Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın 21. asrın hakikaten vizyoner liderlerinden biri olduğu kanıtlansa iyi olmaz mı? Erdoğan laiklerle inançlı Müslümanlar arasında bölünmüş bir ülkeye liderlik yapıyor; Asya’yla Avrupa’yı birleştiren ve siyasi açıdan bir ayağı Doğu’da, bir ayağı Batı’da olan bir ülke burası. Türkiye kültürel olarak Avrupa’ya, ekonomik olarak komşusu İran’a bağlı. Erdoğan bu muazzam bölünmeler arasında bizzat köprü oluşturabi-leceğini gösterse fena mı olur?
Erdoğan’ın ılımlı İslamcı partisinin çağrısıyla bu hafta sandık başına giden Türkler, anayasal reform paketine büyük çoğunlukla onay verdi; mevcut anayasa, laik yönetimi kurumsallaştırma çabasıyla 1980 askeri darbesinden hemen sonra yazılmıştı. Reformların birçoğu insan hakları grupları tarafından destekleniyor, zira Türkiye hukukunu Avrupa’nın demokratik standartlarıyla uyumlu hale getirecekler.
İfade özgürlüğü yeterli değil
Fakat aynı zamanda AKP hükümetine ordu ve mahkemeler, ki her ikisi de İslamcıların iktidarı üzerinde fren görevi görüyordu, üzerinde daha fazla kontrol sağladığından dolayı laiklerin asabını bozuyor. Erdoğan’ın gelecek yıl düzenlenecek seçimde üçüncü kez iktidar olmaya çalıştığı bir ortamda, muhalefet, Başbakan’ın İslami yönetimi pekiştirme ve şeriat getirme yönünde gizli bir gündemi olduğundan korkuyor.
Pazar günü onaylanan reformlar bireysel özgürlükler, kişisel hayatın gizliliğinin korunması, işçi hakları ve cinsiyet eşitliğinin güçlendirilmesi gibi alanlarda önemli ilerlemeler içeriyor, fakat ifade özgürlüğünü ve azınlıkların siyasi partilerinin haklarını koruma konusunda yeteri kadar ileri gitmiyor. En tartışmalı maddeler, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması, darbenin başını çekenlerin ömür boyu dokunulmazlığının kaldırılması ve yargı bağımsızlığına potansiyel olarak zarar verebilecek bir şekilde, hükümete yargıçları atamak konusun-da yeni yetkiler tanınmasıyla ilgili.
Laikler intikamdan korkuyor
Ordu ve laik hükümetler ellerindeki iktidarı koruma çabasıyla İslami partilere on yıllar boyu baskı yaptı. Şimdi İslamcılar iktidarda ve karşıtları sadece iktidarlarını ve imtiyazlarını kaybetmekten değil, kendilerinden intikam alınmasından korkuyor.
İslamcıların demokratik süreci İslami cumhuriyeti dayatmak için sinsice kullanıyor olabileceği yönündeki korkuları anlıyoruz. Fakat bu korkuların temelsiz olduğu anlaşılsa iyi olmaz mı? Erdoğan iki iktidar döneminde demokrasiyi terk etmedi ve referandum sonrası zafer sarhoşu gibi davranmadı.
Dediklerini yapabilmeli
AB üyeliği yolunda devam etmek istediğini söylüyor. Ülkesi, muharip olmayan birlikleriyle ABD öncülüğündeki Afganistan savaşına yardım ediyor ve Erdoğan İran’la ABD arasında arabuluculuk yapmak istediğini belirtiyor. İsrail’in Gazze saldırısı ve bölgeye yardım götüren Türk filosuna düzenlediği baskın nedeniyle yaşanan gerilime rağmen, bu ülkeyle ilişkilerin devamı-nı istediğini vurguluyor. İsrail’in stra- tejik düşmanı Tahran’la da ilişkilerin sürmesini istediğini söylüyor.
Erdoğan dediklerini yaparsa güzel olmaz mı? Zira çok önemli farklılıklara imza atabileceği, eşsiz bir konumda bulunuyor. (Başyazı, 14 Eylül 2010)
Kaynak: Radikal