Bazılarının İhvan'ın Mısır'da hükümet kurmakla görevlendirilmesini istemesini anlıyorum; ancak garipsediğim şey, İhvan'ın bunu ciddiye almasıdır. Koşturuyorlar, istişare ediyorlar, aday gösteriyorlar, düzenleme yapıyorlar. Sonra sözcüleri, son derece heyecanlı bir şekilde bu göreve dünden hazır olduklarını söylüyor.
1
İlk bakışta dikkatimizi çeken şey bu talepte bulunanların bir çoğunun İhvan'dan nefret eden, onu çekemeyen eski rejimin güvenlik aygıtının borazanları olmasıdır.
Bu değerlendirmeyi hızla bir yere kaydetmekle yetinip fazlaca üzerinde durmayacağım. Zira çoğunluğun iyi niyetli olduğunu varsaymaya hazırım. Ayrıca "parlamentoda çoğunluğuğu sağlamış olan partinin hükümeti kurması gerekir" şeklindeki mantıki delil anlaşılabilirdir. Ancak ben, söz konusu partinin hükümeti kurmayı hak edip etmediği üzerinde fazla kafa yormuyorum.
Ancak benim sorum, bu adımın Mısır'ın içinden geçtiği şartlarda atılmasının uygun olup olmadığı konusundadır. Kısa ve özlü cevabım ise bu adımın, ne ülkenin ne de İhvan'ın faydasına olduğu şeklindedir. Niçin ve nedenini ise bu yazımda açıklamaya çalışacağım.
2
Öncelikle şunun açık ve net bir şekilde anlaşılması gerekiyor: Ben bu ülkenin özel koşullara sahip olduğuna yönelik inancım nedeniyle sadece Mısır'la ilgili konuşuyorum genelleme yapmıyorum. O nedenle söylediklerim başka ülkeler için geçerli değil. Dr. Cemal Hamdan'ın dediği gibi Mısır, izzetli olursa ümmet de izzetini geri kazanır, yenilir ve onuru kırılırsa ümmet de zillete düşer. Mısır, bu nedenle kilit konumunda bir ülkedir.
Bunun herhangi bir delile muhtaç olup olmadığını bilmiyorum ancak Mısır'ın İsrail'le anlaşma imzaladıktan sonraki dönemde Arapların durumuna baktığımızda ve bu düşüşün Arap dünyasındaki yansımalarını değerlendirdiğimizde, fazla kanıta ihtiyacımız olmayacak.
Diğer bir ifadeyle, konumunun özelliği, Mısır'a tarih boyunca büyük güçleri kıskandıran bir önem verilmesine neden olmuştur. Dr. Hamdan "Mısır'ın Kimliği" adlı eserinde bu ülkenin stratejik konumuna yönelik cinayeterden bahseder.
Stratejiler dünyasında Mısır'ın önemini artıran iki husus olmuştur: Birincisi İsrail'le yapılan barış anlaşması, ikincisi ise Batı endüstrisinin ihtiyaç duyduğu petrolün bolca bulunduğu Arap dünyasına öncülük etmesidir. Bu durum, Mısır'ı Batılı çıkarların önemli bir ekseni haline getirmektedir.
İş böyle olduğundan, Batılılara göre Mısır ve Arap dünyasındaki herhangi bir hareketliliğin bir "limit"i vardır. Şöyle ki her devletin istediğini yapma hakkı vardır, yeter ki bu durum uzaktan yakından İsrail'le olan barışa ya da Batılıların en yüksek çıkarlarından biri olarak nitelendirilen petrolle ilgili çıkarlarına zarar vermesin.
Şayet bu analiz doğruysa, Batılı ve İsrailli güç odaklarının Arap dünyasında kaygı duyduğu iki nokta vardır: Birincisi milli bağımsızlık ikincisi gerçek demokrasi. Zira bu ikisinden birisinin herhangi bir şekilde gerçekleşmesi durumunda o ülke, son tahlilde Batılı çıkarlarla ve İsrail'in arzularıyla çatışmak zorunda kalacaktır. Bunun tek bir nedeni vardır; o da, bu çıkar ve arzuların devam etmesi, Batılı siyasetlere bir şekilde boyun eğmenin de devam etmesi anlamına geliyor, bu da bağımsızlığın getirileriyle ya da demokrasinin uygulanmasının gerektirdikleriyle çatışması demektir.
Bu yüzden Washington'un ya da Arap Baharı'na ilgi duyan diğer devletlerin Arap Baharı'nı geçici ve şartlı olarak bağrına basmasının bu varsayılan limitle çelişmeyeceğini söylersek abartmış olmayız.
3
Bizim için daha önemli olan iç meselelere bakmak gerekirse, kırmızı ışıkların gözümüzü alarak gerçekleri görme yetimizi engellediğini görürüz. Bu gerçeklerden biri de eski rejimin tahrip ettiği Mısır'ın yeniden inşaya ihtiyacıdır ki bu dağların bile taşımayı reddettiği bir emanettir. Mısır, sadece yeni anayasa yapımıyla ya da seçimlerin yapılmasıyla geçiştirilemeyecek kadar büyük bir yeniden inşa hareketine muhtaçtır. Yapılması gereken şey, Mısır'ın ekonomik gücünü yeniden kazanması, kendisine dayatılan ve Mısır'ı sadece coğrafi bir yapıya dönüştürmeyi ve tarihin akışından çıkarmayı hedefleyen geriliği aşmaktır.
Devrimden sonra özgürlükler konusunda büyük ilerlemeler olduğu doğrudur. Ancak yerine getirilmesi gereken görevlerin listesi uzundur. Uyanış ve sosyal adalet hülyaları, eğitim, sağlık ve iskan gibi bir çok konuyu kapsayan dosyaların yanında alarm vermeye başlayan üretim sektöründeki daralmalar da ciddi anlamda el atmayı gerektirir. Uzmanların bir çoğu Mısır'daki ekonomik durumun en kötü dönemini önümüzdeki yıl yaşayacağını belirtmektedir. Onları kötümser olmaya iten neden, belki de bu ekonomik felaketin meydana getireceği toplumsal ve belki de siyasi etkileridir.
Bu uzmanlardan birinin yanımda bizzat bana söyledikleri halen kulaklarımda yankılanıyor. Buna göre önümüzdeki dönemde Mısır'ın yönetimine talip olmak, siyasilerden ya da toplumdaki dinamik güçlerden birinin çıkıp da kriz yönetiminde maharetli birileri sorumluluk göstererek ülkeyi yönetememesi durumunda, intihar etmekle eş anlamlıdır.
4
Mısır ve Devrimi hedef alan ağır meydan okumalar, basitleştirmeye gidilemeyecek ya da maceraya girilemeyecek kadar büyük. Bu sorunlar İhvan'dan da herhangi bir gruptan da daha büyük.
Kimsenin Mısır'ı üç nedenden dolayı Türkiye, Malezya, Kuzey Kore veyahut Singapur'la karşılaştırmasın. Birincisi, Mısır'ın uluslararası stratejik hesaplar içerisinde farklı bir ağırlığa sahip olmasıdır.
İkincisi, Misır'la İsrail arasında ortak sınırlar ve anlaşmaların bulunmasıdır ki bunun başka ülkelerde bulunmayan bir takım negatif etkileri vardır. Üçüncüsü bu ülkelerin gerçekleştirdikleri ekonomik başarının 30-40 yıllık bir birikim sonucunda oluşmuş olmasıdır. Söz konusu ülkelerin gerçekleştirdikleri başarıların aynısının bahsettiğimiz herhangi bir birikime ihtiyaç duymadığını ve ani sıçramayla gerçekleştirilebilecek olduğunu söyleyen kişi ya hayalcidir ya da derin düşünme yeteneğinden uzaktır.
Bizim ihtiyacımız olan şey İhvan hükümeti değil, milli birlik hükümetidir. Kimse çıkıp da madem İhvan, yeterli oyları alarak kendini insanlara sundu, öyleyse çoğunluğa sahip olduğuna göre hükümeti de onun kurması gerekir, demesin. Birinci neden, bu çoğunluğun iradesinin İhvan liderlerinden birisinin başkanlığını yaptığı parlamento aracılığıyla gerçekleşecek olmasıdır. İkincisi de çoğunluk oylarını kazanmak, zaruri olarak kazanan partinin bu ülkenin yönetimiyle ilgili bütün sorumluluğu alacağı anlamına gelmez.
Tunus deneyiminde gördük ki çoğunluk partisi hükümet kurma görevini üslenirken, parlamento başkanlığının başka bir parti Devlet Başkanlığının da başka bir parti tarafından gerçekleştirilmiştir.
Üçüncüsü, İhvan'ın tamamen hükümetten uzaklaşması gerektiğini söylemiyorum. Söylediğim şey, hükümetin kurulmasını, kendisine güvenilen, ülke çapında tanınmış bir ismin üslenerek hükümette İhvan'dan da, Selefilerden de farklı unsurların bir araya gelmesidir. Böylelikle büyük ölçüde ulusal uzlaşma sağlanmış olur.
5
Az önce söyledim, mevcut şartlar altında İhvan'ın hükümeti teşkili, ülkenin çıkarına olmadığı gibi İhvan'ın ve genel olarak İslami hareketin de çıkarına olmayacaktır.
Ülkenin çıkarına değildir zira, bir çok Arap ve Arap olmayan ülke Mısır'a yardımda bulunmayacaktır. Gazze'de Hamas'ın başına gelenlerin aynısının Mısır'da İhvan'ın başına gelmesini uzak ihtimal olarak görmüyorum. Bu ülkelerin çıkarları, İhvan hükümetinin başarısız olması için ellerinden geleni yapmasını gerektirir.
Diğer yandan, Mısır büyüklüğünde ve öneminde bir ülkenin yönetimi, İhvan'ın sahip olduğunu düşünmediğim ciddi tecrübe ve uzmanlıkları gerektirmektedir. Uhvan'ın yetirsiliğinin nedeni, daha önceki yönetimlerin İhvan mensuplarını yönetimden ve yönetimle ilişkili işlerden uzak tutmasıdır.
Kendilerinin kurulan hükümete ortak olacak kadar bir yeterliliğe sahip olduklarından şüphem yok, ancak tek başlarına hükümet kurma, parlamentodaki sandalye sayısıyla paralel olarak bu hükümetin başkanlığını ve bakanlıklarını layıkıyla yönetebilme yeteneğine sahip olduklarında şüphelerim bulunmaktadır.
Üçüncü olarak korktuğum başka bir husus, Türkiye'de Refah Partisi lideri Necmeddin Erbakan'ın 1996 yıında hükümet kurduktan sonra başına gelenlerin, İhvan'ın da başına gelmesidir. Zira o, iktidar koltuğunda daha fazla kalabilmek için İsrail'le en berbat anlaşmalara imza atmış, bu da sonuçta hem ülkeye hem de şahsının ve partisinin imajına büyük zararlar vermiştir.
Hükümet kurulmasının İhvan'a zarar vereceğini söylememin sebebi, bu görevi üslendiklerinde orada kalabilmek için tarihsel birikimlerine zarar verecek tavizler vermek zorunda kalmasıdır.
İsrail'le olan ilişkiler, ilk günden itibaren kendileri için büyük bir sınav olacaktır. Şayet ilkelerinden taviz verirlerse halk tabanlarını kaybedecekler, doğru bir şekilde davranır ve ilkelerine bağlılık gösterirlerse hem Amerika'yla hem de müttefiki olan Arap rejimleriyle ilişkilerini tahrip etmiş olacaklardır.
Tanıdığım saygı değer şahsiyetlerden biri, İsrail'in, hükümeti kurduğu ilk günlerde Gazze'ye yönelik bir hava saldırısı düzenleyip gerçek niyetini öğrenmeye çalışacağını söyledi.
İhvan hükümetinin kurulmasını savunanlardan bazılarının bu partinin hazırladıkarı tuzağa düşmelerini istedikleri gizli bir durum değil. Zira onlar, ülkenin içinde bulunduğu durumun ne kadar kötü olduğunu, yukarda zikrettiğim diğer baskı ve zorlukların derinliklerini gayet iyi biliyorlar ve hükümetin başarısız olacağını umuyorlar. Böylece İslami hareketin önünü keserek sadece Mısır'da değil, bütün Arap dünyasında önümüzdeki bir kaç on yıl içerisinde iktidara gelmesini imkansız hale getirmeye çalışıyorlar.
Ayrıca İslamcıları iktidara getiren ve ona karar alma mekanizmalarında stratejik yerler veren bu büyük dalgayı durdurmak isteyen yerli, Arap ve Mısırlı bir takım güç odaklarının bulunduğu da kimse için sır değil.
Dünya Bülteni için El Cezire'den Faruk İbrahimoğlu tarafından tercüme edilmiştir.