Bu sabah başka bir konu hakkında yazmayı planlamıştım ama ağır ağır kaynayan İran’la karşılama meselesi davetsiz misafir olarak avdet ediyor. Başkan Obama, Beyaz Saray iddialarının arkasında metin bir şekilde duruyor fakat iddialarını desteleyecek yeni bir delil de sunmuş değil. Ancak gazeteciler işlerini yaptıkları, derinlemesine sorular sormaya başladıkları ve isimsiz/anonim kaynakların, sızdırma haberlerin yarattığı karışıklığın içine düşmedikleri takdirde bu yaklaşım temize çıkmayacaktır.
Karışımın içinde bir de Amerikalı yetkililerin açıklamalarına dayandığı çok açık olan New York Times haberi var: Militanlara eğitim ve mali desteği veren, Çarşamba günü Irak’ta ABD güçlerine saldırı düzenleyen İran Kudüs Gücüymüş. Time dergisinden Tony Karon’un blogunda yazdığı gibi “Washington, İran’ın sözde hukuk dışı işler yapması hakkında eline geçen ne varsa halkla ilişkiler savaşına fırlatıyor gibi bir görüntü veriyor kesinlikle. Amerikalı ve Suudi istihbarat yetkilileri Washington Post’a yaptıkları açıklamada Mayıs ayında Pakistan’ın Karaçi şehrinde bir Suudi diplomatın öldürülmesi olayının arkasında da İran’ın olduğuna inandıklarını söylediler.”
Hepsini bir arada düşündüğümüzde, Amerikan yönetimi Tahran üzerindeki baskıyı artırmak için ahenkli bir kampanya yürütüyor gibi. İngiltere, S.Arabistan ve Fransa gibi ülkeler programa uygun hareket edeceklerdir; İsrail de bu gelişmeleri görmekten mutluluk duyacaktır şüphesiz. Fakat diğer ülkeler tüm bu şeyler hakkında en iyi halde bilinemezci/agnostik duruş sergiliyorlar ki bu vakte kadar sunulan kıymetsiz deliller ışığında makul tek tepkidir. Dün de söylediğim gibi, Obama ve beraberindekiler, iddialarını destekleyecek tartışmasız somut deliller imal etmedikleri takdirde ters tepki ürkütücü olacaktır.
Dahası, bu olayın finali ne olacak? Bu yeni kampanyanın ulaşacağı olumlu amaç nedir? İran’ın ABD’de bina bombalayıp yabancı elçileri Amerikan topraklarında öldürme planları hakkında güvenilir sıkı deliller varsa bu bir şeydir. Fakat bu çok daha hırslı bir işe dönerse – hileli bir İran operasyonu, sahte bayrak dalaveresi veya bir FBI kapanı vakası – bu durumda özellikle de İran’ın davranışlarını sahiden değiştirebilecek “felç edici müeyyide” uygulama şansının çok düşük olduğu bir zamanda görünüşe göre iyi yönetilen bu yeni ithamlar zincirini ortaya atarak neyi elde etmeye çalışıyoruz? Dikkatleri diğer meselelerden kaydırmak mı istiyoruz (mesela ekonomi, Arap Baharı, başarısız İsrail-Filistin diplomasisi) yoksa 2012 seçim kampanyasıyla bir şekilde ilgisi mi var bunun?
Son bir şey: Bekleneceği üzere, Obama daha fazlasını yapması için hâlihazırda Amerikan sağından baskı görüyor. Daha önce yapılan İran’a saldırı çağrılarına direnmişti; iddiaya girsem yine aynısını yapar derim. Fakat Obama başkanlığının genel örüntüsü çeşitli cephelerde sertlik yanlılarından gelen baskıya onların gündemlerini benimsemeksizin uyum sağlamak oldu. Ron Suskind ve Bob Woodward’ın Obama hakkında yazdıklarının yarısına inanacak olursanız şayet, özellikle de ulusal güvenlik meselelerinde danışmanlarının kendisiyle oynamalarına meyilli bir başkandır o. Afganistan’da tırmandırmayı seçti, Irak’tan çekilme takvimini uzattı, drone saldırılarını şaha kaldırdı, İran’a müeyyideleri artırdı, Guantanamo’yu açık tuttu ve vaatkar bir başlangıçtan sonra İsrail-Filistin konusunda iradesi zayıfladı. Bu yaklaşımın ülke içinde karşılıkları var: Sağ statüskoya doğru devrilerek 2012 seçim kampanyasında dış politikayı masadan kaldırdı. Cumhuriyetçi adaylar mızmızlık ediyorlarsa da onların görüşleri ile Obama’nın politikaları arasından neredeyse ışık sızmıyor ve bu yüzden savunmasız sayılmaz.
Fakat en önemli soru hala ortada: Bunun seyri nereye? Sözde suikast planında olduğu gibi benim kafam bunda da karışık.
Kaynak: Foreign Policy
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın