İnsanın insanı kaybettiği yerdeyiz. İnsan insandan tel tel çözülüyor. Ve insan makine ile konuşurken metalik , keskin bir dile teslim oluyor. Oysa insan, insanı zenginleştiren vasıflarıyla farklı bir dil imkanına sahip. Duygunun çözülüp geldiği merhamet vatanı ve adalet özelliği aksettiren fıtrat derinliği, meramın anlatımında insan sıcaklığını yansıtan işlev yüklenirler. Her diyalog, çeşitli açılardan, etkileyici değere konudur.
İnsanın insansız kalışı, dünyanın ıssız kalışı anlamına gelir.
Makinenin ekran ismiyle insanın karşısına geçmesi, maharet gösterisiyle insanı insana unutturması trajik ve dramatiktir. Övünülen iletişim çağı yalıtkanlaştırıcı, sağırlaştırıcı bu tutumuyla insanı insana ve dolayısıyla kendine yabancılaştırmaktadır.
Şiddetin en zengin biçimleriyle tezahür ettiği ve hiç kimsenin kendini mutlu hissetmediği bir dönemde insanı insana çağırmak aciliyet kesbeder.
İnsanın kendini bilmesiyle başlar herşey.
Rabbini bilmesi, ölçüyü tanıması ve "emaneti" sırtlanması, kendini tanımasıyla olur. Varoluş sırrı da Rabbinin kendine verdiği önemin anlaşılmasıyla açık hale gelir. İnsan insana ayna olur, yanlış da doğru kadar etkiyle, dengeyi tutturmada vazife üstlenir.
Şiddettin üremesi, insan nakısalarının hayat için geçerli olduğu ve fıtratın derinden bu duruma itiraz etmesiyle hasıl olur. Şiddete karşı şiddeti üretme ve kalıcı yıkım ortamı oluşturma potansiyeli açısından dikkat çekicidir.
Moğol istilasına uğrayan Anadolu ile küresel istilanın ortak paydası şiddettir. Dönemin bilgeleri, Yunus, Mevlana, Nasrettin hoca ve diğerleri şiddet lisanına karşı farklı bir iklimin dilini devreye aldılar.
Sevgi ve merhameti kılıcın keskinliği karşısına koydular. İnsana insanın özünü gösterdiler. Kevni ayetlerden yola çıkıp adam öldürmekten başka iş bilmeyen Moğol leşkerine düşünmeyi öğrettiler.
Yunus "Dövene elsiz gerek" derken; "Gönüller yapmaya geldim" vurgusuyla, meramına açıklık getirmiş oluyordu. Mevlana "Kusurları örtmede gece gibi ol... Öfkeni yenmede ölü gibi ol" diye başlayan yedi öğüdünü,ikili davranıştan çıkmayı çıkmayı ifade eden, "Ya olduğun gibi görün; ya göründüğün gibi ol" vurgusuyla bitirir.
Sevgi dilini kullanan irfan ehli önderlerinin eserlerine baktığımızda, kompleksli duruş, alttan alma, takiye söz konusu değildir. Meselenin özünde insana eşrefi mahlukat olduğunu hatırlatma vardır. İnsana "ayna tutarak" sen gelmedin savaş için demek vardır.
Döneme bakıldığında, gözüyle düşüneni gördüğüyle gaybi yolculuğa çıkarmada başarı ortaya kondu.
Günümüzde folklorik törenlerle ele alınan Mevlana'ya, denebilir ki, dışardan daha ciddiyaklaşılmaktadır. İnsanları dönemin şartlarıyla ele alamadığımız da, red ve yüceltme sarkacı çalışmaya başlıyor. Pek çok yol göstericinin eş zamanlı olarak ortaya çıkması ve aynı dili farklı tınılarla, ortaya koymaları tesadüf olmasa gerek.
Anadolu'da gelişen, kendiliğinden meydan bulan bu iklim, Osmanlı'yı tetikleyen ruh mayasıdır.
İnsanın insan tarafından bulunmasıdır.
Modern zamanın öyküsünde şiddet ve kayıp insanın durumu çok daha karmaşıktır. Şiddet eşyanın maharetine gizlenmiştir. İnsan icat ettiği bilgisayarasoruyor: "kim daha akıllı?" diye.
Moğol askerinden daha tehlikeli olan durum, modern insanın bilimi "mehdi" bilip başka söze muhtaç olmadığına kendini inandırması...
Yalnızlığı özgürlük sanıp insandan kaçması ve dahası can pazarında ayrım yapması...
Ne zaman insan herşeyi rakama çevirme "beceri"si elde etti, o gün kendini tanrı yerine koydu ve intiharını belgeleyerek, acıma duygusundan "kurtul"du.
İnsan kainatı planlamaya kalkınca, ne olduysa oldu.
Nufüs planlaması, kimi bölgelerin insandan arındırılmasını gerekli hale getirdi. Dünyada kimin ve ne kadar insanın bulunacağına, rakamları kullanan karar verince, kainat son ikazlarını yaptı. Toprak, su, rüzgâr her zamanki hallerinin dışına çıkarak "konuştu"lar.
Anlayan olmadı.
Ölümlü varlığın öldürmek için kurumlar kurması, sektörler oluşturması, insanın cahil, nankör, hırslı ve kan dökücü özellikleriyle bir araz olarak tebarüz ettiğinin göstergesi.
İnsanın özünü karartmasıyla, insandan çözüldüğünü, silahlanma yarışı ve açlıktan ölümler ortaya koyuyor.
Herşeyi rakama döndüren insan, sevgi ve merhameti ölçemediğinden onlardan uzaklaşıyor. Kendinden uzaklaşan insan, rakamların, istatistiklerin çadırına sığınıyor. Ve her öldürdüğü insanı, bir rakama sığdırıp haber yapıyor.
Konuşma, diyalog, sohbet, lisan, anlatma, bütün bunların olabilmesi için, en az iki insanın varlığı gerekli.
Modern dönemin insanını bulmak için, yeni bir dil gerekli.
Ona, yetmezliğinin en büyük imkanı olduğunu hatırlatacak bir dil.