ABD Başkanı Barack Obama, George W. Bush’un dış politikasından kesin kopuş vaadine rağmen, selefiyle aynı noktaya gelmiş görünüyor. Bugün ABD’nin Afganistan’da daha fazla askeri var, Guantanamo hâlâ açık ve İran’la temas çabaları çuvalladı.
Bush’un ‘Karar Anları’ adlı hatıralarını yayımlamasıyla, basının bildik muhafızları “O kadar da kötü müydü hakikaten?” nostaljisine girişti; oysa aynı gazeteciler eski başkana demediğini bırakmamıştı. Tek kelimesine bile inanmayın. Bush’un başkanlığı hakikaten berbattı ve Obama’nın büyük ölçüde onun izinden gidiyor olması, Bush’un faziletinden ziyade, ülkeyi nasıl derin bir kuyuya attığını gösteriyor. ‘Karar Anları’ 14 bölümden oluşuyor. Her biri
Bush’un hayati bir kararıyla ilgili. Ben de eski başkanın taze kitabının şerefine, verdiği hayati kararlarla ilgili kendi 14 maddelik listemi çıkardım. Bu liste, çok farklı bir hikâye anlatıyor.
Dick Cheney’i dinlemek: Bush’un başkan yardımcısı adayı arama vazifesi verdiği Cheney, inanılmaz bir özgüvenle kendisini önerdi. Bush’un bunu kabul etmesi birçok hatayı getirecek bir karardı. Cheney hiç vakit kaybetmeden dış politikayı yeni muhafazakâr programlarını uygulamaya hevesli aşırılıkçılarla doldurdu. 12 Eylül 2001 sabahı bunu uygulama fırsatını da buldular.
Suçlu bir zihniyet: Bush ilk yılında, Uluslararası Ceza Mahkemesi kurulması yönündeki anlaşmadan imzasını çekti. Anlaşmayı destekleyen NATO üyeleri küplere binerken, bununla da kalmayıp küçük müttefiklerini, anlaşmayı reddetmezlerse dış yardımı kesmekle tehdit etti. Yani Bush başından itibaren diğer ülkelerin fikirlerini pek kaale almadı.
Kyoto inadı: Kyoto iklim protokolü kusurlu bir anlaşmaydı ve Senato’nun bunu onaylama ihtimali zaten zayıftı. Fakat küresel ısınmayla mücadele edilmesi gerektiğini kabullenmek yerine Bush anlaşmayı ‘ABD’nin ekonomik çıkarlarına aykırı’ diye reddetti. Bush yüzünden dünyanın en vahim sorunlarından birinde sekiz yıl heba olup gitti.
Usame bin Ladin kim ola ki? Bush seçim kampanyasında terör veya Kaide’yle pek ilgilenmedi ve 11 Eylül’e kadar bu tutumunu sürdürdü. Terörle mücadele danışmanlarını ikinci plana attı. 11 Eylül öncesi istihbaratın uyarıları kulak ardı edildi ve sonrasında ne olduğu malum.
Söylemsel Felaketler Dairesi, Birinci Bölüm: ‘Terörle Küresel Savaş’. Bush için 11 Eylül sonrasında Kaide ve müttefiklerine savaş açmak kolaydı. Fakat terörizm düşüncesinin ta kendisine savaş açtı. Teoride İrlanda’dan Özbekistan’a kadar yerel ihtilaflarda ABD’nin başına bela olan ve her daim iyilerin safında yer almamasına yol açan bir karardı bu. ‘Terörle savaş’ Bin Ladin’e de hak ettiğinin üstünde bir statü kazandırdı.
‘Waterboarding’ işkencesini ABD’nin alametifarikası haline getirmek: 11 Eylül’den hemen sonra Bush yönetimi normalde acımasız diktatörlüklerde rastlanan bazı uygulamalara girişti: İşkence, yargılanma hakkının askıya alınması, şüphelilerin gizlice sorgulanması, denizaşırı tesislerde sorgusuz sualsiz tutulması. Bush hatıralarında su işkencesini şahsen onayladığını kabul ediyor. Obama’nın Guantana-mo’yu kapatamaması, bu uygulamaları kaldırmanın on yıllar alabileceğini gösteriyor.
Söylemsel Felaketler Dairesi, İkinci Bölüm: ‘Şer Mihveri’. ABD, 11 Eylül’ü takip eden aylarda Kaide ve Taliban’a husumet besleyen İran’dan Afganistan konusunda şaşırtıcı bir destek gördü. İstihbarat paylaşımı ve diplomatik işbirliği ABD’nin Taliban’ı devirmesine yardım etti. Bush, İran’ı nasıl ödüllendirdi? ‘Şer Mihveri’ne dahil ederek.
Irak: Bu öyle muazzam bir rezaletti ki, savaş öncesi kaç başka rezalet olduğu unutuluyor. Kitle imha silahları ve Saddam Hüseyin-Bin Ladin ilişkileri kuyruklu yalandı. Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın BM sunumu utanç vesikasıydı. Wolfowitz’in savaşın kendini amorti edeceği iddiası akıl almazdı. 4 bin ABD askeri ve 100 bin Iraklı sivilin ölümünü, 30 binden fazla askerin yaralanmasını ve milyonlarca Iraklının mülteci konumuna düşmesini unutmayalım. ABD’ye dost demokrasiler kazandıracağı söylenen bir strateji, güçlenmiş bir İran yarattı. Daha şaşırtıcı olanıysa, eski başkanın savaş kararından dolayı bugün bile nedamet getirmemesi.
İran’ı yine terslemek: Nisan 2003’de Bağdat’ın düşüşünden sonra ortalığı saran ‘İşlem Tamam’ sevincinin ortasında, endişe duyan İran ABD’ye İsviçreli bir arabulucu göndererek, İran’ın Hizbullah gibi gruplara desteğini sona erdirmek ve nükleer programıyla ilgili anlaşmaya varmak gibi önerilerle görüşme teklif etti. ABD, İranlıları geri çevirdi; hatta arabulucunun böyle bir mesaj getirdiği için azarlandığı söyleniyor. Muhtemel bir yakınlaşma yerine, karşımızda Ahmedinecad’ı buluverdik ve ilişkiler giderek kötüleşti.
Ortadoğu’da Barışı Sabote Etmek: Bush göreve geldiğinde İsrail-Filistin barışını geri plana atmaya karar verdi, oysa kayıtsız kalınırsa durumun kötüleşeceği konusunda uyarılmıştı. 11 Eylül sonrasında İsrail’i işgal altındaki topraklarda itidalli olmaya ikna etmek yönünde kısa süreli gayret sergiledi; durumun Kaide’yi zayıflatmayı zorlaştırdığını idrak etmişti. Sonra İsrail lobisinin baskısı altında kaldı ve ABD’yle İsrail’in ‘terörle savaşta ortak’ olduğunu söyler oldu. Arap Barış Girişimi’ne dönüp bakmadı, ılımlı Mahmud Abbas’ı desteklemedi ve İsrail’in Lübnan savaşına yeşil ışık yaktı.
Katrina Kasırgası: Bu afetteki feci başarısızlık itibarı iki paralık etti. Kendi vatandaşlarının imdadına koşamayan bir ABD, yabancı topraklarda nasıl olup da ‘ulus inşa edecekti’?
Demokrasi ama bizim çocuklar kazandığında: Irak’ta kitle imha silahı olmadığı ortaya çıkınca Bush işgali bölgeye demokrasi yayma amacıyla meşrulaştırmaya çalıştı. Filistin Yönetimi’ni seçim yapmaya zorladı. Hamas kazanınca sonucu tanımadı.
Nükleer Silahların Yayılması Nasıl Durdurulmaz: Bush nükleer silahların yayılmasının tehlikelerinden endişeliydi. Fakat müstakbel nükleer silah sahiplerini tehdit etti. Bu tutum Kuzey Kore ve İran’a kendilerini ABD’den korumak için caydırıcılığa sahip olma gerekçesi sağladı.
Dünyanın Her Köşesinden Duyulan Çatırtı: Bush masraflı savaşlar yürütürken vergileri indirerek rekor bütçe açığına ve borca neden oldu. Wall Street’e çekidüzen verecek önlemler almadı. Ekonomik krizin bütün kabahati ona ait değil ama aldığı kararlar önemli katkıda bulundu.
Liste daha da uzar ama gerek yok. Zira bunları okurken birkaç anti-depresan almak istemiş olabilirsiniz. Obama Bush’un enkazını temizleme çabasında bugüne dek başarısız ama bu rezaletlerin baş sorumlusuyla ilgili nostaljik duygular beslemenin de lüzumu yok. (Harvard Üniversitesi’nde profesör, 8 Kasım 2010)
Kaynak:Radikal