Stephen Walt
Atlantic’ten Jeffrey Goldberg’in İsrail’in eleştirilmesi karşısında keçileri kaçırmasına ve ağzına geleni söylemesine şaşar dururum. Birileri İsrail lobisi hakkında yazdığında bu eğilim apaçık ortadadır. En iyisi onu umursamamaktır çünkü en basit gerçekleri bile doğru şekilde anlayabilecek bir halde değil. Ama yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırma gereğini yine de hissediyorum.
Golberg’in en iyi bildiği iş, kişilik katlidir ve elindeki başlıca silahı, lâkap takıp alay etmek ve muhalifinin savlarını yanlış aktarmaktır. Geçmişte olduğu gibi beni “Yahudi’ye musallat olan kişi” (gerçek bir zemini olmayan aşağılık bir ithamdır bu) olarak nitelendirmek yerine bu kez “neo-lindberghçi” diye anıyor ve yine anti-semit olduğumu kastediyor. Bu ciddi bir ithamdır – bir kimseyi ırkçı veya çocuk tacizcisi olarak adlandırmanın siyasi dengidir – ve saygın bir gazetecinin, böylesi bir yaftayı kullanmadan evvel onu belgelemek için biraz çabalayacağını düşünürsünüz değil mi? İddiasını ispatlamak için benim yazılarımdan ve konuşmalarımdan uzun uzun alıntılar yapmış olmasını gerekir diye düşünürsünüz. Goldberg bunların hiçbirisini yapmıyor çünkü böylesi bir delil yok.
Goldberg beni tanımaz: Gemiş yaşantımı, akrabalarımı, dostlarımı, öğrencilerimi ve yakın arkadaşlarımı bilmez; bu sorular hakkında gerçekten ne düşündüğüm hakkında hiçbir fikri yok. Benim hakkımda yazdıklarına bakınca, neler yazdığımı bile bilmediği ortada. Örneğin, John Mearsheimer ile birlikte kaleme aldığımız “İsrail Lobisi” başlıklı kitabın “menfur, mutlak güce sahip İsrail lobisi” tasvir ettiğini ve “Lobi” kelimesini büyük harfle yazmayı sevdiğimizi iddia ediyor. Her iki ifadenin yanlışlığı ispatlanabilir. Meseleyi inceleme zahmetine katlansaydı bilecekti bunu.
Lobiyi, diğer lobiler gibi meşru bir çıkar grubu olarak tasvir ettik ve faaliyetlerinin Amerika’daki demokratik politikanın normal bir parçası olduğunu vurguladık (sf. 13-14, 112 ve 150). “Yahudi lobisi” terimini açıkça reddettik (s.115) ve lobi kelimesini 484 sayfalık kitabın hiçbir yerinde büyük harfle yazmadık. Kelimeyi büyük harfle yazdığımız tek yer London Review’da yayınlanan orjinal makalemizdi: Fakat eleştirilere verdiğimiz cevaplarda bu kullanımın hataya yol açtığını açıkça kabul ettik ve diğer metinlerde bir daha tekrar etmedik. Gazetecilerin hakikat ve doğruluk kaygıları vardır diye bilinir. Fakat konu İsrail olduğunda, Goldberg, nesnel veya açık fikirli olmaktan aciz ve bu yüzden de İsrail politikalarını eleştiren, Amerika’nın Yahudi devletiyle özel ilişkilerini sorgulayan yahut İsrail lobisinin faaliyetleri hakkında şüphelerini ifade eden herhangi biriyle muhatap olduğunda, laf dokunduruyor ve uydurmaya başlıyor. Uydurma suçlamaları basit tek bir sebepten dolayı icat ediyor: Söylediklerimize bel bağlayacak olsa, bize iftira atması imkânsız olacak. Bu yüzden de atıp tutuyor.
Golberg, Wikileaks ifşaatlarının, lobinin İran’la savaşı teşvikte oynadığı rol hakkındaki savımızı hükümsüz kıldığını söylerken de yanlış yapmıştır. ABD, İran’a karşı savaşacak kadar budala ise, İsrail’in özellikle de lobinin nüfuzu yüzünden olacaktır bu diye savunmuştuk. Hem İsrail hem de onun buradaki destekçisi olan sertlik yanlıları, askeri seçeneğin masada olması ve Amerika’nın İran’la savaşa tutuşması için durmak nedir bilmeden çabalıyorlar. Wikileaks belgelerinde bu değerlendirmeyi değiştirecek hiçbir şey yok. Evet, İran’a karşı güç kullanımı için bazı Arap liderlerinden – mesela Suudi Kralı Abdullah’tan - gelen bir baskı var. Ancak bunun feci bir adım olacağı uyarısını yapan önde gelen Arap şahsiyetler de var. Fakat buradaki ana nokta, bu Arap liderlerin İsrail’e nispetle ABD üzerinde daha az nüfuzlarının olmasıdır.
Birincisi, Arap liderler halk önünde savaşı savunamazlar çünkü halkları bu hareket biçimine karşı çıkıyor.
İkincisi, İsrail’in ABD’yi İran’a saldırtmak için fazla mesai yapan güçlü bir lobisi var ABD’de. S. Arabistan ve diğer Arap devletlerinin Washington’da anlamlı bir lobileri yok, ki İsrail’in gayri meşru işgalini ve Filistinlilere karşı acımasız muamelesini sona erdirmek için ABD’den bir şeyler yapmasını talep etmeleri onlarca yıldır bu yüzden kulak ardı edilmektedir.
İran konusunda gidişata yön veren, Araplar değil İsrail’dir ve Goldberg’in bunun aksini iddia etmesi ikiyüzlülüktür. “Çifte kuşatmanın” kökeni hakkında bir şeyler biliyor mu? Kenneth Pollack ve Trita Parsi yayınlanan son kitaplarında bunu işlemişlerdir. AIPAC’ın 1995’te İran’la CONOCO petrol anlaşmasını başarıyla katlettiğinin veya tektaraflı Amerikan müeyyidelerinin 2010 versiyonu şurda dursun, İran-Libya Müeyyide yasasının (1996) çıkmasında lobinin oynadığı rolün farkında değil mi? Üst düzey İsrailli liderlerin 2011 başında İran’la savaşmayı planladıkları hakkında bizzat kendisinin kaleme aldığı yazıları unuttu mu?
Şunu da hatırdan çıkarmayın: İran’ın örtülü bir şekilde nükleer silah kapasitesi arayışında olup olmadığını da bilmiyoruz. İran hakkında 2007 Aralık ayında yayınlanan Ulusal İstihbarat Tahmini (halen yeni bir tahmin raporu yayınlamadığı için bu rapor sonuncusudur) Tahran’ın nükleer silah inşa etmeye çalışmadığını belirtiyordu. İran nükleer programı hakkında arşivlerimizde olan belgeler, İran’ın nükleer cephanelik geliştirdiğini kesin bir şekilde göstermiyor. Bu yöndeki ihtimali hükümsüz kılmak zor bir iştir elbet ama Tahran’ın gerçek silah üretmeye kararlı olduğunu da farzetmemeliyiz. Bu Arap liderlerin İran’ın nükleer silah imali hakkında bu denli endişeli olmalarının sebebi kısmen de İsrail’in ve lobinin tıpkı daha önce Irak’ın kitle imha silahlarını yutturmaları gibi bu kez de İran tehdidini abartma gayretlerinden etkilendikleri için olabilir.
Goldberg’i fazla ciddiye alıyorum galiba; ve yapmam gerekten tek şey, aynı fikirde olmadığı kişilerin görüşlerini çarpıtma eğilimini görmezden gelmek olmalı. Glenn Beck ve Bill O’Reilly tehlikeli boş laflar ediyorlarsa Goldberg niçin edemesin? Ama gene de ne Goldberg’in ne yapmakta olduğuna işaret etmek önemli çünkü Goldberg, İsrail müdafilerinin, Amerikalıları her ne olursa olsun kendilerini desteklemeleri gerektiğine ikna etmek amacıyla takip edecekleri klasik bir örnektir. İsrail lobisinin Likudnik kanadı, Amerika’daki Küba lobisi, silah lobisi ve diğer dar çıkar grupları gibi hakikatle yahut meseleleri akl-ı selimle tartışmayla bile ilgilenmiyor. Çamur at, tutmazsa izi kalır diyerek hedeflerini, uydurma ithamlarla karalıyorlar.
Godlberg’in küplere binmesine gerçekte neyin yol açtığı hakkında bir fikrim var: Ben ve John Mearsheimer (ve diğer birkaç kişi daha) “İsrail yanlısı” (Yahudi ve gayri Yahudi) kuvvetlerin bugün Amerika’da oynadıkları siyasi rol hakkında eleştirel yazacak kadar cüretkârız. Goyim’in bu konuda açıkça konuşmaması bekleniyor. Godlberg’in veya Forward’ın eski editörü J.J.Goldberg’in bu konu hakkında uzun uzun yazması, tüm bir kitabı (okumaya değer bir kitaptır) bu konuya hasretmesi iyidir. Fakat bir gayri Yahudi yazdığında ve bu grupların budalaca ve başarısızlığa mahkûm politikalar savunduğunu söylediğinde, bu kişi elbette ki bir anti-semit olmalıdır. Eğer benzer şüpheleri Yahudiler dile getirirse, “kendinden nefret eden Yahudi” olarak yaftalanır ve de marjinalleştirilir.
Lütfen. Bu nevi bir kabileciliği gerçekten anlarım ve bir yere kadar ona sempati de beslerim. Yahudi tarihine bakınca – ve sahih anti-semitizmin karanlık mirâsına bakınca – bazı kişilerin, bugünün özel ilişkilerini eleştiren Yahudi olmayan bir kimse hakkında şüphe etmek için gerçek bir neden olmasa bile hemen sinsi amacı olduğunu farzetmeleri şaşırtıcı değildir. Fakat bu hassasiyet, âşikar gerçeği ortadan kaldırmaz ve Amerika’nın Ortadoğu politikasının hepimizi etkilemesine bakınca, bu politikayı şekillendiren çeşitli etkenlerin, karakter katline ve kötü lakaplar takmaya sapmadan akl-ı selimle tartışılması gerekir.
Yani evet, Jeffrey, güçlü bir İsrail lobisi var (her ne kadar mutlak güçlü olmasa da). Evet, lobideki pek çok kişi, neye mal olursa olsun, İran’ın uranyum zenginleştirme tesislerine karşı ABD’nin – askeri güç kullanımı dâhil – elinden geleni yapması gerektiğini düşünüyor. Bunu düşünen sadece onlar değil ama içlerinde sesi en gür çıkan ve bu gidişatta en çok ısrar edenler yine onlar. Ve evet, (tüm?) lobiler gibi, teşvik ettikleri bazı politikalar bir bütün olarak ülkenin en iyi çıkarına değil. Bu gerçekler o kadar açık ki ve belgelemesi o kadar kolay ki birileri bunlara işaret ettiğinde Goldberg gibi bir gayretkeşin çamur atmayı tercih etmesinde şaşılacak bir yön yok.
Kaynak: Foreign Policy
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın