Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’la İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Washington’da başlayan doğrudan barış müzakerelerini başarısız kılmak için El Halil yakınlarındaki İsrailli yerleşimcileri hedef alan bir intihar eylemi düzenlenmesine gerek yoktu... Zira bu müzakereler, Filistin tarafının Amerikan ve Arap baskılarına karşılık vererek İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun şartlarına boyun eğecek olması sebebiyle daha başlamadan başarısızlığa mahkum.
Washington’da Filistinlilerin temsil edildiğine dair bir sahtecilik söz konusu ve Arapların Filistin sorununun özünden ‘taviz’ vermesini sağlamaya çalışıyorlar; böylece ABD’nin gözetiminde İran-Suriye tehlikesiyle mücadele edecek bir Arap-İsrail koalisyonunun ilk hatları çiziliyor. Fakat bu yeni stratejik koalisyonun, İran’ın nükleer tesislerini yıkma amaçlı saldırıda mızrak başı olacak İsrail’e ödün vermeden kurulması mümkün değil. Bu ödünler de, barış formülünün İsrail’in şartlarına dayanması anlamına gelebilir. Diğer yandan, Netanyahu Washington’ın dolduruşlarına boyun eğmesini sağlamasının ardından kendi şartlarını dayattı; İsrail Başbakanı, 26 Eylül’de bitecek olan yerleşim moratoryumunu uzatmayacağını ABD başkanına bildirdiğini belirterek de bu şartları vurguladı.
Mübarek oğluna destek arıyor
ABD Başkanı Barack Obama’nın Arap misafirleri de farklı yerel gündemlere sahipler ve bazı şartları yerine getirmeleri karşılığında ABD’nin bu yerel gündemleri onaylamasını istiyorlar. Bu şartlar arasında, Filistinli müzakerecilere ‘şemsiye tutma’nın yanı sıra, İsrail’in güvenlik taleplerine esnek yaklaşması ve Netanyahu’nun koalisyonu-nun yaklaşımlarına hassasiyet göstermesi yönünde Abbas’a baskı yapmak da var.
Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in, ABD başkanıyla resmi görüşmelerde yanında olması oğlu Cemal’i Washington’a getirmesi tesadüfi değil. Zira Mübarek dünyanın en önemli başkentinde yönetiminin halef sürecini başlatmak ve Netanyahu’dan da bu konuda onay almak istiyor. Mübarek’in eski sekreteri ve parlamento Dışişleri Komisyonu Başkanı Mustafa El Faki, Mısır’ın yeni devlet başkanının belirlenmesi için İsrail’in onayının ve Washington’ın rızasının gerektiğini belirtmemiş miydi? Ürdün Kralı Abdullah’sa Filistinli mülteciler için ayrılacak tazminat fonundan payını istiyor. Dahası, Kral Abdullah Amerika’dan ülkesinin Filistinliler için alternatif vatana dönüştürülmeyeceğine, Batı Şeria’da yaşayan ve hatta 1948’de yerlerinden olan Filistinlilerin Ürdün’e tehcir edilmeyeceğine dair garantiler istiyor.
Faturayı Filistinliler ödeyecek
Müzakerelerin sonucundan korkarak ellerimizi yüreğimizin üzerine koyuyoruz; zira bu görüşmeler başarılı da başarısız da olsa, ağır faturayı Filistin halkı ödeyecek. Abbas, Netanyahu’ya selefi Ehud Olmert’le varılan ancak imzalanmayan anlaşma taslağını sunduğunu belirtti. Filistin Yönetimi Başkanı, Netanyahu’nun kendisine olumlu veya olumsuz bir yanıt vermediğini de ekledi. Nihayetinde, hem Filistinlilerin, hem Netanyahu’nun tutumunun sert olması nedeniyle başarısızlık ihtimali yüksek. Fakat ‘sürprizler’ de yaşanabilir. Medya organlarının, kapalı kapılar ardında yaşananları gizlemek için belirli aralıklarla sis bombası patlamak amacıyla kullanılmasına alıştık.
ABD dayatmada bulunamaz
Abbas müzakerelere, Filistin Kurtuluş Örgütü’ne bağlı grupların çoğunluğunun, iktidardaki partisi El Fetih’in merkez komisyon üyelerinin yarısından fazlasının ve Filistin halkının da büyük çoğunluğunun itirazının gölgesinde gidiyor. Önde gelen Fetih yanlısı isimlerden ve İsrail’de esir olan Mervan Barguti’nin, müzakerelere karşı çıktığını defalarca vurgulaması dikkat çekiciydi. Ancak Abbas bu görüşlere ilgi göstermiyor.
ABD ne kadar güçlü ve zengin olursa olsun Filistin halkına çözüm veya zoraki temsil dayatamaz. İşte şimdi Irak’tan başarısızlığın yarasıyla yenilmiş olarak çekiliyor ve Afganistan’da da son dört günde 25 askerini kaybetti. Eğer halklar direnişin yanı sıra bağımsızlık ve egemenlik haklarına tutunmakta ısrar ederse, uçaklar, füzeler ve modern askeri teknoloji bu iradenin karşısında yenilgiye uğrar. Abbas herhalde ABD’nin Afganistan ve Irak’taki, İsrail’in de Lübnan’daki yenilgilerini hatırlıyordur. (Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, 2 Eylül 2010)
Kaynak: Radikal