Saraybosnalı Muhammet, kameraman dostum Coşkun Saylağ'ın, 'Abi haklısın, Osmanlı, Anadolu'dan çok Balkanlı bir imparatorluk. Baksana, bu şehrin ara sokağında bile bir Mimar Sinan camisi var' sözlerini yanlış anlıyor. 'Kardeşliğe' zeval vermesin diye kontrol etmeye çalıştığı öfkeyle, 'Lütfen benim yanımda Osmanlı hakkında konuşmayın, ben bir Osmanlıyım ve bu konuda en küçük bir şakaya bile tahammül edemiyorum...'diyor.

Harika!.. Biz 'Dersaadet'ten gelmiş bilim insanı Ertuğrul Algan dahil üç kişi, bir anda Osmanlılık dersini bu genç Boşnak'tan alıyoruz... Ve o an, onu daha bir seviyoruz... Sesimizdeki muhabbetten ve anlattıklarımızdan anlıyor bunu...

Çünkü, Boşnak Muhammet ile biz, bu gezegende ayrılmaz bir bütünüz...

Sırp çetecilerin bundan tam 14 yıl önce (daha dün gibi) Srebrenica'da gerçekleştirdikleri soykırımın anma törenini TV ekranından izlerken içimde derin hüzün...

Saraybosna'dan Zagreb rotasıyla ayrılırken Muhammet hatırlatmıştı, 'Srebrenica için döneceksiniz di'mi?..' Dönemedik...

Anılar çok ağır

Saraybosnalı Boşnak bir dostum şöyle demişti: 'Komşum bir Çetnik. Savaş sırasında buralarda ve gittiği yerlerde yapmadığını bırakmadı. Sonra barış geldi dediler o da evine, bizim mahalleye döndü. Hepimiz onun ne olduğunu, ellerinin kimlerin kanında olduğunu biliyoruz ama duruyoruz. Ne zaman görsek, içimizde bir öfke. Allah korusun bari çoluk çocuğumuz katil olmasa...'

Etnik-dini bir savaşın ortak coğrafyanın insanlarının hafızalarına neler yüklediğini görmek için Balkanlar'da şöyle bir dolaşmak yeterli.

Öldürülmüş masum insanların kanı üzerinde dostluk geliştirmek, belki yüzyıllar alacak bir süreç.

Bakın, Bosna-Hersek parlamentosundaki Sırp milletvekilleri, Srebrenica Katliamı'nın her yıl ulusal düzeyde anılması için verilen kanun teklifini veto ettiler.

Srebrenica, Hırvatistan ve Karadağ'da ulusal gün olarak anılıyor, Bosna-Hersek ile Sırbistan'da anılmıyor!..

Katliamın düzenleyicisi ve uygulayıcısı Ratko Mladiç ise nedense, bir türlü yakalanamıyor!

Dostluk... Ama nasıl?

Hırvatistan'da tartışma

Zagreb'te, Prof. Dr. Hela Markanoviç, 20'li yaşlarını süren Hırvat gazeteci Martina Pakçek'in, 'Biz Hırvat gençliği artık geçmişin kanlı anılarından çok, gelecekle ilgiliyiz. Bizler internetin tüm insanlığı kaynaştırdığı, hepimizin dünyadan dostlar edindiği bir dönemde savaş anılarıyla yaşamak istemiyoruz' sözlerini dikkatle dinliyor...

Üzgün... O, bir savaşın insanlara neler getirebileceğini, bu nedenle nasıl uyanık olunması gerektiğini çok iyi biliyor... Cümleleri çok net: 'Ben, o sırada Avrupalı diplomatlar ile tercüman olarak çalışıyordum. Yüzlerce Hırvat'ın öldürüldüğü Vukovar başta pek çok katliam noktasına gitmek zorunda kaldım. Sen hiç, bir toplu mezarın ne olduğunu bilir misin?'

O an, interneti, cep telefonları, tüketim çılgınlığı ve markalarıyla 21'inci yüzyılın hiçbir anlamı kalmıyor... O soru, sözün bittiği yer... İşe o anı, hiçbir millet yaşamamalı...

IRAK: Yeni sömürgecilik

Amerika'nın Bağdat büyükelçiliği tam 740 milyon dolara inşa edildi. İçinde 1.000 diplomat, teknik danışmanlar, ekonomist, hukukçu, yaşamın her alanından uzman insan çalışıyor!.. Dünyada eşi benzeri yok. Amerika, Irak parlamentosundan 'çıkarttırdığı' çok özel kanunlar ile ülkenin askeri, ekonomik, sosyal tüm cephelerini kontrol ediyor. Özellikle 'yeni' Irak ordusu tamamen 'Amerikan komutası' altında... Amerikan askerleri sadece kentlerin içinden çekildiler. 130 bini de orada duruyor ve bunların en az üçte biri hiç gitmeyecek!.. Amerika, Irak'ta 'yeni sömürgeci yapılanmanın' olağanüstü deneyimini gerçekleştiriyor. Yani gitmiyor, kalıyor!.. Türk medyasında 'Amerika sonrası Kuzey Irak' yorumları almış başını gidiyor, frene basın, yanıbaşımızda yaşanılan bu tarihin ilk 'siyasi deneyimini' yakından incelemeye çalışın..

Kaynak: Star