İngiliz Daily Telegraph 'ı çıkaran yazıişleri ekibi, medya dünyasının 'esas çocukları' olmanın keyfini yaşıyorlardır bugünlerde...
Kolay değil, tam bir ay önce ortaya çıkarttıkları, 'Ödenek Skandalı' işbaşındaki Gordon Brown hükümetini kökten sarsmış durumda. Milletvekilleri ve bakanların vergi mükelleflerinin analarının ak sütü gibi helal paralarını kişisel çıkarları için kullandıklarını sergileyen skandal, yenilir yutulur gibi değil...
Daily Telegraph her gün bir-iki milletvekilinin belgelerini yayınlayarak Avam Kamarası ve hükümete sanki 'çin işkencesi' yapıyor. İngiliz kamuoyu, adı skandala karışan milletvekillerinden onurlu istifa bekliyor.
Hükümeti sarsan veya ortadan kaldıran bir yolsuzluk skandalını ortaya çıkartıp sonuç almak bir gazetecinin meslek yaşamının zirve noktasıdır.
Bilirim, yaşadım... 1998 yılının kasım ayında...
28 Şubat'ı devirmek...
Korkmaz Yiğit' in Türkbank ihalesi içindeki siyasetçi-mafya ortaklığını kanıtlayan kaseti yayınlanmak üzere kapımdan içeri girdiğinde bir devrin sonunun geldiğini hissetmiştim.
28 Şubat sürecinin Mesut Yılmaz-Hüsamettin Cindoruk ortaklığında, Deniz Baykal'ın dış desteğinde kurdurduğu hükümetin, karıştığı bu yolsuzluğa rağmen ayakta kalması 'demokrasinin ruhu'na aykırıydı.
Kanal 6'nın genel yayın yönetmenliği koltuğu, bir anda, meslek yaşantımın en büyük meydan okuma alanı haline gelmişti. Gözaltına alınmış ve sorgulanan bir patron, patronun gözaltına alınmadan önce 'yaşamına dönük bir saldırı olması halinde yayınlanmak üzere' hazırladığı bir kaset ve Türkiye'nin 'temiz toplum mücadelesinin' yeni dönemini oluşturabilecek netlikte itiraflar...
...Ve,'sakın yayınlama,büyük bela alırsın' diyen dost (!) telefonları...
Yayınladım... Yayının onbeşinci dakikasında Baykal aradı, hükümetten desteğini çektiğini açıkladı... Cumhuriyet tarihinde, hem de ülkenin çok özel koşullarında kurulmuş bir hükümet, ilk kez, adının karıştığı büyük bir yolsuzluk iddiası sonucunda tarihin çöp tenekesine yuvarlandı gitti...(Hiç unutmam, yayının tamamlandığı dakikalarda, kapımda genel koordinatör Mehmet Turan Akköprülü. Başında şapkası, elinde çantası çıkarken uğramış. 'Sen bu akşam ne yaptın biliyor musun Ardan. Askerlerin kurduğu hükümeti devirdin, yarın sabah bu ülke belki de darbeye uyanacak' sözleri...Sadece şunu söylemiştim: 'Ben bir gazeteci olarak işimi yaptım, kamuoyuna bilgi aktardım.Bundan sonrası siyasetçilerin, hukukun işidir. Asker ne yapar karışmam ama bir bedel ödenecekse öderim...')
Ödedim: 3 yıl işsizlik...Baykal da ödedi... İstanbul iş çevreleri ve tabii ki 'böyyük medya'nın desteğini yitirdiği için parlamento dışı kaldı...Kendisine hala pek güvenmezler, bu nedenledir...
Son yıllarda moda, ''28 Şubat'a nasıl direndim' öyküleri pek bir entellektüel prim yapıyor, bu arada o sürecin kurduğu hükümetin nasıl ve kimler tarafından yıkıldığını hiç değilse gençlere bir hatırlatayım dedim...(Bu arada, babacan kişiliğini çok sevdiğim ve her zaman hayırla andığım Enver Ören' in adımı Türkiye Gazetesi'nin künyesine koyduktan sonra gelen telefonlar karşısında şaşkınlığı:'Ardan bey, biz sizin kibar kişiliğinizi çok sevdik ama bu kadar güçlü düşmanları nasıl edindiğiniz konusunda hayretler içindeyiz...')
Sevigen örneği...
Belli ki, İngiliz seçmenin kendilerinden derhal istifa beklediği milletvekilleri CHP milletvekili Mehmet Sevigen' in kumaşından değil. O, Vatan gazetesi tarafından 29 Mart yerel seçimi öncesinde ortay atılan arsa yolsuzluğu iddiaları karşısında CHP Genel Sekreter Yardımcılığı görevinden istifa edip, hukuka gitmeyi tercih etti...
Anlıyoruz ki, sözü edilen yolsuzluk iddiası, aslında gazetenin genel yayın yönetmeninin Bakırköy belediye başkanlığına dönük talebinin karşılanmaması üzerine 'üretilmiş...' Çünkü mahkeme safhasında yapılan açıklamalar, özellikle, gazetenin bir yazarı tarafından ortaya atılan 'bant kaydı' iddiasının yalan olduğunu, iddianın tarafı gözüken şahısların da birbirlerini suçladıklarını gösteriyor.
Hukuki süreç devam ediyor o nedenle ileri laflar etmek istemem ama, Türk kamuoyunu günlerce meşgul etmiş bir iddialar bütünün giderek Mehmet Sevigen 'e dönük 'planlı saldırı' olduğuna ilişkin kanaat güçleniyor... Eğer gazetecilikten kaynaklanan gücün pervasızlığı söz konusuysa bunun meslek içinde de çok iyi değerlendirilmesi gerekir.
Gazetecilik böyle kritik bir meslek...
Belge ve bilgileriniz tartışmasız ve siz sadece gazetecilik öngörüleri ile hareket ediyorsanız 45 dakikalık bir bant yayını ile hükümeti devirebilirsiniz...
Ya da...
Neyse... Burada keseyim, memleketin yeteri kadar polemikçi yazarı var, daha ileri yorum yapmak istemiyorum...
Kaynak: Star