Karşılıklı olarak hasmane açıklamalar, Mali’de yeniden savaş yaşanacağı korkusuna yol açıyor. Ülkenin kuzey doğu bölümündeki Kidal’de ordu ve isyancı Tuaregler arasında ölümlerle sonuçlanan çatışmalar (17 Mayıs), kötü anıları canlandırıyor. Ülkenin kendi haline bırakılmamasının (Nijerya’dan Orta Afrika Cumhuriyeti’ne kadar kıtada içten içe yanan diğer vakalara karşın) aciliyet gerektiren bir görev olduğuna işaret.

Geçtiğimiz hafta sonunun bilançosu ağır. Öncelikle insani açıdan ki sekizi asker, bazıları Mali yetkililerinden olmak üzere otuz civarında ölü. Siyaset ve emniyet açısından: Şiddet olaylarını tetikleyen temel faktör, Mali Başbakanı Moussa Mara’nın, Tuareg toplum tarafından ve bilhassa Tuareglerin silahlı kanadı Ulusal Bağımsızlık Hareketi (MNLA/Azawad) tarafından provokasyon olarak algılanan Kidal ziyaretiydi.

Ağustos 2013 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine rağmen, Mali devleti ülkenin tamamında meşru görülmedi. Yeniden savaşın ve bölünmenin ayak sesleri duyuluyor. Bu kaygı verici. 2012’de, Fransız müdahalesine yani «serval operasyonu»na zemin hazırlayan da Azawad’ın, Müslüman güçler (djihadistes) tarafından püskürtülmeden önce, Mali’nin kuzeyinden saldırıya geçmiş olmasıydı.  

Fransız ordusuna bağlı birlikler bölgede savaşan, bazıları El Kaide’ye bağlı, Müslümanların izini sürüyor. Fakat Paris, «serval operasyonu»nu siyasi bir hareket olan ve Bamako’nun kendi meselesi olan Tuareglerle ilgili görmüyor ki bu doğru.

Problem, Mali otoritelerinin 2013 barış anlaşmalarının ölmeye yüz tuttuğuna ilişkin dosyayı anlamakta bu denli geç kalmış olmalarıdır. Silahlı çatışmalara son vermişlerdi. Fakat her şeyden önce kuzeyde devletin yeniden tesis edilmesinin yanı sıra Azawad’ın (Tuareglerin) idari statüsüne ve kalkınma stratejisine ilişkin tartışmaların da önünün açılması gerekiyordu. Bu iki nokta, otonomi ile bağımsızlık arasında salınan Tuareglerin tarihi taleplerinin esasını oluşturuyor.

Yahut 2013 Ağustos’unda başkan seçilen Ibrahim Boubacar Keita’nın, uzlaşma sürecini sürdürecek siyasi iradeye, seçim vaatlerine karşın, sahip olmadığı tezini doğrulayarak hiç başlamadı bu müzakereler.
Paris de bu işin sorumluluğu altında. Bamako, Azawad’ı Fransız ordusunun yedeğinde Kidal’e davet etmeye hevesli değil. Mantık olarak Mali’de konuşlandırılan Fransız ve Afrika güçlerinin Azawad’ın silahlarını susturma kapasitesine sahip olduğu düşünülebilir.     

Paris ve Avrupa Birliği, Bamako’yu Kuzey’in temsilcileriyle diyalog kurmaya teşvik etmek üzere ülkenin yeniden inşası için lazım olan güçlü mali destek kaldıracına başvuruyorlar. Aksi halde Cumartesi günü yaşanan olayların artması ve Mali’nin yeni bir keşmekeşe saplanma tehlikesi var.

Le Monde, Başyazı
Dünya Bülteni için tercüme eden: Muhsin Korkut