İsrail hükümetinin, İsrailli askerleri Filistinli çocuklara ateş ederken gösteren bir televizyon dizisinden bazı görüntülerin çıkarılması için Türkiye hükümetine yaptığı baskılar egemen bir Müslüman ülkenin içişlerine yüzsüzce bir müdahaleden ibaret değil. Bu baskılar maalesef, İsrail'in Arap ülkelerinin çoğunluğunda başarılı olmasının ardından İslam ülkelerine de kendi denetimi dayatma girişimini de yansıtıyor.
Türkiye ve İsrail hükümetleri arasında kriz konusu olan 'Ayrılık' adlı dizi yalan söylemiyor, Filistin'in 1948'de gasp edilmesinden bu yana çarpıtılmış İsrail propagandasının fabrika ürünü bilgilerini sunmuyor; gerçekleri hafifletilmiş bir biçimde ifade ediyor.
Evet İsrail askerleri Filistinli çocukları zerre kadar şefkat ve insanlık göstermeksizin soğuk kanlılıkla öldürdüler, öldürüyorlar ve öldürecekler. Bir kısmının sivilleri kasıtlı olarak öldürdüğünü ifade edersek abartmış olmayız. İsrail'in Gazze'ye yönelik son saldırısı sırasında İsrail ordusundaki hahamlar Filistinlilerin öldürülmesini isteyen ve bunu teşvik eden açıklamalar yaptı.
'İfade özgürlüğü' tek taraflı
Görüntüler yalan söylemez. Bütün dünya İsrail fosfor bombalarının yaktığı emzikli bebeklerin cesetlerini izledi. Babasının siper olmasına rağmen Muhammed Durra'nın öldürülüşünü gördü. Hamas'ın şehidi Salah Hicazi'nin çocukları ve ailesini, İsrail füzeleriyle vurulan Hamas şehidi Nizar Reyyan'ın çocuklarını, Beyt Hanun'da öldürülen Asemine ailesini ve Gazze sahili katliamında öldürülen kız çocuğu Hüda Galiye'yi unutmuyoruz. Liste uzun.
İsrailliler ve yandaşları 60 yıl boyunca onlarca Hollywood filminde biz Arapları çirkin bir imaja büründürdü. Bu konuda güvenilir araştırmalar var.
Bu filmlerin ezici çoğunluğu siyasi hedefleri gerçekleştirmek için yalanlar üzerine inşa edildi. Yüzümüze doğrultulan ifade özgürlüğü kılıcı sebebiyle tek bir sahneyi çıkaramadık. İsrail'in gerçekleri silme ve dünya kamuoyunu saptırma girişimlerine karşı koymalıyız, bu yüce misyonda bütün insani yardım kuruluşlarını arkamıza almalıyız.
İsveç boyun eğmedi
İsraillilerin geçmişte Filistinli şehitlerin organlarını çaldıklarını yazan İsveçli gazeteci Donald Bostrom'u susturma kampanyası bütün medya araçlarına rağmen başarısız oldu. İsveç hükümeti İsrail şantajına boyun eğmedi, taviz vermeyen cesur İsveçli gazeteci de bir milim geri adım atmadı.
İsrailliler etkin Yahudi lobisine dayanarak ve Batı'nın Holoskost'tan kaynaklanan suçluluk kompleksini kullanarak, bazı Avrupa ve kuzey Amerika ülkelerinde şantaj ve korkutma girişimlerinde bulundular. Filistin'in nasıl gasp edildiğine dair yalan iddialarını çürüten her yayıncı, yazar, televizyon programı ve belgeselle savaştılar. Fakat bu şantaj yavaş yavaş da olsa etkisini yitiriyor. Bunun sebebi dünyanın daha bilinçli olması değil, İsrail katliamlarının gizlenmesi zor bir biçimde artması.
Akla karikatür krizi geliyor
İsrailliler işgal altındaki topraklarda çalışan yabancı gazetelerin geçtikleri haberleri istediklerinde denetleyebiliyor. İsrail saldırılarını gizlemek için bazı gazetecilerin Gazze'ye girişini engelliyor, parçalanmış çocuk cesetlerini ve katliamları görüntülememeleri için onları savaş alanına 2 km uzakta tutuyorlar. Fakat İsrail askerlerinin kurşunlarının yakın mesafeden göğüs, kalp ve başlarını yaktığı çocuk cesetlerinin görüntülerine ulaşılmasını engelleyemiyorlar. Yahudi yargıç Richard Goldstone'un hazırladığı rapor canlı tanıklıklarla, doğrudan görüşmeler ve çok sayıda video görüntüsüyle bütün bu suçları belgeledi.
Türk yetkilileri İsrail'in çirkin şantajına boyun eğmemeli ve televizyon dizisine müdahale etmemeli. Zira Türkiye demokratik bir devlet; seçilmiş hükümeti de ifade özgürlüğüne vurgu yapıyor. Araplar Hz. Muhammed'i karalayan bazı makalelere itiraz ettiklerinde aldıkları yanıt hep aynı oluyordu. Onlara hükümetlerin müdahale edemeyeceği, ilgili gazetelerin bağımsız olduğu ve yasaların ifade özgürlüğüne saygı duyduğu söyleniyordu.
Zaman değişiyor
İsrail kendisini 'karalayan' karikatürleri Mısır gazetelerinden çektirmiş, aynı amaç için yapılan Arap televizyon dizilerini durdurmuş, eğitim programlarının düzeltilmesinin yanı sıra camilerde ve cuma hutbelerinde İsraillilere karşı propaganda yapılmasının ve bazı ayetlerin tekrarlanmasının engellenmesi için 'kalın Amerikan sopası'yla müdahalede bulunmuştu. Abu Dabi'deki Şeyh Zaid araştırma merkezini kapattırmış, Arapların Batılı medya organlarında boy göstermesini engellemek için müdahalede bulunmuş ve akademik toplantıların çoğunluğunda Edward Said'le savaşmıştı.
Zaman değişiyor ve İsrail dünyanın dört bir yanında nefret edilir hale geldi. Arap yetkililer ve iletişimciler İsrail'in korkutma gücüne karşı koymalılar. İsrail şu an Gazze'nin masum çocuklarının kanı yüzünden İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün ifade özgürlüğü sıralamasında gerilerde yer alıyor. (Londra'da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, genel yayın yönetmeni, 24 Ekim 2009)
Kaynak: Radikal