İslam dünyasının geri kalmışlığı nokta-i nazarından iki külli bakış açısı var. Bunlardan birisine göre İslam dünyası tartışma götürmeyecek bir şekilde geri kalmıştır ve bunun tartışılacak tarafı yoktur ve kabul ve behemehal itiraf edilmelidir. Vakıa ortadadır. Bu bakış açısına göre İslam dünyası mutlak olarak geri kalmıştır ve bunu aşması için 'esbab-ı kuvvet' denilen kuvvet araçlarına yeniden sahip olmalıdır. Bu da ancak Batı'yı takliden mümkündür. Reçete varsa budur. Arnold Tonybee İslam medeniyetinin 'arrested' yani durdurulmuş bir medeniyet oludğu öngörüsüne sahip olmasına rağmen medeniyetin abc'sinin bir bütün olduğunu ve seçmeci (intikai) bir şekilde bölünerek alınamayacağını öngörmektedir. Bu bakış açısı ve görüş İslam dünyasında fikri ve siyasi bağlamda büyük çapta makes bulmuş ve her ne pahasına olursa olsun Batı'yı taklit etme aşamasına gelmiştir. Bir gelenek oluşturmuştur. Bunun sonucunda halktan kopuk siyasi bir elit veya batıcı ideolojik bir azınlık türemiştir. Halbuki hadis-i şeriflerde ' öncekilerin sünnet ve yöntemlenini olduğu gibi taklit edeceksiniz, onlar kertenkele deliğine girse dahi siz de gireceksiniz' buyrulmuştur. Ama kitlevi çılgınlık haliyle bunu farkedemedik veya unuttuk. Burada Arapların 'tafih' dedikleri yani en olmayacak detaylarda bile Batılıları taklid edeceğimiz öngörülüyor ve buna karşı İslam milleti uyarılıyor. Bu hadis aynı zamanda bir kanun-u külliye hükmündedir ve İbni Haldun bunu içtimai bir kanun olarak vazetmiştir. Buna göre, mağlup milletler galipleri taklit ederler. Bu hem psikolojik hem de sosyolojik hem de siyasi bir kompleks halidir. Burada kompleks ile iman birbiriyle çatışmaktadır. İşte Tonybee'nin yaklaşımını tekrar edercesine onun İslam dünyasındaki karşılıklarından olan Taha Hüseyin 'Batı medeniyeti bir bütündür. Acısıyla tatlısıyla onu taklit etmekten başka çare yoktur'diye yazmıştır. Ona göre medeniyekt ahlaki veya gayri ahlaki boyutlarıyla mutlaka bir bütün olarak taklid edilmelidir. Medeniyetin öğeleri bugünkü tabirle entegredir, seçicilik yapılamaz. Bu taklid anlayışı siyasete de yansımış ve Türkiye'de ' bir hırka bir lokma' anlayışı cumhuriyetle birlikte yerden yere vurulmuş ve alay edilmiş, tam tersine nereden olursa olsun, kaynağı ne olursa olsun sermaye birikimine kutsallık atfedilmiştir. Ve siyasi olarak da Burgiba gibi Batı taklitçisi liderler İslam dünyasının siyasi ufkunu istila etmiştir.***Aslında Taha Hüseyin ve Tonybee'nin bakış açısı pozitivist bakış açısıdır. Bir de bunun karşılığında büyümeye farklı bakan bir yaklaşım tarzı vardır. Buna göre İslam dünyası sadece yatay olarak gerilememiştir. Aynı zamanda dikey olarak da gerilemiştir. Dikey olarak gerilemesi yatay olarak da gerilemesinin nedenidir. Bu noktada, Muhammed Abduh üstadı Cemaleddin Afgani ile ters düşmüştür. Afgani bozulmayı ve onun tamirini üst yapıda yani siyasi yapıda ve dikey surette görmüştür. Dolayasıyla bozulmanın yasalarını eksik okumuştur. Muhammed abduh evvelemirde bu fikre kapıldıktan sonra bilahare bu düşüncenin yeterli olmadığını görmüş ve bundan dolayı da üstadıyla yollarını ayırmıştır. Muhammed Abduh'a göre yatay çözüm esastır. Yani halk eğitilmeden İngilizlerin yukarıdan aşağıya dedikleri şekilde (topdawn) bir düzelmenin olması mümkün değildir. Bediüzzaman ise sadece temsilcinin yetmeyeceğini ve şahs-ı manevinin de gerektiğini söyler. Bundan dolayı siyasi olarak dikey çözüm olan hilafet meselesi yerine ittihad-ı İslam meselesini önceler. Temel ittihad-ı İslam'dır ama çözüm de bir bütündür. Altyapı üst yapı çözümü de beraberinde getirir. İkisi birbirini tamamlar. Bundan dolayı Muhammed Abduh siyasi olarak uzlete çekilir ve Bediüzzaman'a pişdar olacak bir şekilde siyaseti üç talakla boşar. Aslında bu siyaseti tümden boşamak, esası reddetmek değil usülü bulmak ve haneye doğru kapıdan girmektir. Daima usulsüzlüğümüz vusülsüzlüğümüzden kaynaklanmaktadır. Bediüzzaman sadece üst yapı veya hilafetten değil aynı zamanda temsilci şahsiyetle birlikte altyapıyı ve onu temsilen de şahs--ı maneviyi nazara verir. Bu İngilizlerin bugün grassroots diye tabir ettikleri şey olsa gerek. Bediüzzaman'ın üç Said'li bir bütünlüğü gibi Muhammed Abduh'un siyaseti boşadığı noktadan onu Müslüman Kardeşler devralır. Ama yine de Bediüzzaman'la İhvan arasında siyasete bakışta mukaddimatla netaic arasında takdim tehir vardır. İhvan altyapı ile üstyapıyı birlikte götürmek ister. Bundan dolayı eğitime önem verdiği gibi siyasete de önem verir. Bu da onu bir cemiyet ve örgüt hükmüne sokar. Bediüzzaman ise bundan kaçınır.***Hepimiz değişmenin ve ilerlemenin gerekliliğini kesin bir hakikat olarak kabul etmiş gibiyiz. Oysa ilerleme, kalkınma gelişme ya da büyümenin ne pahasına gerçekleştiği, kazandırdıklarının yanında kaybettirdikleri çoğunlukla gözden kaçırılan noktalar. İlerlemeye Farklı Bir Bakış adlı eserinde Lord Northbourne (Sidi Nuh) ilerleme ideolojisine "geleneksel perspektif" temelinde karşı çıkmakta ve diyalektik bir yöntemle konuyu inceleyerek, sonunda gerçek ilerlemenin "yatay" yani dünyevî başarılarla değil, "dikey" yani Allah'a yaklaştıran amellerle gerçekleşeceğini vurgulamakta. Dolayasıyla dikeyi ihmal edilmiş olan ilernleme ilerleme değil belki tefessüh ve bozulmadır. Osmanlı tarihçiliğinde 1970'lerde başlayan "büyük dönüşüm" günümüzde artık ilerleme-gerileme ikilemi dışında bir tarih yazmanın mücadelesini vermekte. Dünyada da tarihçiler kendilerini bu pozitivist ikilemden kurtarmanın mücadelesini veririyorlar. Halil Inalcık'tan Linda Darling'e, İlber Ortaylı'dan Douglas Howard'a, Cemal Kafadar'dan Rhoads Murphey'ye ve daha pek çok Osmanlı tarihçisine göre "Osmanlı gerilemesi" apaçık bir olgu değil, çözülmesi gereken bir problemdir. Hem sonra bir tarihçinin tarihte ilerleme veya gerileme olmasına 'takması' ne kadar bilimseldir? Bir bilim adamı olarak tarihçinin ileri dönemleri kendisine yakın bulurken, 'geri' dönemleri ihmal etmesi ne kadar anlamlıdır? Lord Northbourne (Sidi Nuh)'dan sonra ülkemizde Mustafa Armağan da aynı zaviyeden Osmanlı Geriledi mi? kitabıyla cepheden bir soru soruyor. Mısır'da da benzeri bir tartışma yaşanıyor. Fehmi Huveydi gibiler Hidivlik dönemi ve öncesinde mutlak bir geri kalmışlık fikrine sıcak bakmıyorlar. Dolayasıyla gerileme veya ilerleme linear yani düz bir çizgi olmayıp geçişli ve dairevidir.