Osmanlı döneminde kadınların saraya karışması sarayı zayıflatmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın Mustafa yerine Sarı Selim’i seçmesinin arkasında saray entrikaları ve kadınların rolü yatmaktadır. Kadınlar eşlerini yanlış seçenek üzerine yönlendirmede genelde başarıdırlar.  'Erkeğin kalbini kazanmak midesinden geçer' denildiği gibi kocasını ikna etmek de bazen nazdan, cilveden bazen de baskı kurmaktan geçer. Hüsnü Mübarek’in devrilmesine neden olan üç husus vardır. Bunlardan birisi, 2000 tarihinde ve sonrasında İkinci İntifada ikliminde İsrail’le sıkı fıkı ilişkileri ve hatta Ben Eliazer tarafından stratejik bir hazine olarak nitelendirilmesine giden süreçtir. Mübarek’in bu tutumu Mısırlıların ikrahına neden olmuştur.

İkinci husus, ölümüne kadar iktidar şansını zorlaması ve hasta ve ihtiyar haliyle dördüncü defa da başkanlık seçimine girmesidir. Bunun yanında ölümünden sonra yerine oğlu Cemal’i geçirmek istemesidir. Bunda temel etken saray entrikaları ve bizzat eşi Suzan Sabit Mübarek’in sınırsız ihtirasıdır. Hem kraliçe hem de ana kraliçe olmak istemiştir. Mısır halkı ise bıkkınlık getirdiği Hüsnü Mübarek’ten sonra bir de oğlu Cemal’i çekmek istemez.  Ayrıca Cemal Mübarek insani vasıfları sınırlı olan biridir.  Kitleler tarafından benimsenmesine imkan vermeyen bir kibre de haizdir.  Hatta yolsuzluklar mı yoksa kibir mi Mübarek hanedanlığının sonunu getirdiği ikileminde genel kanaat kibrin Mübarek hanedanlığının sonunu getirdiği yönündedir. Firavun kibri ailenin sonu olmuştur. Onun ötesinde Ahmet İz gibilerle birlikte Cemal, Ala Mübarek, Four Seasons Çetesi olarak anılmaktadır.  Mısır’ı mali olarak da sövüşlemektedirler.

*

Mübarek asker kökenli olmasından dolayı melekeleri sınırlı ve statik bir kişiliktir. Entelektüel birikimi sınırlıdır. Dinle diyanetle alakası da kurudur.  Lakin Suzan Mübarek tabir caizse mürekkep yalamış ve kariyer yapmış bir kadındır. Ama Leyla Trablusi gibi ihtiraslarına gem vuramamıştır.  Mübarek’lerin gitmesine neden olan diğer faktör ise bütün seçimlere hile karıştırmaları ve 2010 seçiminde ise tüy dikmeleridir. Bu sosyal ve siyasi kazanın taşmasına neden olmuş ve Mısır’ın gök kubbesi başlarına yıkılmıştır. İhtiras sınırsız ama güç sınırsız değildir.

İşte tam bir noktada kadınlar saltanatına bir başka örnek akla geliyor. Anise Mahluf.  Hafız Esat’ın dul eşi. Kara dullar diye bir tabir var. Lakin bunlar dul olmadan da iktidar üzerine nafizdirler. Son olarak Avrupa Birliği, Esat ailesinin kadınlarına da ambargo getirdi. Başta Anise Mahluf olmak üzere Beşşar’ın bacısı Büşra ve eşi Esma Ahras da ambargo kapsamına alındı. Bunun üzerine aile Arapların ‘dairetü’l dav’ dedikleri tarassut alanına ya da yakından izlenme mesafesine girmiş oldu.

Basil’ın trafik kazasında ölümünden sonra aile, Beşşar ile Mahir arasında kararsız kalır. Anne Anise, Basil’dan boşalan boşluğu Mahir’in doldurmasını ister. Lakin Hafız Esat’ın gönlü nazlı oğlu Beşşar’dan yanadır. Zira o en iyi anlaştığı oğludur. Anise Mahluf, Kardaha yakınlarında yer alan Bustan Paşa’lıdır. Hafız Esat bir aile meclisinde Anise ile tanışır ve babasının ölümünden sonra evlerinde büyüdüğü amcasından Anise’yi ister. Lakin amca bu evliliğe karşıdır ve zira Hafız Esat fakir bir aileden gelmektedir. Onlara göre subay dahi olsa ‘ çulsuz’dur.  Bununla birlikte aileyi ikna için Esat Nuseyri din adamlarından birisini devreye sokar ve bu suretle istediğini elde eder. 

*

Anise Mahluf, Suriye’nin Suzan’ı olmuştur ve eğitimli olmasa bile zekidir ve Hafız Esat sıklıkla ona danışır.  Hayatlarında Kahire safhası vardır ve Mısır’la birlik günlerinde Kahire’ye giderler lakin Suriye’nin birliği bozma kararıyla birlikte Esat, kendini Ebu Zabel Hapishanesinde bulur ve burada  44 gün kalır. Kahire dönüşlerinde 1962 yılında Hafız Esat erken bir darbe denemesinde bulunur bu nedenle Müzze Hapishanesine atılır. Bu ikinci vaka üzerine Mahluf ailesi Esat’a kızar ve kızlarının ondan ayrılmasını ister. Lakin kızı Büşra’nın doğumu nedeniyle Anise buna razı olmaz.  Yeniden Nuseyri din adamları devreye girer ve Mahluf ailesini yatıştırırlar. Lakin Hafız Esat hapisten çıktıktan sonra bu defa başarılı bir darbede bulunur ve siyasi kariyerinin önü açılır. Bundan böyle Anise, kocasının birinci derecede sırdaşı ve danışmanı ve desteğidir.  Kritik kararları hep birlikte almışlardır ve Hafız Esat’ın ölümünden sonra da ailenin çimentosu Anise olur. Aslında hem baba hem de oğul döneminde iktidarın gizli ortağıdır. Anise, Mahir’in daha yetenekli ve serinkanlı olduğu görüşündedir ve bundan dolayı veliaht olarak onu tercih etmiştir.  Hafız Esat ise büyüklüğünü dikkate alarak Beşşar’ı tercih etmiş ve Londra’dan çağırmıştır.  Annesi tarafından Beşşar’ın tercih edilmemesinin bir nedeni de değişken karakterli oluşudur. Bir anda sükûnet halinden öfke haline geçebilmektedir. 

Baba Esat’ın Beşşar tercihini Büşra da desteklemiştir. Zira hem Basil hem de Mahir kocası Asıf Şevket’e düşmanlık gütmektedirler.  Asıf Şevket’ten nefret nedenlerinden birisi olarak, onun Tartus bedevilerinden ve Sünni kökenli olması gösterilmektedir.  Anise hem Mahir hem de Beşşar’ın lider olarak yetiştirilmesini teklif ederse de kefe Beşşar’dan yana kaymıştır.  Muhammed Nasif, Behçet Süleyman, Mustafa Tacir ve Abdulhalim Haddam,  Beşşar’ın lider olarak yetiştirilmesini üzerlerine almışlardır. Isınma turları olarak Körfez ülkeleri ve Fransa’ya gider lakin Kuveyt’te bir gaf yapar ve Saddam’dan Kuveytli tutukluları salmasını ister. Bunun üzerine Hafız Esat üzerine lazım olmayan hususlara girmesinden dolayı oğlunu paylar. Baba Esat’ın ölümünden sonra aile meclisi toplanır ve Anise Mahluf, Asıf da dahil olmak üzere aile bireylerinden Beşşar’ın arkasında olmalarını ister.  Mustafa Tlass, Behçet Süleyman, Gazi Kenan ve Abdulhalim Haddam’dan da oğlunun arkasında durmalarını ister.  Danışılan isimler de Beşşar’ın işbaşına getirilmesinden son derece memnundur zira devre dışı kalmayacaklardır. Beşşar kendileri olmadan iktidarını sürdürebilecek durumda değildir. Anise Mahluf, Hariri’nin öldürülmesinden önce Hariri’nin ağırlığından rahatsız olur ve özellikle Lübnan dosyasını elinde bulunduran Abdulhalim Haddam’ı ayartmasından son derece endişelidir.  Hariri ile ittifakı üzerinden Haddam’ın Suriye’de iktidarı eline geçirmesinden ürkmektedir. Belki de bu endişe Hariri’nin ölümü ve Haddam’ın yurtdışına kaçışını izah edebilir. 

Suriye’de halk hareketi başladıktan sonra da Anise kızı Büşra ile birlikte güvenlik seçeneğini benimser. Tezleri şudur: Halka ne kadar hak verirsen ver tatmin olmaz ve daha fazlasını ister!