Bediüzzaman, Kemalizm deneyiminin İslam dünyasında klonlanmaya müsait olmadığını ve bundan dolayı da kaderin Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında bizi mağlubiyete mahkum ettiğini söyler. Zaten reformlar veya inkilaplar dahilde zafer suretiyle gelmiş ve zafer havasından beslenmiş ve bu suretle inkilaplar ikame ve tatbik edilebilmiştir. Bediüzzaman, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında varlık gösteremeyişimizi de bu hikmete bağlar.

AKP iktidara geleli beri Arap dünyasında bir tartışma var. AKP tecrübesi de Arap dünyasında istinsah edilebilir yani klonlanabilir mi? AKP deneyimi özel şartların ürünü olduğundan, model olmadığı sadece örnek veya deneyim olabileceği ifade edildi ve bu tez genel kabul gördü.

Lakin Ürdün asıllı Bahreynli yazar Mervan Ayasire bu genel kabulü kıran bir yazı kaleme almıştır. “İslamcılar ve Modernizm: Türk Deneyimi Genellenebilir” yazısında bu tartışmaya katılıyor ve Türk deneyiminin tamim edilebileceğini ve genelleştirilebileceğini savunuyor. Referanslarını da daha ziyade Türk İslamcılarının veya yenilikçilerinin izinde Fas İslamcılarından devşirmektedir. Ne diyelim; 'bozacının şahidi şıracı misali'.

Yazısına Faslı AKP liderlerinden Sadedin Osmani’nin bir kitabı ile Thierry Zarcone’un 'Modernizm ile İslam Arasında Türkiye' kitabını referans veriyor ve onların tezlerine dayandırıyor. Burada bizi birinci derecede ilgilendiren Sadettin Osmani’nin tezleridir. Adeta Sadettin Osmani’nin tezleri, Mardin tartışmalarının bir özeti gibidir. Esasında unutmadan söylemek gerekir ki, Mardin tartışması ve AKP deneyiminin tamim edilebilirliği meselesi bize Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin 'Yeni İslam Müçtehidlerinin Kıymet-ilmiyesi' adlı eserindeki tartışmaları hatırlatmaktadır. Yazarın dayandığı Sadettin Osmani’nin 'Tasarrufatu’r resul bi’l imame: Ed delalet el menheciyye ve’t teşriiyye' kitabı, adeta Ali Abdurrazık’ın hilafeti ve İslam’da dünyevi iktidarı reddettiği İslam ve Usulü’l hükm kitabının güncelleştirilmiş halinden ibarettir.

*

Sadedin Osmani, Peygamberimizin Medine modelinin zamanlara ve mekanlara tamime müsait olmadığını dolayısıyla tarihsel olduğunu ileri sürüyor. En azından külli değil cüzi bir model olduğunu ileri sürüyor. Dolayısıyla bu, asr-ı saadet modeliyle sınırlanmamak ve güncel modellere açılım anlamına geliyor.  Bu bağlamda, Osmani’den yola çıkan yazar Mervan Ayasire ( El Kuds el Arabi: 22 Şubat 2010) AKP deneyiminin en azından Arap alemine ve İslam alemine tamim edilebileceğini ve klonlanabileceğini ifade etmekte ve buna hükmetmektedir. Dolayısıyla Mardin’de 700 yıl önceki İbni Teymiyye’nin fetvasını iptal edenler, Medine modelini de iptal ederek yerine Ankara mezhebinin yeni ve daha küresel versiyonunu ikameye çalışmaktadırlar. Yani Hazreti Peygamberin modeli bütün asırlara ve mekanlara şamil olamazken ve uygulanamazken zaman merkezli AKP modeli tamim edilebiliyor! 

Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, Mısır’da iken Ankara mezhebinin en azından düşünce seviyesinde Arap dünyasına ikamesine karşı çıkmıştır. (Hasan el Benna da aynısını siyasi yolla yapmıştır.) Bu bağlamda, kalem mücadelesi ve kavgaları vermiştir.  Dolayısıyla Hazreti Peygamberin modelini sınırlı kabul edenler, AKP modelini mutlak hale getirebiliyorlar. Ayasire, “Çağdaş İslami yönetimin karakterini ve vasfını Medine modeli değil, zamana ve mekana bağlı ve dayalı anlayışlar belirler ve günümüzdeki anlayışlardan birisi de AKP deneyimidir” diyor.

Yazar yine ‘Batılılar İslam radikalizminin panzehiri olarak Türk modelini görüyorlar. Bundan da gocunmamak lazım ve ortak yaşam için faydalıdır’ diyor. Bu esasında Batılıların ılımlı İslam olarak takdim etmeye çalıştıkları mesele olsa gerektir. Ayasire, Türk deneyimiyle alakalı bilahare şunları kaydediyor:”Humeynicilikten etkilendi lakin onun sınırları içinde kalmadı ve onu aştı. Onu sadece kalkış noktası ve basamak yaptı …”

*

Bediüzzaman da Kastamonu Lahikası'nda bu anlayışın dönemindeki versiyonlarından olan galip suretiyle tezahür eden manevi mağlubiyete şöyle parmak basar ve işaret eder : ”(Kastamonu Lahikası, Sayfa 19’dan)
İKİNCİ MESELE: Yirmi sene evvel tabedilen Sünuhat risalesinde, hakikatli bir rüyada, âlem-i İslamın mukadderatını meşveret eden ruhani bir meclis tarafından bu asrın hesabına Eski Said’den sordukları suale karşı verdiği cevabın bir parçası şimdilik tezahür etmiştir. O zaman, o manevi meclis demiş ki: "Bu Alman mağlubiyetiyle neticelenen bu harpte Osmanlı Devletinin mağlubiyetinin hikmeti nedir?"
Cevaben Eski Said demiş ki: "Eğer galip olsaydık, medeniyet hatırı için çok mukaddesatı feda edecektik. Nasıl ki yedi sene sonra edildi. Ve medeniyet namıyla âlem-i İslam, hususan Haremeyn-i Şerifeyn gibi mevâki-i mübarekeye, Anadolu’da tatbik edilen rejim kolaylıkla, cebren teşmil ve tatbik edilecekti. inayet-i İlahiyeyle onların muhafazası için kader mağlubiyetimize fetva verdi."

Aynen bu cevaptan yirmi sene sonra, yine gecede, "Bîtaraf kalıp, giden mülkünü geri almakla beraber, Mısır ve Hind’i de kurtararak, bizimle ittihata getirmek, siyaset-i âlemce en büyük muzafferiyet kazanmak varken, şüpheli, dağdağalı, faydasız bir düşmana (İngiliz) taraftarlık göstermekle muzaaf bir surette ve zararlı bir yolu tercih etmek, böyle zeki, belki dâhi insanların nazarında saklı kalmasının hikmeti nedir?" diye sual benden oldu.

Gelen cevap, manevi cânipten geldi. Bana denildi ki: "Sen, yirmi sene evvel manevi suale verdiğin cevap, senin bu sualine aynı cevaptır. Yani, eğer galip tarafı iltizam edilseydi, yine mimsiz medeniyet namına galibâne mümanaat görmeyecek bir tarzda, bu rejimi âlem-i İslama, mevki-i mübarekeye teşmil ve tatbik edilecekti. Üç yüz elli milyon İslamın selameti için bu zahir yanlışı görmediler, kör gibi hareket ettiler."
Binaenaleyh: Türk-Arap yakınlaşması ne kadar lazımsa ve elzemse AKP tecrübesisin aktarımı, tamimi ve genelleştirilmesi o derece mahzurlu ve zararlıdır. Zira, AKP bir model değil hasbe’l kadar olgular dünyasında ortaya çıkmış bir deneyimdir. AKP modelinin tamimi Kıvanç Tatlıtuğ ve Hülya Avşar’ın Arap dünyasında daha fazla arzı endamı ve temsili olacaktır.