Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında 1915-18 arasında bir milyondan fazla Ermeni katledildi. 1. Dünya Savaşı'nın bu kanlı dönemi, sadece kurbanları onurlandırmak için değil, aynı zamanda gelecek nesillerin ders alması açısından soykırım olarak tanınmalı ve böyle hatırlanmalı. Fakat bu olaylar Türkiye ve Ermenistan'ın geçen cumartesi Zürih'te yeniden diplomatik ilişki kurulması ve sınırların açılması yönünde imzaladıkları tarihi protokolleri onaylamalarını engellememeli. Ermenistan'ın, Türkiye'nin müttefiki olan Azerbaycan'la gergin ilişkileri de yakınlaşmayı rayından çıkarmamalı. Ermenistan ve Türkiye'nin meclisleri, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın yardımıyla sonuca ulaştırılan anlaşmaları onaylamalı; zira uzlaşma iki ulusun da çıkarına.

Tarih komisyonu yüzleşme fırsatı
Katliamlar Ermeniler açısından acı verici bir mesele; Türkiye ve ABD'nin soykırımı tanımaları konusundaki çabalarında başarısız olmuş diyaspora açısından özellikle acı verici. Bu anlaşılır bir durum ve diyaspora Türkiye'ye herkesin önünde doğru bir biçimde hesap vermesi için baskı yapmaya devam etmeli. Bazı Ermeniler, protokollerin öngördüğü şekilde katliamın 'tarafsız' olarak araştırılması için tarih komisyonu kurulmasının Türkiye'nin tarihini reddetmeye devam etmesinin aracı olmasından korkuyor. Biz de anlaşmanın bu kısmından endişeliyiz, ancak komisyonun nihayetinde her iki tarafa da konuyla birlikte yüzleşme fırsatı sunacağını umuyoruz.
Bu arada Türkiye de, sınırın açılması anlaşmasını mecliste onaylamak için Ermenistan'ın Karabağ'dan çekilmesini şart koşmamalı. Bu bölge, çoğunlukla etnik Ermenilerin yaşadığı ve 1993'ten bu yana Ermenistan tarafından işgal edilen bir Azerbaycan toprağı. Esasında Türkiye'yle Ermenistan'ın ikili ilişkilerinde bir yumuşama, Ermenistan'la Azerbaycan arasındaki meselenin çözümünü de kolaylaştırmalı. Ermenistan kendisini daha güvende hissederse daha esnek davranabilir.

Milliyetçilere doğru mesaj veriliyor
Tüm müzakerelerde olduğu gibi, hareketsizliği kırmak istiyorlarsa iki tarafın da önemli konularda verici olması gerekiyor. Ermenistan ekonomik açıdan boğulmuş durumda. Açık sınırlara ve Batı Avrupa yönelik bir yaşam hattına duyduğu ihtiyaç, 2008'deki Gürcistan savaşında ana ticaret rotası kapandığında ortaya çıktı. Ülke, içeride geleceğini göremeyen en parlak evlatlarını kaybediyor. Türkiye de Avrupa'yla daha fazla entegrasyon, AB'ye katılım peşinde ve Ermenistan bu yolda önünde duran konulardan biri; Türkler daha iyi bir gelecek için geçmişleriyle yüzleşmek zorunda.
Neyse ki, Türkiye ve Ermenistan liderleri bunu anlıyor ve pazarlık masasında (ve futbol stadyumunda) aldıkları siyasi risklerden dolayı onları alkışlamak gerek. Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül geçen yıl, iki ülkenin milli takımlarının Erivan'da oynadığı Dünya Kupası eleme maçına gitmişti, şimdi de Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan Türkiye'deki maça gitmeyi planladığını söylüyor. İki liderin sportmen ruhu her iki ülkedeki milliyetçilere doğru mesajı gönderiyor. (Başyazı, 14 Ekim 2009)

Radikal