CMK 250 ve özel yetkili mahkemelerle ilgili düzenleme tartışılmaya devam ediyor.
Özellikle de Başbakan Erdoğan'ın önceki gece canlı yayında yaptığı açıklamalarla daha da netleşti ki hükümet değişiklik yapmakta kararlı.

Fakat bu değişikliğin çapı, neleri kapsayacağı henüz kesinleşmiş değil.

Günlerdir yazıp çiziyoruz.

Uzmanlar anlatıyor. Yani bir bakıma artık söz bitti. Bu aşamadan sonra Türkiye'nin terör sorunu olduğunu, organize suçlarla mücadele ettiğini, darbe ve cunta tehdidinin hâlâ güçlü olduğunu anlatmanın bir anlamı yok.

Çünkü bu riski hükümet de görüyor.

Ama buna rağmen sürmekte olan kritik davaların seyrini değiştirecek düzenlemeler yaparlarsa bunun önünde duracak bir güç yok.

Zaten muhalefet partileri dünden razı.

Açıkçası kamuoyundaki tepkiye, hassasiyete rağmen hükümetin kendisiyle çelişme pahasına değişikliklerde ısrarcı olmasının arkasında ne tür bir motivasyon var anlaşılabilmiş değil.

Liderler zirvesi önemli ama her şey değil

Başkentin diğer gündemi ise Erdoğan-Kılıçdaroğlu zirvesi.

Günlerdir 'kritik zirve' ya da 'büyük buluşma' diye lanse edilen görüşme kamuoyunda memnuniyetle karşılandı. İçeriği bir yana Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'nun bir şekilde bir araya gelmesi bile memnuniyet yaratıyorsa demek ki bu yönde güçlü bir beklenti var.

Fakat bizde 'vur deyince öldürme geleneği' var.

Liderler buluşmasında da aynısını yapıyoruz. Öyle ki Kılıçdaroğlu-Başbakan buluşmasını 'tarihi' hale getirdik.

Hatta 30 yıllık terör sorununu bu buluşma sonrasında çözdük!

Bu buluşma önemlidir ama her şey de değildir. Çünkü CHP'nin yaptığı daha önce söylediklerini kağıda yazıp vermek.

İçerisinde bilinmedik bir şey yok.

Ayrıca yıllardır Öcalan'ın savunduğu 'Akil Adamlar Komisyonu' gibi bir öneri de var. Sırf bu yüzden CHP yönetiminde 'Biz Öcalan'ın projesini neden sahipleniyoruz' eleştirileri de yapıldı.

Akil Adamlar Komisyonu önerisinin tek handikabı Öcalan'ın tezi olmasından kaynaklanmıyor. Bu isim çok yıprandı ve kirli bir geçmişi var. Fakat asıl önemli olan komisyonun adının ne olacağı değil kimlerden oluşacağı.

Çünkü medyada popüler diye 'ülkeyi bölmeyi bile' düşünebilen bazı uluslararası isimlerin ya da 'yeni tip liberaller'in seçileceği bir komisyon bırakın çözümü ülkeyi kaosa götürebilir.

Böyle bir komisyon olacaksa her iki kesimi de tanıyan, bölgeyi bilen, fantezilerle derdi olmayan saygın kişilerden oluşmalı.

Bu tip görüşmeler ve adımlarla ilgili bir diğer risk alanı ise beklentilerin yükseltilmesi. Birinci Açılım Paketi'nde olduğu gibi içi boş söylemlerle yükseltilen beklentiler ters tepiyor.

Hata tekrar ediliyor

Doğuda beklenti batıda tepki artıyor ve sonuç amaçlananın tam tersi oluyor. Erdoğan-Kılıçdaroğlu buluşmasında da benzer bir tablo oluşturuldu. Zirvenin her şeyi çözeceği havası oluşturuldu.
Yani aynı hata tekrar ediliyor.

Peki CHP'nin teklifi sonuç getirir mi? Açıkçası ölü doğmuş bir girişim denebilir. Çünkü MHP baştan olmayacağını ilan etti.

BDP süreçte yer alıp kendi düşüncelerini kabul ettirmek isteyecek ama her an İmralı ya da Kandil eksenine kayabileceği için adeta pimi çekilmiş bomba.

Ne zaman nerede patlayacağı belli olmaz.

CHP'nin katı Kemalist kanadı da Kılıçdaroğlu'nun çıkışından rahatsız. İktidar partisi ise temkinli.
Fakat şunu da unutmamak lazım.

Genel başkanlığa oturduğu günden bu yana Başbakan Erdoğan'a hakaret eden, ağır sözlerle yüklenen Kılıçdaroğlu, iktidarın CMK 250 ve ÖYM'lerle ilgili değişiklik çalışmasından sonra birden 'güzellemelere' başladı.

Kim bilir belki de ÖYM'ler yüzü suyu hürmetine iktidara destek çıkabilir.

Sonuç itibariyle Türkiye'nin yakıcı bir terör sorunu var. Bu sorunun çözümü içinse fantezilere değil realist ve kararlı adımlara ihtiyaç var. Aksi halde yine bize hüsran olacaktır...

Kaynak: Bugün