1933 yılında doğan Cemaat-ı İslami'nin eski Genel Sekreteri Fethi Yeken 76 yaşında ve özellikle Lübnan seçimlerinin ardından vefat etti. Vefat ettiğinde 76 yaşında idi. 2004 yılından itibaren ana hareketle ilişkileri belirsizlik arz etmeye başladı. Bilahare Cephetü'l Amel el İslamiyi (İslami Çalışma Cephesi) kurmuş ve başına geçmişti. Özellikle Hariri'nin öldürülmesinden sonra gerçekleşen kutuplaşmada eski cemaatı 14 Mart Cephesi yanında kalırken kendisi 8 Mart Cephesi tarafına geçmişti. Müslüman Kardeşler içinde kitapları en çok Seyyit Kutup'a benzetilen şahsiyetlerden birisiydi. Bilahare Hizbullah'a ve 'mukavemet' cephesinin yanına seçmişti. Bundan dolayı Şarku'l Avsat gazetesi vefatından sonra hakkında yayınlamış olduğu bir analizde ' Seyyid Kutup'un sağından Nasrallah'ın soluna' başlığını atmıştı. Burada dikkat çekici hususlardan birisi geçmişte kavgalı olduğu Seyyid Kutup düşmanı olan ve bu nedenle Cemaat-ı İslami ile sürtüşme içinde bulunan Ahbaş taifesiyle uzlaşması ve Abdullah Hareri ile görüşmesiydi. Bilindiği gibi Abdullah Habeşi uzun yıllar Suriye'de ikamet ettikten sonra Lübnan'a yerleşmiş ve Ahbaş adıyla anılan bir grup kurmuştu. Grubu Hindistan Altkıtası ve Pakistan'da faaliyet gösteren Brelvilere benziyordu. Ve Suriye rejimiyle de uzlaşma içinde bulunuyor. Bu husus çok su kaldırmakla birlikte ben Fethi Yeken'in başka bir özelliğinden bahsedeceğim. Ana tarafından Türk olan Fethi Yeken (Yeğen) İdeolojinin Çöküşü ve İslamın Evrenselliği eserinde Gorbaçov'un 1980'lerin ortasında ortaya koymuş olduğu Glasnost ve Perestroika politikasını analiz etmiş ve bunu ideolojilerin çöküşüne bir işaret olarak saymıştı. Onun da işaret ettiği gibi Açıklık ve Yeniden Yapılanma politikası başarısız olmuş ve iflas etmişti. Yani sosyalizmi kurtaramamıştı. Açıklık politikalarının içeride ve dışarıda çok muhalifleri oldu bunlardan birisi de Aleksander Soljenitsin idi. Gorbaçov ise SSCB'nin yıkılmasına rağmen Glasnost ve Perestroika politikalarının başarılı olduğuna inanıyor. Zira devr-i sabıkın bu politikalar sayesinde ilelebet yok olduğunu ve bir daha geri gelmesinin ihtimal dışı olduğunu söylüyor. Sovyetler Birliği'nin çökmesini ise reformlara karşı eski sistemin çok şiddetli mukavemet etmesine ve buna mümasil olarak Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya liderlerinin Sovyetler Birliğini dağıtma hususundaki kararlılıklarına bağlıyor.
*
  Gorbaçov, Açıklık ve Yeniden Yapılanma sırasının artık Batı'ya geldiğini savunuyor. Geçmişte bunu söylediğinde kendisine dudak büktüklerini ve istihza ettiklerini lakin şimdi Batı'da yaptığı bu tarz konuşmalarının akabinde alkış tufanı koptuğunu ve bunun da sözlerinin olumlu karşılandığı anlamına geldiğini ifade ediyor. Artık reform sırasının Batı'ya geldiğini ve bu sürecin çok sancılı geçeceğini öngörüyor. Gerçekten de İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan küresel siyasi sistem sonuna geldi. Bunun dışında aslında  Fransız  Devriminin, Protestanlık hareketinin ve akımının tetiklediği burjuvazi ve kapitalizmin ve onun izinden giden sekülarimzim de sonuna gelindi.  Gorbaçov haklı olarak kapitalizmi bir yanılsama olarak görüyor ve bunun da sonuna gelindiğini ifade ediyor.
*
 Elbette Perestroika evvelemirde Batı için geçerli ve gerekli olduğu gibi Birinci Dünya Savaşından itibaren İslam dünyasında kurulan sistem ve bu sistem çerçevesinde çöreklenen sömürge sonrası arkaik rejimler ve anlayışlar da ihtiyarlamış ve yaşlanmış durumda. Bunların da gözden geçirilmesi vakti gelmiş bulunuyor. Bu anlamda Suudi Arabistan'da yaşanılan reform irhasatı ve sancıları da doğum sancısına benzetiliyor. Bu anlamda diğer anlayışlara kapalı tek boyutlu Vehhabi anlayışı da Suudi Arabistan da gözden geçiriliyor. Lakin Suudi Arabistan'ın yaşamış olduğu Yeniden Yapılanma reformları (Perestroika) iki çizgi üzerinde seyrediyor. Birincisi, dahilde diğer görüşlere ve İslami ekollere açılma. İkincisi de Batılılaşma çizgisinde yürüyor. İran'da Zehra Rahnavard'ın da vaat ettiği gibi Adap Polisinin (Hisbe ) kaldırılması taleplerine benzer bir biçimde Suudi Arabistan'da benzeri bir kurum olan Mutavva/ dini polis büyük bir eleştiri kampanyası altında bulunuyor. Mutavva olarak anılan dini polis şeffaflık ve açıklık politikası güderken muhalifleri daha fazlasını istiyor. Ve insanların özel hayatına karışmamasını istiyor. Suudi Arabistan'da süreç Mehter marşı suretinde ilerlese de netice itibarıyla geriye dönüş yok. İran'da da son seçimler ve getirdiği tartışmalarla birlikte bu ülkede de devrimin 30'uncu yılında yeni bir dalga yaşanıyor. Bazılarınca geç kalmış bile olsa da rejimin güç merkezleri arasındaki kapışma reform talepleri suretinde gelişiyor. Bu bağlamda, bölgede ve kendi içinde zaman zaman çelişki ve gerilimleri besleyen İran rejimi de yeni bir dönemin başında görülüyor. Bu arada, Türkiye'de de Ergenekon ve benzeri hukuki süreçler ve derin yapılanmaların çözülmesi de geç kalmış bir hesaplaşmanın ötesinde kendi çapında bir Glasnost ve Perestroika sürecinin başlangıcı olarak da görülebilir. Dolayısıyla küresel ideolojilerden Sosyalizm ayağı yıkıldığı gibi sırada bütün türevleriyle birlikte kapitalizm de var. İslam dünyası da ilan edilmemiş ve sancılı bir Glasnost ve Perestroika sürecinden geçiyor.