Mısır basını Abdulfettah Sisi döneminde tamamen tetikçi haline geldi. Bundan dolayı tamamını sarı sayfa veya ötesinde sarı basın kefesine koymak mümkün. Gerçekten de meslek ilkelerine uyanlar ve profesyonellik şartlarını yerine getirenler oldukça az. Bir elin parmaklarını geçmiyor. Mısır basınını dört dörtlük denemezse de az çok takip edebiliyorum. Elbette Mısırlılar kendi basınlarını daha iyi takip ediyorlar. Onlardan duyduklarım, beni ürpertiyor. Mısır ifadesiyle Karakuşi bir basın. Mısır’da hiçbir şey normal gitmiyor. Bıçak sırtı bir durum var. Tökezledi tökezleyecek halinde uçurumun kenarında geziniyor. Buna mukabil, okuma yazma bilmeyen halkı ekranlardan iğfal ediyorlar. Okuyabilenleri ise yazılı basın üzerinden kandırıyorlar. Mısır basınında Sisi Süpermen gibi sunuluyor. Fiili olarak Mısır, ABD ve İsrail ajandasını ve gündemini uygulamasına rağmen bazen ABD’ye efeleniyor ve kafa tutuyor görüntüsü veriyor, böylece halkını iğfal etme fırsatı buluyor. Bir de yalan saldırıları üzerinden Mevlüt Çavuşoğlu’nun ifadesiyle manevi yaralarını sarıyor ve nefsi ukdelerini tatmin ediyor. Mesela, ilk seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye muhaliflere kulak vermediği gerekçesiyle darbe yapıp ‘seçim’le cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan, bu süreçte de yüzlerce protestocunun ölümünden sorumlu tutulan Abdülfettah Sisi’nin yönetimi, ABD’yi Ferguson’daki protestoculara itidalli davranmaya çağırdı. Devlet ajansı MENA’ya konuşan Mısır Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Ferguson’da Michael Brown isimli siyah gencin polis tarafından öldürülmesi sonrası düzenlenen protestoları yakından takip ettiklerini belirtti. Sözcü, ABD’nin geçen yıl Sisi’ye karşı yaptığı açıklamayı adeta tekrar ederek, Beyaz Saray’ı ‘itidalli ve dikkatli davranmaya‘ çağırdı. Darbeci Mısır rejiminin bu uyanıklığı ve pervasızlığı karşısında insan neredeyse küçük dilini yutuyor. Bu, teflon ve dolayısıyla kabil-i hitap olmayan bir rejim.
*
Mısır rejimi itibar kazanmak için en çok da Obama’yı hırpalıyor. Obama duymasa da! Obama’nın Kenya’daki kardeşinin Müslüman Kardeşler’in Afrika kolu başkanı olduğu tezviratını yapan Mısır basını bununla da kalmıyor, Obama’nın saçlarının Sisi ile karşılaşmasının heybetinden beyazladığını yazıyor ve çiziyor. Mısır basınında bazı tipler afyonlanmış gibi. Tevfik Ukaşe bunlardan birisi. Tevfik Ukaşe cumhuriyet mitingleri yeniden başlatılsın diyen Tuncay Özkan ile bile karşılaştırılamaz. Arada uçurum var. Lakin bu vaziyet çöküntüyü de beraberinde getiriyor. Bu yalanların altında gerçekler ile insanların hak ve hukukları kalıyor. Mısır örneğinde olduğu gibi basın kamuoyu oluşturuyor. Malzemesi ise mücerret yalanlar. Eskiler buna ‘eracif’ diyordu. Medine’de yalan haber salanlara Kur’an mürcifun diye hitap etmektedir. Günümüzde ise kimi basın da haliyle mürcifun zümresine giriyor veya ilhak oluyor. Bunlar; Medine'nin mürcifleri, Firavun döneminin de sihirbazları olurlar.
Masal kahramanı gibi olan Abdulfettah Sisi’nin altıncı filonun kaptanını esir ettiğini ve bundan dolayı Obama’nın Sisi karşısında süt dökmüş kedi gibi hareket ettiğini yazıyor veya etrafa fısıldıyorlar. Böylece Sisi’nin koltuklarını şişiriyorlar. Maalesef Mısır’ın ulusal daha doğrusu ulusalcı basını böyle hayaller kuruyor ve basın üzerinden bunları pazarlıyor. Tam bir çirkeflik yarışı.
*
Türkiye ile atışmalarında da bu faktörleri görmek mümkün. Üsame Kemal isimli gazeteci Sisi’den aldıkları direktifle, talimatla Cumhurbaşkanı Erdoğan’a haddini bildirdiklerini, sırtını mindere getirdiklerini ve Ahmet Davutoğlu’nun bundan ders alarak gereği gibi davranmasını ve Mısır’a karşı uslu durmasını istiyor. Davudoğlu’na seslenmesinde henüz kendisine yönelik bir kampanya açmadıklarını ve uslu durması halinde bunun yararını göreceğini ifade ediyor. “Sisi’den talimat gelirse canına okuruz” demektedir. Üsame Kemal gibiler sahibinin borazanı pozisyonunda. Saldır komutu aldıklarında saldırıyorlar. Dur denildiğinde de duruyorlar. Kendilerinde insafın zerresi yok. Toz duman arasında kendilerini ve kötülüklerini perdeleme imkanı buluyorlar.
Maalesef bölgedeki basında hakim üç merkez var. Bunlardan birisi Körfez basını, diğeri İran basını ve üçüncüsü de Körfez basınına ilaveten darbeci Mısır basını. Her üçü de Türkiye’ye yönelik olarak yaylım ateşi açıyorlar. İran basınını temsil eden Meyadin Kanalı 20 Haziran 2012’de Türk jeti düşürüldüğünde bunu ilk duyuran ve şamata yapan yayın organı olmuştu. Süleyman Şah Türbesini basan IŞİD militanlarının Türk askerlerini rehin aldığı iddiasını yayan da yine aynı kanal olmuştur. Gezi Parkında da onlarca ölü olduğunu duyuran ilk ve tek kanal yine odur! Bunları alt alta topladığınızda yalan dağları ortaya çıkmaktadır. Süleyman Şah Türbesinde olduğu gibi yalan haberlerle ayran kabartıyor, ortalığı velveleye ve kargaşaya veriyorlar. Tezvirat makinaları tozu toprağı savuruyor. Sistematik yalancılık bir nifak hareketidir. Hangi kampı temsil ederlerse etsinler münafıkların ölçüsü ve kuralı yoktur. Bunun için ilk sarıldıkları malzeme yalandır. Burada doğru basının önemi ortaya çıkıyor. Doğru basın şeref ve onur kurtardığı gibi hayat da kurtarır.