İsrail İran'ı vuracak... Hayır, İsrail, henüz İran'ı vurmaya çok uzak. ABD Genelkurmay Başkanı, Telaviv'de İsrail üst düzey yetkililerini bundan vazgeçirmeye çalışıyor. Obama, Netanyahu'yu, uçaklarını İran'a göndermeden önce ülkesiyle işbirliğine gitmesi konusunda uyarıyor. Bütün bu başlıklar, geçtiğimiz ay boyunca gazetelerinin manşetlerini meşgul edip durdu.
İsrail cüret gösterip arkasında aldığı Amerikan desteğiyle İran'ı vurabilir mi? Kendisine tehdit gördüğü nükleer reaktörleri kullanılmaz hale getirebilir mi? İsrail kim ki bu kumara girme cesareti gösterecek. Dünyanın en büyük gücü mü? Ardından neler olacağını kestirebiliyor mu?
İsrail, 2006 yılında Hizbullah karşısında büyük bir mağlubiyet tattı. Lübnan'ın şehir ve köylerine giren tankları, hurda yığınına döndü. Savaş gemileri ise Lübnan sahillerinde battı. O tarihten bu yana kimse İsrail'in ucuz tehditlerinden korkmuyor.
İsrail kendisinden kaynaklanan bir güce sahip değil, Araplar zayıf olduğu için güçlü. Daha doğrusu, İsrail, Gazze'ye masum insanları öldürmek için fosfor bombası ile karadan havaya ve denize füzeler kullandığında, hiçbir canlılık belirtisi göstermeyen bazı Araplar yüzünden güçlü. İşte İsrail, Gazze Şeridi'ne her Allah'ın günü hava saldırıları düzenliyor, istediğini öldürüyor, Arap birliği ise sessiz. İsrail uçaklarıyla öldürülen bu insanlar sanki insan değil.
İsrail'in İran'a yönelik boş tehditlerinin belki birkaç hafta belki de birkaç ay süreceğini öngörebiliriz. Ancak, bu kez acıtıcı darbenin İsrail'den değil de nükleer bilim adamlarının Mossad tarafından öldürülmesinin intikamını almak isteyen İran'dan gelmesi, bizim için şaşırtıcı olmaz.
İran, teorik değil fiilen bir komployla karşı karşıya. Birileri, İran'daki siyasi düzeni değiştirme sürecini başlatmak için ekonomik olarak onu boğmak istiyor. Pertol ihracatına yakında ambargo konacak, merkez bankasıyla olan ilişkiler rafa kaldırılacak, İran'ın para birimi riyal çökecek, emtia fiyatları ve temel ihtiyaç maddelerinin fiyatı yükselecek. Plan bu.
ABD ve Avrupa, İran'a petrol ambargosu koyabilir ve petrolünü satmasını engellemeyi başarabilir, bunun yanında Suudi Arabistan da tıpkı Libya ve Irak operasyonları sırasında yaptığı gibi günde bir milyon varil petrol üreterek İran'dan kaynaklanan kaybı telafi ederse, İran'ın düşmanlarının gemilerini rahatsız etmemesi, Hürmüz boğazını kapamaması, istisnasız herkesin başına gökkubbeyi yıkmaması için bir neden yok.
Tahran'da Nükleer bilim adamlarına yönelik suikastler, İran'ın ulusal egemenliğinin ihlali, ulusal onuru yaralayan, dolayısıyla aynı şekilde karşılık verilmeyi hak eden eylemlerdir. Sayın Laricani'nin eyleme çok yakında karşılık vereceklerini söylemesi bizim için sürpriz olmadı. Milli onuruna düşkün olan devletler, düşmanlarının kendilerine yönelik aşağılayıcı ve kışkırtıcı eylemleri karşısında susmazlar...
Doğru, dört bilim adamının suikaste kurban gitmesi, İran'ın nükleer programını durduramaz. Yüzlercesi arkadan geliyor, ancak rejimin susması ve bu alçaltıcı hakareti yutması hele de parlamento seçimlerine iki ay kala, kendisi için külfetli olabilir. Bu yüzden intikam, taraftarlarının ve kendisini destekleyenlerin moralini yükseltme bakımından en kestirme yoldur.
ABD Dışişleri Bakanı Sayın Clinton, alelacele bir açıklama yaparak ülkesinin söz konusu suikastta herhangi bir rol icra etmediğini ilan etti, sorumluluktan kurtulmaya çalışan açıklamalar serdetti. Bunun uygar bir yol olmadığını söyledi, eylemin terörist bir eylem olduğunu belirtti. Bunu, İran'ın herhangi bir intikam girişiminin önüne geçmek ve sorumluluğun sadece İsrail'e ait olduğunu belirtmek için yaptı.
Amerikan yönetimi, İran'ın Suriye olmadığını, tıpkı onun gibi İsrail'in alçaltıcı hakaretlerini yutmayacağını biliyor. İran uygun gördüğü zaman ve mekanda karşılık vereceğini ifade etti. ABD, geçmişte İran'ın verdiği karşılıklardan dili yanmış vaziyette. İran'ın ABD'ye Irak'ta acı bir yenilgi tattırarak bu Arap ülkesinde Amerika'nın bütün planlarını boşa çıkartması tek başına yeterlidir. İran, bölgedeki en büyük düşmanı ve sekiz sene boyunca kendisiyle cesurca savaşan Saddam Hüseyin'den kurtulmak için kendi ajanı Ahmet Çelebi aracılığıyla ABD'yi Irak bataklığına çekerek bir taşla iki kuş vuruş oldu. Ardından da kendi yandaşlarına kurdurttuğu yönetim sayesinde Irak'a özgürce girerek rahatlıkla nüfuz edebileceği bir ülkeye dönüştürdü.
Bazı gözlemciler, İskoçya'nın Lockerbie semalarında patlatılarak düşürülen uçağın arkasında İran'ın olabileceğini, bunu da 80'li yıllarda ABD'nin körfez üzerinde seyretmekte olan İran yolcu uçağını düşürmesine bir misilleme olarak yapmış olabileceğini ifade ediyorlar. Buenos Aires'teki İsrail büyükelçiliğinin havaya uçurulmasının arkasında yine İran taraftarlarının bulunması bizi şaşırtmaz.
Filistinliler "terör"den ellerini çekerek bütün yumurtalarını, derme çatma da olsa bir vatana kavuşma ümidiyle görüşmeler sepetine koymaktan çekinmediler, sonuç da hem onurlarını hem de egemenliklerini yitirdiler. Bu derme çatma Özerk Yönetim'i bile, vatanları Filistin'in yüzde sekseninden vazgeçmeden elde edemediler.
Lockerbie patlamasını gerçekleştirmekle suçlanan ve müebbed hapse mahkum Seyyid Abdülbasıt el Mıkrahi ile birkaç ay önce görüştüğümde bana yana yakıla ağlayarak ve yeminler ederek kesinlikle bu eylemi yapmadığını, adını bir şekilde bu işe karıştırdıklarını, , İran'la savaşmanın ABD için oldukça külfetli olmasından dolayı ABD'nin bu işin sorumluluğunu zayıf Libya'ya yüklemeyi uygun bulduğunu söyledi. Bütün bu olaylar Libya'nın neden kurban seçildiğini, ayrıca ABD'nin NATO bünyesinde yapılacak eylemde neden Fransa ve İtalya'nın kendisiyle birlikte askeri operasyonlarda bulunmasını istediğini de açıklıyor. Birincisi petrol ikincisi ordusunun zayıf olduğunu bildiği için üçüncüsü çevresindeki kitle imha silahlarını yok etmek dördüncüsü Batı bankalarında bulunan iki yüz milyar dolarlık mevduatı garanti altına almak için.
İsrail'in İran'a yönelik tacizleri, intikam eylemlerini gerektirebilir, İran bakış açısıyla İsrail'e ait vurulabilecek merşu birçok hedef mevcut. Şayet İran, boş tehditler yerine eylem yapmayı seçerse ki bu, -geçmiş tecrübelerin de kanıtladığı şekilde mümkündür- dünyanın çok yakında karşılıklı suikastler savaşına şahit olacağı anlamına geliyor.
ABD ve İsrail'in, nükleer programından ve bölgede giderek önce petrole sonra da İsrail'in stratejik askeri üstünlüğüne yönelik ciddi bir tehdit haline gelen İran askeri gücünden rahatsız olmalarını anlıyoruz, ancak anlamadığımız şey, Arapların İran karşısında endişe ve rahatsızlık duyarak, ABD yanında saf tutmak için ona karşı askeri hazırlıklar girişmeleridir.
Arapların parası, akılları ve az çok diplomatik ilişkileri var. Öyleyse neden İran'ın nükleer silah sahibi olması durumunda bölgede bir nükleer yarış olacağından korkuyorlar? Peki biz niçin aynı ölçekte ve aynı ayarda bir güce sahip olmak için onunla yarışmıyoruz?
Ne İran'ın güç sahibi olması ayıp ne de İsrail'in bize alçaltıcı hakaretlerde bulunması. Asıl ayıp ve kusur Araplar olarak bizde..Bu yüzden Arap devrimlerinin bu hastalıklı ve çürümüş durumu değiştirmesi gerekiyor.
Dünya Bülteni için El Kuds-ül Arabi'den Faruk İbrahimoğlu tarafından tercüme edilmiştir.