Aslında fazla derin bir anlatımı olmayan, genel olarak ortalama izleyici kitlesini hedeflemiş ve anlatılmak isteneni katiyen dolandırmadan ifade eden filmin ilginç olan, konusu değil. Filmi ilginç kılan, gerçek dünyayla kurulması mümkün olan bağı. Bir kez film konusunda yargılar harekete geçince Spartalıların savaşı ile Amerika'nın savaşı arasında bir ilinti kuruluveriyor. Bir kez bu benzetim yapılınca da, zihinlerdeki ok yaydan çıkıyor. Film Antik Yunan döneminde yaşanan bir savaşı konu ediniyor. Dönemin insanlık tarihine bıraktığı mirasın büyüklüğü düşünüldüğünde, söyleneceklerin sayfalara sığmaması mümkün. Bununla birlikte, filmden hareketle bazı konuların hatırlanması sağlanabiliyor. Peleponnes Yarımadası olarak adlandırılan Mora Yarımadası ile Orta Yunanistan olarak ifade edilebilecek Attika bölgesi, MÖ 800'lü yıllardan itibaren kurulan şehir devletleriyle ve bu devletlerin aralarındaki ilişkilerle günümüzü anlamaya hizmet eden izler taşır. MÖ 500'lerde aristokrasiyi kaldırarak dünyadaki ilk demokrasiyi kuran Atina ile 'asker toplum' olarak şekillenen Sparta ciddi birer rakip haline gelirler. Atina, yarımadanın yaygın değerlerinin ve düşünce altyapılarının üretilmesine izin veren toplumsal yapısını öne çıkaran bir kimlik geliştirirken Sparta, bu değerlerin korunmasını iş edinmiş bir kimliği ifade eder. Bu haliyle, film içinden bakıldığında Atina soyut, Sparta ise, somut dertlerle uğraşan devletlerdir. Bu iki rakip, ortak tehdit olan Persler karşısında ittifak yaparlar, hatta Attik Delos Birliği kurarlar. Perslerin bölgeden uzaklaştırılmaları sonrasında ise, kendi aralarında savaşa tutuşurlar. Müttefiklerin savaşı, kazananı olmayan bir savaşa dönüşür, bu sırada bir başka Yunan uygarlığı olan Makedonlar, bir anlamda bütünleştirici işlev görme beklentisiyle tüm bölgeyi ele geçirerek kentlerin sonunu getirir. Hedef sadece İran değil, tüm Doğu! MÖ 486'daki Thermopylae Savaşı'nı konu edinen 300 Spartalı filmi, epeyce tartışılmış olmakla birlikte, esas olarak "İran"ı hedef aldığı düşünüldüğü için eleştirilmişti. Oysa film, sanki bundan fazlasını ifade ediyor. Öncelikle belirtmekte yarar var, Pers İmparatorluğu, günümüzdeki Özbekistan, Tacikistan, Afganistan'ın bir kısmı ile Irak ve Anadolu'yu da içine alan geniş bir coğrafyada varlık göstermişti. Bugün Pers kimliğine sahip çıkan İranlılar olsa bile, filmdeki Perslerin daha geniş bir 'Doğu'yu ifade ettiği açık. Hatta anlamayan olursa diye, filmde Persler "70 milletli" olarak tanımlanıyor. Filmde Sparta Kralı 1. Leonidas, en büyük rakibi Atina ile olan çatışmasını, Pers tehdidi karşısında ikinci plana atar ve daha büyük bir düşmanla mücadeleye yönelir. Bu büyük düşman "Doğu"dan gelmektedir. "Doğu"daki düşman mistiktir, kalabalıktır, tek uluslu değildir, "Batı" tarafından bilinmeyen araçları, görülmemiş yaratıkları vardır. Perslerin en önemli silahı, kralın ölümsüz askerleridir. Onların öldürülmesi, bu mistik Doğuluların inançlarının onları kurtarmayacağını da göstermesi bakımından önemlidir. Sparta kralı bu büyük düşmanı, sadece kendi evi, ailesi ve Sparta için değil aynı zamanda tüm Yunan uygarlığını, yani "Batı" uygarlığını kurtarmak için yapmaktadır. Mistisizmden arınmış, inanca göre davranmayı reddeden Sparta kralı bu mücadelesini "özgürlükler" adına yapmak zorunda kalmaktadır, çünkü "Batı"nın özgürlüğünü sağlayabilecek, barbarlara direnebilecek tek askeri kapasite Spartalılardadır, dolayısıyla kral ve az sayıdaki askeri kendilerini "Batı" için feda etmektedir. Üstelik bu savaşı topraklarından uzakta sürdürmesinin de nedenleri vardır. Doğuluların kendilerine yakın noktada durdurulması zor olacağından, uzakta ve "geçit bölgesi"nde savaşmak, tehlikeyi ötelemek anlamına gelmektedir. Zavallı Sparta kralı, evinden kilometrelerce uzakta, sadece özgürlük için barbarları ve teröristleri durdurmak için canını ortaya koymaktadır. Ama bir yandan da arkasından gelebilecek Sparta ordusu ile müttefik güçlerine güvenmekte, anavatanda birilerinin Kongre'yi ikna etmesini ve bu arada da düşmanı oyalamayı planlamaktadır. Tam Spartalılar başarılı olacaklarken, bir zamanlar Sparta'ya küsmüş ve ona güvenmeyen Ephialtes adlı bir Batılı, oyunu bozup Perslerle anlaşır. Anlaşmadan önce kendi koşullarıyla Sparta gücüne katılmayı önerir, bunun bütünü bozacağını söyleyen Leonidas, teklifi reddeder. Sonunda Ephialtes, Sparta'nın arkadan vurulmasına yol açar. Her nedense Ephialtes'in görüntüsü ve zaafları, ciddi biçimde III. Napoleon döneminde sürgün edilmiş Victor Hugo'nun ünlü eseri "Notre Dame de Paris"teki "Quasimodo" karakterini hatırlatıyor, rastlantı olabilir. 'Özgürlük' için ölüm yağdırdılar! Persleri "Doğu"nun terör, vahşet ve saldırganlığı ile örtüştüren filmin esas mesajının "Doğu"lulara olduğu düşünülemez. Bununla birlikte Sparta'yı uygar, Persleri barbar olarak tasarlamakla bir 'Doğu' provokasyonu yapıldığı rahatlıkla düşünülebilir. Filmin, evinden uzakta savaşan, ordu öncelikli görünse de kararlarını demokratik biçimde alan, kadınların siyaset yaptığı bir "Batı"nın savaşını, kendi ülkesinde meşrulaştırma amacı taşıdığı açık. Ama bundan daha önemlisi, eğer Leonidas'ın adının yerine. Bush konursa başka ve daha önemli anlamların bulunması da mümkün. "Savaşıyorsak, sor bir kere niye savaşıyoruz?" diyor yönetim Amerikalılara, başka şeyler diyor başkalarına. Filme göre, diğer Batı ülkeleriyle rekabet içinde olan ABD, ortak değer ve beklentiler adına kendi ordusu daha güçlü olduğu için ve bir tür sistem zorunluluğu olarak uzaklara giderek savaşmak zorunda kalmış. Aslında kendisinin yanında yer alması gereken müttefikleri, o sıralarda kendi iç meseleleriyle uğraştıklarından ve hatta "para" kazanmanın yollarını aradıklarından kendisine destek vermemişler. Bu durumda da, destek alamadığı için zor bir savaş yürütmüş. Ancak, başarısızlığın gerçek nedeni, aslında aynı tarafta olması beklenen bir oyuncunun, sırf kendi çıkarı için düşmanla işbirliği yapması. Öyle ya da böyle, ABD'nin uzaktaki birlikleri başarısız hale sokulsa bile, arada oyunu bozanlar çıksa bile, tehdidin büyüklüğü müttefiklerin bir araya gelmesini zorunlu kılabilir. Bugün Bush yönetiminin yanında yer almayanlar, Bush siyaseten öldükten sonra da aynı çizgiyi sürdürecek ekibe destek vermek zorunda kalabilir. Uzakta savaşanlar imdat diyor, yardıma koşmayanlar ise bedeline hazırlanmalı. İşte filmden anlaşılması mümkün temel tartışma.