Bangladeş’te Cemaat-ı İslami kadrolarına yönelik olarak gerçekleştirilen ikinci idam infazı  Seyyid Kutup’u akıllara getirdi.  44 yıl aradan sonra gelen ‘ savaş suçu’ infazı, adaletin değil intikamın infazıdır.  Hukuk bu ve önceki idamla birlikte ayaklar altına alınmıştır.  Zira 1971 olayları sisler arasında kalmıştır. Kim haklı kim haksız tarihe karışmıştır, ayıklamak kabil ve mümkün değildir. Lakin olayın taraflarından birisi iktidarı ele geçirince adaleti veya yargı sistemini intikam aracı olarak kullanmıştır.

Cemaat-i İslami'nin liderlerinden olan Abdulkadir Molla bu furya ve intikam kampanyasının ilk kurbanı olmuş, Aralık 2013 tarihinde idam edilmiştir. 1971 olayları mururu zamana ya da zaman aşımına takılmadan güncellenmiş ve ‘katliamlarda zaman aşımı yoktur’ kuralıyla giyotin, Abdulkadir Molla’ya karşı işletilmiştir.

Ardından Muhammed Kamerüzzaman’a yönelik ikinci idam ise tam da Mısır’da Sisi rejimi tarafından verilen toplu idam cezalarına rastlamıştır. İdam cezası kapsamına girenlerden birisi de Müslüman Kardeşler rehberi Muhammed Bedii’dir.  Muhammed Kamerüzzaman idamında Mısır ile Bangladeş arasında simetriler yaşanmış, köprüler kurulmuş ve tarih yeniden tekerrür etmiştir.  Seyyid Kutup’tan başka herkes Seyyit Kutup’u kurtarmak için seferber olmuştur.

*

Irak'tan Abdusselam Arif, Tunus’tan Burgiba gibi isimler Seyyid Kutup’u giyotinden almak için çırpınmış, çok uğraş vermişlerdir. Burgiba bağımsızlıktan önce bir dönem Mısır’da yaşamış ve Müslüman Kardeşler üyeleriyle dostluklar geliştirmiştir. Buna binaen Seyyid Kutup’un idamı sırasında Mısır makamları nezdinde iltimasta bulunmuştur. Lakin iltiması reddeden bizzat Seyyid Kutup’un kendisi olmuştur.  Abdullah Azzam, Seyyid Kutup’la ilgili eserinde veciz olarak bu durumu dile getirir. Seyyid Kutup bağış ve af dilese yani iltimasta bulunsa Nasır bunu reddetmeyecektir. Nasır idamdan ziyade Seyyid Kutup karşısında manevi bir zafer istemektedir. Bu manevi zafer ise iltimas ve af dileğidir. Seyyid Kutup ise ölümü pahasına ona bu manevi zaferi tattırmak istememiştir. Ölümüyle itibarını, sıdkını ve  izzetini kurtarmıştır.  

‘Alimlerin kanı zehirlidir’ fehvasıyla Faslı Abdusselam Yasin ise bir kitabında Nasır’ın idamdan bir yıl sonra İsrail karşısında 1967 bozgununu Seyyid Kutup’un ahına bağlar.  Seyyid Kutup’u idam ederek hıncını alan Nasır her halukarda manevi bir zafer tadamamıştır.  1971 yılında yıkılıp gitmiştir.

*

Kamaruzzaman'ın oğlu Hasan İkbal basına yaptığı açıklamada, Bangladeş Cumhurbaşkanı Abdul Hamid'den özür dilemesi karşılığında idam cezasının affedileceği mesajının iletildiği Kamaruzzaman'ın, bu çağrıyı reddettiğini belirterek, babasının kendisine söylediği şu sözlerini paylaşmıştı: "Yalnız Allah'tan af dilerim. Başbakan Hasina bana can verecek değildir. Onun gibi münafık zihniyetli birinden af dilemem. Hayalim Bangladeş'te İslam'ın hakimiyetidir. Ben belki göremem ama genç nesil, hayalimi gerçekleştirecek inşallah. Sizler üzülmeyin, ağlamayın, inşallah cennette görüşeceğiz. Ya Rabbi, ben bu ülkenin saadeti ve İslam'ın muzafferiyeti için çalıştım. Lakin bu yüzden bana zulüm ettiler. Kimler, bu zulüm için çalıştıysa, dünyada ve ahirette bunun hesabını sor Ya Rabbi. Ben, elimle ve dilimle kimseye zulüm etmedim. Rabbim sen benim hakkımda en iyi bilenimsin. Allah'ım şehadetimi kabul et. Aileme, akrabalarıma ve dava arkadaşlarıma sabır niyaz et. Allah'ın selamı dünyadaki bütün muminlerin üzerine olsun."

Sözde uluslararası ceza veya savaş suçları mahkemesi, uluslararası standartları karşılamamaktadır. Bu nedenle idamın durdurulması için başta BM olmak üzere birçok taraf çağrıda bulunmuş lakin intikam sarhoşu olan Hasine rejimi idamı durdurmaya yanaşmamıştır. Böylece Muhammed Kamurazzaman’ın idamının üzerine, Seyyid Kutup’tan tarihi sahneler düşmüştür.  

Ayrıca Cemaat-ı İslami Müslüman Kardeşlerin uzak doğu şubesi sayılır. İdamlar vesilesiyle, çilede de ortak oldukları bir kez daha  görülmüştür. Kamerüzzaman’a bir Bediüzzaman derkenarı düşelim:  Ecel birdir, taaddüt etmez! Tesellimiz bu olsun.