Peşinen itiraf etmeliyim ki; wikileaks sitesinin, ikircikli tutumlarını ve halklarına karşı kalkıştıkları saptırma ameliyelerini gözler önüne serdiği Arap lider ve yöneticilerine karşı her hangi bir sempati beslemiyorum. Aynı zamanda onların bu belgelerde ortaya çıkanlarla ilgili yalanlamalarına, hafifletme çabalarına ve gerekçelendirmelerine de inanmıyorum.

Gerçek bir basın kuruluşunun amacı yöneticileri korumak, yanlış politikalarını kamufle etmek ve onları karşı karşıya kaldıkları zor pozisyonlardan kurtarmak değildir. Özellikle de bu yönetimler baskıcı ve diktatörse... Ve çifte standardını, çelişkili konum alışlarını ortaya çıkaran da müttefikleri Amerika ise...

Güçlü, kendinden emin, halkının desteğini almış, seçimle gelmiş ve anayasal kurumlar üzerine bina edilmiş bir sistem sızdırılmış belgelerden dolay endişeye kapılmaz. Çünkü gizlide söylediği şey, parlamentoda ve basın toplantılarında aleni olarak vurguladığı şeydir.

Arap yöneticilerin, sızdırılan Amerikan belgelerinde en büyük paya sahip olmaları bir tesadüf değildir. Çünkü bunlar Amerikan yönetimi, yöneticileri ve büyükelçileri önünde zayıf ama halklarına karşı güçlüler. Maalesef Arap birliği yolsuzlukta ve halkların sindirilmesi için çevirilen entrikalarda gerçekleşti.

Sızan belgeler, Amerikan yönetiminin var saydığı gibi vatandaşlarının can güvenliğini tehlikeye düşürmedi. Ama Amerika ekseninde dönen iki yüzlü uydu yönetimlerin varlığında biyik bir sarsıntıya yol açtı. Gerçekte can güvenlikleri tehlikeye düşebilecekler, emanate hıyanet eden ve halklarının çıkarları aleyhine Amerikan ve İsrail projeleriyle işbirliği yapan uşaklardır.

Bize gore bu belgelerin çoğunda yeni ibr şey yok. İçerdiği gerçekleri Arap vatandaşlarının çoğu biliyor. Ilımlı Arap rejimlerinin geçmişte Afganistan - Irak savaşında ve İran'a yönelik olası saldırıda Amerikayla işbirliği yaptığını kim bilmiyordu ki?

Karzai ve hükümetinin yolsuzluğunun bilinmesi için Amerikan büyükelçilerinin raporlarına ve belgelere ihtiyaç var mıydı?

Burada bizce sürpriz olan ve bizi şaşırtan şey resmi Arap mahfillerinin İran'a karşı Amerika'yı kışkırtmaları ve Suud Kralı Abdullah bin Abdulaziz tabiriyle "yılanın başının ezilmesi"ni istemeleri olmuştur. Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn'de kimi yöneticilerin İran'a yönelik saldırının öne alınması için teşvik çabaları...

Bütün alanlarda en acılı ve trajik zayıflığımızı yaşadığımız bir zaman diliminde, Arap ve müslümanlar olarak İran'la kanlı bir savaşa tutuşmaktan, Fars-Arap ya da Şii-Sünni çatışması çıkarmaktan ne gibi bir fayda sağlayabiliriz?

Özellikle Irak ve Afganistan'da hükumetlerimizin Amerikan diktesiyle destekledikleri savaşların trajik sonuçlarına görüntülü ve sesli olarak şahit olduktan sonar tüm ölçülere göre sonucu trajik olacak ve sadece Amerika-İsrail çıkarına olan İrana karşı bir savaşı niçin destekleyeceğiz?

Bu gün İrana karşı bir Amerikan (Belkide İsrail) saldırısını talep ve teşvik eden Arap yöneticileri aynı şeyi Irak için de yapmışlardı. Bu iki durumda da halklarının isteklerinin karşısında duruyorlardı. Çok basit bir sebepten dolayı; çünkü onlar seçimle gelmemişlerdi ve democrat değillerdi ve koltuklarında en uzun sure kalabilmek adına temelde Amerikaya yaslanıyorlardı

Hiç çekinmeden ve tereddüt etmeden şunu söyleyebiliriz ki; Arap liderlerin hoşlanmadığı ve ülkeleri aleyhine çalıştığı diğer müslüman liderler, Arap kamuoyunda daha fazla bir halk desteğine ve popülariteye sahiptirler. Bu anlamda örnek olarak Türkiye başbakanı sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ı alabiliriz. Sayın Erdoğan Beyrut'a varışında yüzbinler tarafından karşılanırken, Arap bir liderin neredeyse gizlice yoğun güvenlik önlemleri altında bu ziyareti gerçekleştirdiğini görüyoruz.

Salı günkü (30 Kasım 2010) İngiliz Guardian gazetesinin aktardığına gore Arap dünyasında gerçekleştirilen en son ankette katılanların %88'i İsraili ülkeleri için en büyük tehdit olarak nitelediler. Ondan sonar Amerika %77 oranıyla ikinci sırayı alıyor. İran'ı suçlayanların oranı ise %10'nu geçmiyor.

İranın gerçek bir tehdit kaynağı olduğunu var saysak bile, ortada Amerikayla yaptıkları milyarlarca dolar tutarındaki silah anlaşmalarına rağmen İran'a savaş açacak yeterlilikte askeri gücü olan bir Arap devleti –Hatta bütün olarak Arap devletleri- yok. 'İran yılanı'nın kafasını koparmak isteyenlere şunu sormak hakkımız: Çabaları başarısız kalır ve yılanın başı var olmaya devam ederse, ondan sonar onunla nasıl bir ilişkiye girecekler?

Arap yöneticilere ne oldu bu günler, gerçekleri halklarının çıkarları zaviyesinden göremiyorlar. İran yılanının başının koparılmasını talep eden Suud Kralı Abdullah veliaht iken dönemin ABD dışişleri bakanı bayan Albright'ın kendilerini Irak'tan ve Saddam'dan korumak üzere daimi Amerikan güçlerinin konuşlandırılması talebini redddetmişti. Ona etkileyici bir bedevi fıkrası anlattı: Bedevi sürekli olarak kurdun koyunlarına saldırılarından şikayet ediyordu. 'Uznmanlar' kendisine sürüsünü korumak için güçlü köpekler istihdam etmesini tabsiye ettiler. Bu görüşü Kabul etti ama sonuç trajediydi... Öncede günde yada iki günde bir kurt sürüden bir koyun götürüyordu ancak şimdi köpekleri doyurmak için günde üç koyun kesmek zorundaydı. Bayan

Albright işin ciddiyetini anlamıştı ama bu rivayeti takip etmedi.

Birleşik Arap Emirlikleri başkanı Şeyh Zayed b. Sultan, Amerika kendisinden İrana karşı korunması amacıyla kuvvetlerinin topraklarında bulunmasına izin vermesini talep ettiğinde aynı şeyi yapmıştı. Kendisini ziyarete gelen Amerikalı generale şunları söylemişti: Somali'de yaptığınız gibi bırakıp kaçtığınızda ve bizi İran'la başbaşa bıraktığınızda ne olacak?

Belgeler hala çok yetersiz. Son Lübnan savaşıyla yada İsrail'in Gazze'ye saldırısıyla ilgili gerçek bir belge henüz göremedik. Henüz Gazzeye uygulanan ambargoya ilişkin tutumlarla, Hamas yöneticilerinin suikastleriyle ve başkan Yaser Arafat'ın zehirlenmesiyle ilgili bir şey duymadık.

Ya da Saddam Hüseyin'in Irakıyla, Şehid Mahmud Mabhuh'un suikastıyla ilgili bir şey yok.

Bir çok gizemin ve bütün boyutlarının ortaya çıkması için yanıp tutuşuyoruz. Bölgedeki en büyük nükleer tehdit ve bütün savaşların kaynağı İsrailin belgelerinin sızdırılmaması mantıklı değil. Acaba gizli bir koruma mı var yoksa mesele zamanlama meselesi mi?

Herhangi bir hüküm vermeden önce bekleyeceğiz.

Gerçekleri gizleme, kapalı kapılar ardında ne pişirildiğini ögrenebilmek içi otuz-elli yıl bekleme dönemi bitti yada bitme yolunda. Ne kadar önlem alınırsa alınsın güvenli elektronik arşiv diye bir şey yok. Şimdiki ve sonraki Amerikan yönetimleri için her düzeyden uşak istihdam etmenin zor olacağı gibi.

Şaşırtıcı ve büyük soru şudur: Arap yöneticileri neden peşpeşe Amerkan yılanı deliğinden ısırılmakta ısrar ediyorlar?

Kaynak: El Kuds ül-Arabi

Dünya Bülteni için çeviren Metin Ünlü