Lübnan Cumhurbaşkanı Michel Süleyman'ın Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaret Kral Abdullah Bin Abdul Aziz'le görüşmesi ve Dışişleri Bakanı Saud Al Faisal ile öğle yemeğinde buluşması Lübnan'ın Suriye vesayetinden kurtulmaya ne kadar çok çalıştığını gösterdi.

Üstelik bu sırada Suriye yanlısı Lübnanlı partiler de Lübnan'ı Suriye karmaşasının içine çekmeye çalışıyorlar. Eğer Suriyeli yetkililer istediklerini yaptırabilselerdi, bu toplantılar Suriye-Suudi Arabistan ilişkilerinin tüm zamanların en kötü durumundayken gerçekleşmezdi. Suriye, elbette Lübnan Cumhurbaşkanı'nın 1975'ten beri yapıldığı üzere son krize bir etki etmek üzere Şam'ı ziyaret etmesini tercih ederdi.

Suudi bakanın ev sahipliği yaptığı öğle yemeğine eski Başbakan Sa'ad Hariri de katıldı ve bu da Suriye'yi alarma geçirdi. Başbakan Najeeb Mikati'nin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Lübnan dosyasını konuştuğu Türkiye ziyareti de Suriye'de aynı etkiyi yarattı. Lübnan-Suudi Arabistan zirvesinin basına duyurulan amacı Süleyman'ın 11 Haziran Baabda Sarayı'nda düzenleyeceği Milli Diyalog Konferansı'na hazırlık olmasıydı. Bu konferansın da amacı Lübnan'ın Trablus'ta Suriye yönetimi yanlısı Jabal Mohsen Mahallesi ile Sünni Bab Al Tabbaneh Mahallesi arasında çıkan ölümcül kavganın ardından mezhep çatışmasına sürüklenmesini engellemek olacak. Süleyman, Suudi Arabistan'ın ardından Kuveyt'e yöneldi. Kuveyt de geçtiğimiz sene içerisinde Suriye rejimine karşı tavır alan Körfez ülkelerinden oldu. Süleyman Kuveyt'i, Körfez'den gelen turizmin önemli olduğu Lübnan'a seyahat konusundaki uyarılarını geri çekmeye ikna etmeye çalışacak.

Cumhurbaşkanı'nın bu çabalarıyla aynı zamanda Hizbullah lideri Hassan Nasrallah da Ayetullah Humeyni'nin ölümünün 23. yıldönümü nedeniyle UNESCO sarayında bir konuşma yaptı. Geçtiğimiz hafta Nasrallah çok ılımlı davranmış, siyasi rakibi Hariri'ye teşekkür etmiş ve Halep'te Şii hacılardan olan 11 Lübnanlının kaçırılmasının ardından kendi takipçilerini sokakta şiddet gösterilerinden kaçınmaya çağırmıştı. Fakat Nasrallah cuma günü kaçıranlara hitaben eğer krize barışçıl bir çözüm bulunmazsa askeri harekâtın da bir seçenek olacağını açıkladı. Suudi Arabistan'ın çağrısını yaptığı Milli Diyalog'u Hizbullah kabul etti. Nasrallah bir adım ileriye de gitti ve hiçbir partinin boykot etmemesini umduğunu açıkladı. Bunun ardından cumartesi günü Suriye yanlısı ve Suriye karşıtı olan gruplar arasında çatışma çıktı ve 15 kişi hayatını kaybetti. Bu da bütün uzlaşma çabalarında bir gerileme yarattı.

Bütün bunlar şu anda Lübnan'da çok sıra dışı bir halin yaşandığını gösteriyor. Eğer akıllıca davranılırsa Lübnan'ın faydasına gelişmeler olabilir. Hizbullah'ı ve müttefiklerini dehşete düşürse de Suriye'nin etkisi bitti. Milli Diyalog Konferansı'nda gerçekten yüksek önem taşıyan konular konuşulacak: Rehineler, Trablus'un güvenlik ve istikrarı, uluslararası toplumun Lübnan devletine yaptığı Suriye'den uzaklaşması yönündeki baskı, Najeeb Mikati hükümetinin geleceği, Lübnan'ın tartışmalı seçim yasası ve elbette Hizbullah'ın silahları konusu.

Ülkedeki kamu kuruluşlarındaki kadroların yüzde 60 ila 70'i şu anda boş durumda. Bu da devletin neredeyse felç olmasına yol açmaktadır. Bu atamaların birçoğu Hariri'nin 14 Mart Koalisyonu ile Hizbullah'ın 8 Mart Koalisyonu arasındaki hassas mezhep ve siyasi dengelere uymak zorunda. Geçmişte Suriye, Hizbullah'ın silahlarının hiçbir Lübnan tartışmasında geçmemesini sağlardı. Fakat bugün artık böyle bir etkisi kalmadı. Hizbullah'ın silahları tartışılmadıkça hiçbir diyalog tamamlanmayacaktır. Eğer bu silahlar Lübnan devletinden özerk bir şekilde kullanılmaya devam edilirse o zaman da Suriye ve İran'ın istekleri dışında bir uzlaşma mümkün olmayacaktır.

Gulf News 5 Haziran 2012


Kaynak: Zaman