11 Kasımda Şam’daki Filistin kamplarının her mahallesi, Filistinli liderin ölümünün 7. yıl dönümü dolayısıyla Yaser Arafat’ın fotoğraflarıyla süslendi. Elbette bu, Şam’da bulunan ve son Filistin Başkanı’ndan nefret eden Hamas liderlerini can evinden vurduğu için bir tesadüf değildi. Hatırlanması gerekir ki, o ve Şam’daki Baasçılar arasında tarihi kan davası göz önüne alındığında Arafat’ı saygıyla anmak Suriye’de pek alışılmış bir şey değildir. Bu küçük sembolik hareket, Hamas’ın Suriye’deki etkisinin ne kadar azaldığına ve Suriyelilerin bir zamanlar stratejik müttefik ve Arap-İsrail ihtilafında en önemli ‘Suriye kartı’ olduğu düşünülen Filistinli gruba ne kadar öfkeli olduklarına dair çok şey anlatıyor.
Uzun bir balayından sonra kalp kırıklığı yazısı, Suriye’deki ayaklanmaya günler kala Hamas ve Hizbullah’a, Suriye’nin 1990’lardan bu yana kendilerine ne kadar destek verdiği hatırlatılınca, mart ortalarından itibaren duvarda belirmeye başladı. Hamas’a açık bir şekilde 2008’deki Gazze savaşı sırasında Suriye’nin verdiği sarsılmaz destek hatırlatıldı. Suriyelilerin her iki partiye Suriye’deki rejime kuvvetli destek ifadelerinde bulunmalarını isteyerek “artık geri ödeme zamanı” dedikleri görülüyordu. İran’dan aldığı ipucuyla Hizbullah, Hasan Nasrallah vasıtasıyla buna olumlu karşılık verdi. Hizbullah, Filistin, Irak ve Lübnan’da direnişe olan bağlılığından dolayı Şam’a karşı bir komplo yapıldığını söyleyerek Suriye memur sınıfının dediklerini aktardı.
Bununla beraber Hamas, Suriye hükümetine övgü yağdırmaktan kaçınarak daha ketum davrandı ve Suriyeli olmayan bir taraf olarak tarafsız kalması, Suriye sokağına karşı Suriye hükümetinin yanında yer almaması gerektiğini savundu. O, büyük ölçüde Suriye hükümetinden yana olsa da, Suriye sokağını destekleyen Gazze'de kendisine olan desteği kaybedeceği korkusuyla bunu dile getiremedi. Hamas'a, tavrını açık bir şekilde belirlemesi için baskı yapıldı. Bu da yönetimini, yumuşak ve muğlak bir ifadeyle, 'halkçı bir parti' olarak "Suriye halkının meşru haklarını" desteklemek ve buna saygı duymaktan başka bir şey yapamayacağını söylemek zorunda bıraktı.
Çoğu kişi Arap Baharı Suriye'ye gelince Hamas'ın paniğe kapılmasını bekliyordu. Hatta bazıları bunu, Suriye'de çeşitli şehirlerde çatışmalar çıkması halinde Hamas savaşçılarının, Suriye askerlerinin yanında savaşacakları spekülasyonlarına kadar vardırdılar. Gerçekte ise bunun tam tersi meydana geldi. Hamas Arap Baharı'nı tanrının bir lütfu olarak gördü. Yıllardır Şam'la müttefik olmasına rağmen Hamas, açık bir şekilde siyasi İslam'a daha bağlıdır. Önce eski Mısır devlet başkanı Hüsnü Mübarek'in şubat ayında devrilmesi geldi. Hamas, İsrail'le ilişkilerinden dolayı yüksek sesle eleştirdiği bir adam olduğu için bunu coşkuyla kutladı. Hamas liderleri, Mübarek'in gitmesini ana parti olan Mısır'daki Müslüman Kardeşler'in bir başarısı olarak gördü. Mısır neredeyse bir gecede, Hamas'a zulmeden ülke olmaktan, Müslüman Kardeşler'le olan bağlantısından dolayı onu kollarını açarak karşılayan bir ülkeye dönüştü. Sonra Tunus'ta En-Nahda'nın zaferi geldi. Bu ılımlı İslami parti de Müslüman Kardeşler'den ilham alıyor. Ve nihayet, geçenlerde Gilad Şalit anlaşması geldi. Bu, Hamas'ın Filistin sokaklarındaki popülaritesini Fetih yanlısı seçmenler arasında bile roket hızıyla arttırdı. Olayları daha karmaşık yapan şey, Suriye hükümetiyle ittifakına rağmen, Şam'da İslamcıların iktidara geleceğini görmenin Hamas için hayallerinin gerçekleşmesi olacağıydı.
Hoş karşılanılacak ortam
Hamas'ın bugün Suriyelilerinkinden oldukça farklı bir gündemi var. Suriye rejiminin bir numaralı önceliği hayatta kalmaktır. Oysa şimdi Hamas'ın hedefi Filistin'de Mayıs 2012'de yapılması planlanan gelecek parlamento ve başkanlık seçimlerini kazanmaktır. Ayrıca bunlar, Suriye rejiminin hayatta kalıp kalmayacağını görmeyi bekliyorlar ve hayatta kalamayacağı durum için bir B planı hazırlıyorlar. Katar, Hamas için kollarını açtı. Mısır'daki Müslüman Kardeşler de Kahire'yi Hamas lideri Halid Meşal için doğal ve hoş karşılanacağı bir ortam yapıyor. Neticede son Hamas-Fetih yakınlaşmasını sağlayan da Mısırlılardı. Şimdi Hamas-Ürdün ilişkilerinde yeni bir sayfa açılması için çalışanlar da Katarlılardır. Not edilmesi gerekir ki her iki anlaşma, Suriyelilerden hiç yardım ve tavsiye almadan yapıldı.
Hamas Arap hükümetleri için bir kâbustur. Bunların hepsi, bu grubun, Filistin'deki tüm hastalıklardan dolayı suçlayarak iktidardan düşmelerini görmek istediğinin farkındadır. Bununla beraber, karşılıklı güven eksikliğine rağmen Arab liderler bugün, aynen ondan önce Arafat'a yaptıkları gibi kollarını Meşal'e açıyorlar. Çünkü bu, hem kendi seçmenleri hem de Arap kitleleri nezdinde iyi görünmelerine yol açar. Suriyeliler, Filistinli grubun nankör olduğu hissiyle Hamas'a kızgın olabilirler. Bu arada Katarlılar, Türkler ve Mısırlılar hepsi, Arap Baharı'nın suları durulduğunda, farklı Arap şehirlerinde Müslüman sokaklarının sesinin dinlenmesi ve bunlara saygı duyulması gerekeceğinin oldukça açık olacağının idrakiyle Meşal'in gönlünü kazanmaya çalışıyor.
Kaynak: Gulf News
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas