Belli ki, Türkiye, yaklaşmakta olan fırtınayı erken fark etti, "en üst düzeyde temas" trafiğini başlattı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, geçtiğimiz hafta Ortadoğu açısından çok önemli iki temas gerçekleştirdi. Mısır lideri Hüsnü Mübarek ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile biraraya geldi. Zaten, İran'la temaslar düzenli olarak sürüyor.
Artık, Ortadoğu "yeni cepheleşmesiyle" dünyanın en "kritik" bölgesidir. Ufukta, Sünni Arap cephesiyle Şii İran arasında yaşanılacak ve İsrail'in de tarihte ilk kez Araplar'ın yanında yer alacağı çok tehlikeli bir çatışma var.
Bu cephenin öncü noktasında ise, petrol zengini Körfez ülkeleri, yani, Suudi Arabistan, Bayreyn, Katar, Umman, BAE ve Kuveyt bulunuyor.
Cumhurbaşkanı Gül' ün, bu denklemde, haftaya Kuveyt ziyareti ile başlaması anlamlıdır.
Hava sahası İsrail'e açılmalı...
Türkiye'ninkinden söz etmiyorum. Kuveyt'in önde gelen gazetesi Dar El-Watan'ın ünlüyazarı Abdullah Saad Al-Hadlaq kendi ülkesinin hava sahası için diyor. Arap yazara göre, Ortadoğu'nun bugün bir numaralı çelişkisi İran'ın yayılmacı politikası ve nükleer programı ile bütün dünyayı tehdit etmesi . "Türkiye İran'la olan ilişkilerine çok dikkat etmeli. Eğer Erdoğan, İran ilişkilerini Batı'dan özellikle Amerika'dan gelen rica ile bu seviyede tutuyorsa, tamam. Ama İslami dayanışma hedefiyle hareket ediyorsa, açık söyleyeyim, sadece Ortadoğu'yu değil, Türkiye'yi de riske atıyor demektir. Ben, günü geldiğinde İsrail'in İran'a karşı harekete geçmesini destekliyorum. Bütün Arap dünyasının da bu harekata destek vermesini akılcı buluyorum. Türkiye, İsrail uçaklarına hava sahasını açmayacağını söyledi.Ben Kuveyt ve Irak'ın açmasını savunuyorum. İran mutlaka durdurulmalı."
Türkiye'siz olmaz...
"Resmi" açıklamalarda farklı bir görüntü çizse bile, Cumhurbaşkanı Gül'ü, işte böyle bir Kuveyt bekliyor. Abdullah Saad Al-Hadlaq'ın, "Ortadoğu Türkiye'siz olmaz. Arap'la Türk omuz omuza olmazsa, bu bölge rahatlamaz" sözünü destekleyen "ekonomik" yaklaşımı, Kuwait Finance House'un CEO 'su Mohammad S.Al-Omar'dan görüyoruz. "Türkiye'nin ekonomik reytingini hem de bu kriz ortamında yükseltmesi tarihi önemdedir. Biz, Kuveyt olarak Türkiye'nin her zaman güçlü olmasını istiyoruz. Ülkenizde şu anda 4.9 milyar dolarlık yatırımı yönetiyoruz ve bu rakam önümüzdeki yıllarda çok yükseklere çıkacak. Türkiye'nin gücünün Kuveyt'in gücü olduğuna inanıyoruz. Türkiye, bütün Arap alemi ama özellikle Körfez ülkeleri için bir teminattır. Türk ile Arap ayrılamaz, birbirine sırtını dönemez. Aksine, birlikteliğimiz, dünya istikrarı için sigortadır. Türkiye bir başarı öyküsüdür. Petrolü olmadan kalkınmayı gerçekleştirmiştir. 21'nci yüzyılın en güçlü devleti olacağı açıktır."
Demokraside Türkiye modeli
50 sandalyeli Kuveyt parlamentosuna ilk kez girmeyi başaran dört kadın milletvekilinden biri olan Salwa A. Al-Jassar ise, Türk demokrasisinin geldiği noktanın, bütün Ortadoğu açısından çok ciddi bir örnek olduğuna dikkat çekiyor. "Yakında, Türk meclisindeki kadın mebuslar ile de yakın temas kuracağız. Onların tecrübelerinden yararlanacağız. Birlikte, Ortadoğu'daki kadının sosyal yaşamının güçlenmesi için çalışmalar başlatacağız. İslam dünyasını zehirleyen radikal hareketlere karşı Müslüman kadınların birlikte olması çok önemlidir. Bu bölgede kadına düşen çok büyük görevler var. Bakın, Ortadoğu'nun her cephesinde kadın, omuzlarında önce yaşamı, ailesini ve çocuklarını, sonra da demokrasiyi taşıyor. Burada Türk mebuslarına da çok işi düşüyor. Arap dünyasından, Ortadoğu'dan uzakta durmasınlar."
Ankara'dan yüksek beklenti...
Cumhurbaşkanı Gül'ü, böyle bir Kuveyt karşılayacak. Liberal uygulamaları ve demokrasisi ile örnek ülke. Kendini ve tüm Arap alemini İran tehditi altında gören. Tüm Körfez ülkeleri gibi, Türkiye'nin yeri geldiğinde güçlü ordusuyla "bölgesel istikrar gücü" olmasını isteyen.
Ortadoğu, girmekte olduğumuz yılı çok zor yaşayacak...Bundan Türkiye de çok etkilenecek...Bilesiniz...
Kaynak: Star