Suriye, yetkililer tarafından öfkeli göstericilere söz verilmesinden 11 ay sonra bu hafta yeni bir anayasa elde ediyor. Tabiî bu talep yeni değil, Suriye muhalefeti 2011 mart ortalarında ayaklanmanın başlamasından uzun sure önce de bunu talep ediyordu. Baasçılar eski Devlet Başkanı Hafız Esad idaresi altında yazılan 1973 tarihli anayasadan memnun oldukları için daha önce böyle bir değişikliği reddetmiştiler. Çünkü bu anayasa onlara iktidarda tam bir tekel durumu sağlıyordu.
Anayasada temel problem, Baas Partisi’ni “ülke ve toplumun lideri” olarak belirleyen 8. Madde’ydi. En az 8. Madde kadar kötü olan, Sosyalist devletle alakalı 12 madde vardı. Suriye’nin 29 üyeli Anayasa Komitesi tarafından yazılan yeni anayasasının bazı artı ve eksilerine bakalım. En başta, komite insanlar tarafından seçilmek yerine kasım ayında devlet başkanı tarafından atandı. Bir tek bu ve 1973 anayasası hariç, Suriye’nin 1920’den beri tüm anayasaları seçilmiş bir meclis tarafından yazıldı.
2012 anayasa taslağındaki en önemli unsur, içinde Baasçılığa dair hiçbir referans bulunmamasıdır. 8. Madde gidiyor. Yemin ederek göreve başlarken devlet başkanına, partinin “birlik, özgürlük ve sosyalizm” üçlüsüne bağlı kalacağına söz vermesini gerektiren madde de öyle. Sosyalist ekonomi, eğitim, ordu, kültür ve toplumdan bahseden maddelerin hepsi gidiyor. Suriye hükümetiyle yakın bir koordinasyon içinde olan Rusya -kendi yakın tarihinden yola çıkarak-, tek parti idaresi ve bunun tüm tuzaklarının günümüz dünyasında hayatta kalamayacağına dair açık bir tavsiyede bulundu.
Bununla beraber, yeni anayasada Anayasa Komitesi’ndeki bağımsızların düzeltemediği birkaç hata da var. Bunların en önemlisi, cumhuriyetin başkanının dinini İslam olarak belirleyen 3. Madde’dir. Bugünün dünyasında Suriyeli bir Hristiyan’ın devlet başkanı olmasının engellenmesi siyasi olarak doğru değildir. Hristiyanlar Suriye nüfusunun sadece yüzde 12’sini oluşturduğu için bir Hristiyan’ın devlet başkanlığını kazanması muhtemel değildir. Ve yine Müslüman çoğunluk seçmenlerin bir Hristiyan’a oy vermeleri de muhtemel değil. Ama eğer oy verirlerse, bu da hem Müslümanlar hem Hristiyanlar tarafından makbul biri olan adayın elbette başkan olmaya ehil olduğu manasına gelir. Müslüman bir Kürt başkanlık için yarışırken Hristiyan bir Arap’ın başkanlık için yarışamaması mantıklı değil.
Başkanlık görev süresini yedi sene olarak belirleyen 85. Madde için de tehlike işaretleri yükseltilebilir. Hafız’ın 1970’te iktidara gelişinden önce başkanlık görev süresi beş seneydi ve sadece bir kez yenilenebiliyordu. Yeni anayasa, çok esef verici bir şekilde, görev süresini yedi sene olarak muhafaza ediyor. Suriye modelinin kökeninin dayandığı hiçbir ülkede, Fransa’da bile bu kadar uzun bir başkanlık görev süresi yok. Başkanlık süresi 5 sene olmalı, 1980’lerden beri olduğu üzere “sınırsız” olmak yerine sadece bir kez yenilenebilmelidir. Buna ilaveten, 91. Madde de devlete karşı “ihanet” suçu işlemediği sürece başkana mahkemelere karşı dokunulmazlık veriyor.
2012 Anayasası’nda bu maddede belirtildiği şekilde başkan hukukun üstünde olamaz. Baas Partisi’nin devlet başkanlığına aday göstermesi maddesi çıkarıldı. Böylece görev için tek adayın yarıştığı meşhur halk oylamaları da ortadan kalktı. Bu uygulama 1949’dan 1954’e kadarki askeri idare döneminde ve 1970’ten bu yana yaygındı. Sonunda bu ibare gün yüzüne çıktı: “Her başkan adayının, parlamentonun yüzde 25’i tarafından aday gösterilmesi gereklidir (Bu da 250 milletvekilinden 50’si demek).” Bu, Baas Partisi’nin parlamentoda 50 sandalye elde etmiş olması halinde başkanlık için halen aday gösterebileceği manasına geliyor. İki ya da daha fazla adayın başkanlık görevi için yarışması halinde seçim yapılmayacağı da eklendi.
Milli referanduma gidildiği zaman bol miktarda tartışma doğuracak bir diğer zorluk da başbakan atama hakkını özel olarak milletvekillerine vermek yerine başkana veren 95. Madde'dir. Keza bu madde başkana, parlamentoya müracaat etmeden, istediği gibi başbakanı azletme hakkı da veriyor. Muhalefet, Baas Partisi'nin tekeli sona erdiği zaman, hangi parti parlamentoda çoğunluğu sağlamış olursa o partinin, başkanla istişare etmeksizin başbakanı tayin etmesini savunuyor. Görevdeki başkanın, programını beğensin ya da beğenmesin, parlamentoda hakimiyeti sağlayan partiye saygı göstermesi gerekiyor. Hafız 1970'te iktidara gelip parlamentonun gücünü büyük ölçüde azaltarak kendisine başbakanı tayin etme ve azletme hakkı verinceye kadar, 1920'den beri Suriye'de durum böyleydi. 1970'ten beri tüm başbakanların kuvvetli idari güçleri vardı ama siyasi vazifeleri yoktu. Bu, Suriye'nin yeni anayasasıyla değişmesi gereken bir şeydir. Yeni başbakan, devlet başkanı tarafından değil parlamento tarafından tayin edilmeli ve ancak parlamentoda güvensizlik oyuyla görevden alınabilmelidir.
Ve nihayet, netameli hususlardan biri de "parlamento oturumda olmadığı zaman" başkana yasama gücü veren 111. Madde'dir. Yine, ne olursa olsun başkan, yasamanın yerine geçemez. Onun yasama ve yargıya tabi olması gerekiyor, başka yolu yok.
Bununla birlikte, Suriye'de diğer şeylerde olduğu gibi değişiklikler çok küçük ve çok geç geliyor. Humus'ta korkunç ölü sayısı, Şam'ın kırsal bölgelerinde devam eden askeri operasyonlar, insanları boğazlarından yakalayan iktisadi durgunluk, özel sektörde işlerin durması, enflasyonun azması, en başta da BM'de Çin ve Rusya'nın son çifte vetosuyla şimdi Suriye'de kimse yeni bir anayasaya bakmıyor bile. Şimdi durum, gerçek siyasi ve iktisadi değişikliklerle takip edilmiş olması halinde yeni bir anayasanın halk öfkesini dindirebileceği Mart 2011'dekinden çok farklı. Bugün kızgın göstericiler Suriye'de rejim değişikliğinden daha azını istemiyorlar.
Yeni anayasa, ülkenin siyasi, güvenlik ve iktisadi problemlerini çözmeyecek. Askeri operasyonlara son vermeyecek, ısınmak için daha ucuz yakıt sağlamayacak ve tabiî ki Suriye'deki rejim için can yeleği sunmayacak. Ama buna rağmen, şimdikini geçici anayasa yapacak tamamen yeni bir anayasa yazılması da dahil "yukarıdakilerin hepsini" başarabilecek parlamento seçimleri -ve muhtemelen- erken devlet başkanlığı seçimleri gerçekleştirmede kullanılabilecek demokratik bir platforma zemin teşkil edecektir.
Kaynak: The Middle East
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas