelişmeleri birbirine bağlayan daha büyük hikayede, Arap, İranlı ve Türk yerlilerin her zaman yabancı kuvvetlerin yaptığından daha fazla tesire sahip olduğu kanaatine varmama yol açıyor. Amerikalıların, Rusların ve bunların çeşitli müttefiklerinin Suriye'de olayları şekillendirmedeki çarpıcı acizlikleri, son onlarca yıl Arap-İsrail barışı, demokratik dönüşümler, ekonomik öngörüler ya da diğer stratejik konulardakine benzer bir dizi başarısızlıktan sonra geldi.
Orta Doğu boyunca ancak yerli halklar meseleleri kendi ellerine almaları halinde şartlar değişir ve tarih yeniden başlar. Bab El Hava, Midan, Deyr El Zor ve Dera'dakiler gibi sıradan insanların hissiyatı, dünya güçlerinin duyurduklarından çok daha önemlidir. Biz bunu ne kadar önce öğrenirsek hepimiz için o kadar iyi olur.
Sömürgecilik dönemi nihayet sona eriyor olabilir.
Kaynak: The Daily Star
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas