İslam toplumu her dönemde dünyevi güç odaklarınca tehlike görülmüş ve çeşitli mekanizmalar ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. İslam'ın insan özüyle olan barışıklığı sayesinde, insanını bu söyleme karşı durdurma çabası her devirde, çeşitli yöntemlerin devreye alınmasıyla günümüze ulaştı.
İslam toplumu da kendi savunmasını yapmak, varlığını korumak adına güvenlik sistemlerini devreye alma durumunda kalmıştır. Ancak İslam toplumu bu tedbirleri alırken keyfi davranış ve uygulamaların içinde bulunma durumunda olmadı.
İnsanı kuşatan tayin edici değerler, mücadeleye, savaşa da sınırı getirmekte, müminlerin haddi aşmalarına, öfkelerine kapılıp zalimleşmelerine karşı tedbir getirmektedir.
Adaleti her ana ve mekana taşıma ve yaşama sorumluluğuyla kayıtlayan değerler ortaya bir savaş ahlakı getiriyor ve insanın canının istediğini yapmada sınırlandırıyor. İnsanın çatışma ortamındaki değişen haleti ruhiyesini bilen Mevla onu zalimleşmeden korurken, düşmana da bir fırsat bahşetmiş oluyor.
"Bir kavme olan düşmanlığınız sizi adaletten ayırmasın" uyarısıyla hareket eden Müslümanlar, iktidar oldukları dönemlerde savaşlarda bu ilkeyi koruyarak hareket etmeye çalıştılar.
Yaşadığımız dönem, iki dünya savaşı sonunda esaret altında kalmış ve istilacısını taklit etmeyi kurtuluş görmüş.
Birbirinden koparılmış, yapay sınırlarla ulus devlet kalıbına dökülmeye çalışılan ümmetin her bölgesi benzer ve ayrıca kendine has sorunlarla yoğruluyor. Baskı altında, her türlü eziyete karşı mücadele veren dağınık ümmet, bu halde dahi keyfi davranma durumunda değil.
Küresel dünya topraktan kopuk, farklı bir düzene işaret ediyor. Söz konusu düzende Müslüman ülkeler, baskı altındayken taklide düşmeden avcısına öykünmeden nasıl bir tavır geliştirebilecekler?
"Gücünüz yettiğince besili atlar hazırlayın" (Enfal – 60) ayeti, bu konuda yol gösteriyor. Üzerinde konuşmaya, düşünmeye, "at" metaforunu geniş anlamıyla fehmetmeye ihtiyaç var. Mecazi anlamıyla ele alınmayı hak eden vurgusuyla Müslüman toplumun hayatta kalabilmesinin önemine atıfta bulunuyor.
Eğitim, teknoloji, siyaset, kültür, ekonomi v.b. her biri bu amaç doğrultusunda değerlendirildiğinde "besili at" vurgusu karşılık gelebilecektir.
İhtiyaç duyulan hemen her konuda vakıf kuran, iyilik evleriyle hayatı kolaylaştıran İslam öğretisinin günümüzdeki eksikliği, organizasyon yetersizliği olarak ortaya çıkıyor.
Yakın geçmişte her grup kendi uğraş alanını kutsayarak, "besili at" metaforunu teke indirerek, diğer faaliyetlere negatif gözle baktı. Dışardan gelen baskılar, eziyetler sonucu farklı önceliklerle hareket eden anlayışlar birbirlerine yaklaşma zorunda kaldılar.
Şimdi çok daha geniş açıyla, birlik ihtiyacını duygu ve düşünceye taşıma vaktidir. Cihan şumul bir dinin mensupları ulusal sınırları aşarak, kavim farklılığına düşmeden, bölgesel sınırları da geçerek düşünmeye anlamaya ve anlatmaya ayarlı olma durumundadır.
Varlığımız en büyük nimetimizdir.
Gücü kutsamadan, nimeti ümmetin ihtiyaçlarına uygun, elzem sıralamasına göre düzenleme ihtiyacı vardı. Ancak önce aklımıza, gönlümüze giydirilen demir kafesleri söküp atma durumundayız. Rabbimizin bize bahşettiği petrol nimetinin musluğu batıya akıtılırken, Afrika'da Müslümanlar açlıktan ölüyor ve sessizlik sürüyorsa, "Besili savaş atları"ndan bahsetmeye yüzümüz olabilir mi?
Bu durumda "yer haber verme" görevini üstlenir.
Müslüman ülkelerin birbirlerine kayıtsız kalmaları, ulusçu refleksin davranışlara yansıdığını gösterir. Sevinç ve üzüntüde birleşmeyenler, Kitabın sayfalarında gezinemeyenler, amaç birliği içinde olamayanlar ümmet / millet olamazlar.
Önce bir "hasret"te buluşma ihtiyacı ortaya çıkıyor.