Abdulfettah Sisi darbesiyle birlikte Mısır’da tarih geri döndü. Sisi Nasır’a özendi ve kendisine onu model aldı. 1954 doğumlu olan Sisi, doğum tarihi olan Müslüman Kardeşlerin tenkil tarihiyle övünmektedir.  Bu da kaderin bir remzidir. 1954 yılında Nasır, Sisi gibi yaparak pazarlığa yanaşmayan Müslüman Kardeşleri bir tertiple sindirme hareketine girişmiş ve Abdulkadir Udeh gibi hukuk devlerini idam etmiştir. Nasır da sus payı olarak Müslüman Kardeşlere üç bakanlık teklif etmiş ve Hasan Bakuri gibi Brütüs’leri ve yanaşmaları da bakan yapmıştır.

1966 yılında ise Seyyid Kutup ve arkadaşlarını idam edecektir.  Müslüman Kardeşlerin suçu 1954 yılında askerlerin ve Hür Subayların kışlalarına dönmesini istemekti. Askerler ise firavunlaşma eğilimi içinde bunu reddettiler. Nasır, Müslüman Kardeşleri tenkil ederek modern tarihin ilk Firavunu ünvanını ve namını kazanmıştır.

Enver Sedat’ın dul eşi Cihan Sedat daha sonra reddetse de ona nispet edilen doğru bir söz vardır:  Mısır’ın son iki Firavunu eşim Sedat ve selefi Nasır’dı. Cihan Sedat bu sözü boşa söylememiştir. Firavun, Mısırlı yöneticilere verilen bir lakaptır. 

Musa Aleyhisselam dönemindeki Firavun yani Mısır  kralı Mısırlı yöneticilere simge, alem ve nişane olmuş ve Firavunlar söz konusu kralın üzerinden  katılıklarıyla nam salmışlardır. Gerçekten de Mısır’da yöneticilerin çamuru ve kimyası Firavunluk üzerine yoğrulmuştur. Halkı da iki kısımdır. Kulluğu seçenler ve seçmeyenler.  Seyyid Kutup’un kullar olarak nitelediklerine, Kur’an-Kerim şöyle işaret eder: “Firavun kavmini küçük düşürdü, onlarda kendisine boğun eğdiler. Zira yoldan çıkmış bir toplum idiler (Zuhruf, 54).” Romalılar bu tabiattaki Mısırlılar için: Davulla toplanırlar sopayla dağılırlar demişlerdir.

*

Bununla birlikte Mısır’da insan profili değişiyor. Nasır 23 Temmuz darbesiyle birlikte korku duvarları inşa etmişti. Bu, Berlin Duvarı gibi somut bir duvar olmayıp görünmeyen psikolojik bir duvardı.  Bu duvar 25 Ocak veya 11 Şubat devrimiyle birlikte yerle bir oldu.  Bununla birlikte 25 Ocak devriminin daneleri ile samanı ve köpüğü sonrasında ayrışmış ve kepekleri saf değiştirerek ve darbecilerin yanında yer almasıyla devrim gerçek sahiplerinin eline geçmiştir. Tahrir’de karışan saflar Adeviye’de netleşmiştir.   Mısır’ın gerçek sahipleri ve azizleri bedel ödemeye başlamışlardır. 

Sedat’ın bıraktığı yeni Firavunlar silsilesi Mübarek ile devam etmiş ve o da firavuniyetini Sisi’ye aktarmış ve devretmiştir. Kuyudan çıkan Yusuf misali Mürsi de yeniden hapse atılmıştır. 

Mısır’ın siyasi genetiği iki zümreye dayanmaktadır. Birincisi Mısır asıllı yöneticiler yani Firavunlar diğeri de Kölemenler yani Memlüklerdir.  Tarihten beri hep böyle olmuştur. Hazreti Yusuf döneminde Mısır’ın kralı da Firavun değil Kölemendir; bundan dolayı Muhammed Mütevelli Şaravi gibi bütün müfessirlerin işaret ettiği üzere Hazreti Yusuf dönemindeki kral Mısır asıllı değildir. Bundan dolayı Kur’an-ı Kerim Yusuf dönemi kralı için ‘ melik’ tabirini kullanır. Ona Firavun demez. Daha sonra yönetim Mısır yerlilerinin veya firavunların eline geçtiğinde Beni İsrail’e yapmadık zulüm bırakmamışlardır.  Allah da Firavun’a karşı Hazreti Musa’yı göndermiş ve Beni İsrail’i sahil-i selamete çıkarmıştır.

*

Cihan Sedat’ın dediği gibi 1952’den beri Mısır’ı Firavunlar yönetmektedir. Arap Baharı firavunlar rejimine bir başkaldırıdır. Diğer siyasi genetik üzerinden okuma yapanlar ve gidenler ise Nasır ile birlikte Mısır’ın yeni Kölemenler dönemine girdiğine inanmaktadır.  Nasır bir hanedanlığa mensup değildir, Arapların ifadesiyle İsami'dir.  Siyasi geçmişi yoktur ve kendi kariyerini kendisi kazanmıştır.  Tırnaklarıyla kazıyarak bir yerlere gelmiştir. Babası sıradan bir postacıdır.  Kölemenler geleneğine darbeler olsa da Nasır Kölemenlerden ziyade Firavunlara benziyor. Zira Mısırlıdır.  Devirdiği hanedanlık olan Hidivler ise Mısır’a yabancıdırlar ve Arnavut olmaları hasebiyle onlara Kölemenler ve Mehmet Ali Paşa’dan sonraki döneme de yeni Kölemenler dönemi denebilir.  Mısır tarihinde Kölemenlerle, Firavunlar sürekli olarak devir daim etmişlerdir.  Kölemenlerin geleneğinde gerçekten de darbe vardır.  Kölemenlerin en cihangirlerinden birisi olan Baybars rakibi Muzaffer Kutz’u darbe yaparak devirmiştir.  Darbelerin tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir.  Hazreti Osman’a karşı yapılan da bir serseri ve çapulcu darbesidir.  Basra ve Mısır’ın ayak takımı, çapulcuları Medine’de toplanarak mazlum halifeyi alaşağı etmekle kalmamış, bir de şehit etmişlerdir.

Bir yerde Firavun varsa Musa yoldadır.  Yeni Musa yolda ve Kur’an-ı Kerim’de de bunu müjdeleyen ayetler vardır.   Kur’an-ı Kerim şöyle buyurur: "Mücrimlerden her peygambere bir düşman kıldık.  Bundan dolayı 'her Musa'nın bir Firavunu ve her Firavun'un bir Musa'sı vardır"

Her Calut'un bir Davud'u da vardır. Bu anlamda Mısır siyasi genetiğine göre Mürsi’nin Firavunu Sisi’dir. Markar Esayan’ın ifadesiyle Sisi, hem Batı’nın hem de Doğu’nun Firavunlarındandır (http://www.todayszaman.com/columnists-323521-pharaohs-of-the-west-and-the-east.html ). Sisi'ye Kölemenlerin devamı olarak bakanlar varsa da o gerçekte Firavunların soyundandır.