İran'da gerçekleştirilen cumhunbaşkanlığı seçimi sonrasında ülkenin karışmasından gizli veya açık 'keyif duyanlar'ın listesine bir göz atalım:
1- İsrail
2- Suudi Arabistan ve Körfez emirlikleri
3- Mısır-Ürdün hattındaki Sünni Arap mihveri
4- Lübnan'daki Hıristiyan, Sünni, Dürzi gruplar
5- Irak'taki Sünni ve Kürt gruplar
6- Pakistan ve Afganistan'da yerleşik El-Kaide
7- Amerika Birleşik Devletleri
8- Avrupa Birliği'nin pek çok başkenti
Tahran'dakileri yakaladıkları bu üstün başarıdan (!) dolayı tebrik etmemiz gerekiyor. Dünyada hiçbir ülke ve yönetim, yukarıda saydığımız 'beş benzemez' unsurları bir cephede buluşturamaz. Görülüyor ki, bunu İran başarmış...
Kimler kaygılı
İran'ı, Kafkasya-Ortadoğu çizgisinde her zaman bir denge unsuru olarak gören Rusya ve Şangay Teşkilatı'ndaki ortağı Çin, Tahran'da yaşanılan krizin derinleşmesi halinde Batı'nın yeni bir cephe daha kazanacağına inanıyorlar. Bu nedenle kaygılılar.
Suriye açısından İran, İsrail ile süren bilek güreşinde en önemli aktör. Tabii ki Lübnan'daki Hizbullah, Filistin'deki Hamas ve Güney Irak'taki Şii yapılanma da gelişmeleri kaygıyla izleyen taraflar. Başka? Uzaklar'da Venezuella'nın Chavez'i, bilinmez, belki Kuzey Kore diktatörü, bir de sıkı durun Ermenistan... Erivan, Kafkasya'daki güvenlik ve ekonomik açılım modelini Moskova-Tahran stratejisine dayandırmış durumda...
Bu tablo, İran açısından geleceğin hayli puslu olduğunu gösteriyor.
Seçim sonrası, ülke sokaklarını dolduran yüzbinlerin rahatsız oldukları asıl tablo bu...
İran gibi, 2.500 yıllık devlet, hatta imparatorluk gelenekleri olan, bilimden sanata ve edebiyata dün de bugün de insanlığa büyük katkıları olmuş bir medeniyet coğrafyasının yaşamakta olduğu radikal çılgınlığı daha fazla desteklemek istemiyorlar.
Mir Hüseyin Musavi gibi, İran Devrimi'nin ilk gününden bu yana önemli görevler üstlenmiş, Humeyni'nin başbakanlığını yapmış ve 'İslam Cumhuriyeti' kavramını asla tartışmamış bir siyasi karakterin bile gidişe 'yeter' demesi, sokağın yönetime yansımış yüzünden başka bir anlam ifade etmiyor.
Gerçekte ne oluyor
Rusya veya İran gibi 'otokratik' rejimleri 'liberal demokrasi alışkanlıkları' ile incelemek hatalıdır. Bizim gibi ülkelerde, her biri güçlü bankalara sahip büyük sermaye gruplarının (holdingler) sistem üzerinde ciddi etkileri vardır. Siyasi iktidarlar devletin iç işleyiş dengeleri kadar büyük sermaye grupları ve bu kurumların sözcüsü niteliğindeki medya kuruluşlarıyla dengeleri sağlamak zorundadırlar. Oysa Rusya'da GAZPROM'a, İran'da Petrol Bakanlığı'na sahip olan, güce sahip olur.
Ahmedinecad, 2005'te cumhurbaşkanı seçildiği günlerde, İran'ın bütün bakanlıklarında istediği atamaları gerçekleştirdi, bir tek, Petrol Bakanlığı'nda yaptığı iki üst düzey atamanın ikisi de İran meclisinden veto yedi. İran'da 'petrol mafyası' olarak adlandırılan eski cumhurbaşkanı Rafsancani' nin bu bakanlığa yerleştirdiği kadro 2007'ye kadar varlığını korudu. Dini lider Ali Hamaney 'in büyük desteğiyle Gulamhüseyin Nuzari'nin İran Ulusal Petrol Şirketi'nin başına geçmesi ve şirketi yıllardır yöneten Kazım Veziri-Hamaneh ile birlikte pek çok Rafsancani dönemi petrol bürokratının emekliye sevkedilmesi dengeyi değiştirdi. Ülkenin petrol gelirlerini denetim altına alan Ahmedinecad'ın gerçek liderliği de bu sayede cumhurbaşkanı seçildikten ancak iki yıl sonra güçlenmeye başladı.
İran halkı, dünya ile daha barışık bir ülke isteğiyle sokaklara dökülse de Tahran'daki 'gerçek oyun' budur: Petrol gelirlerini kim denetim altında tutacak...
Rafsancani, desteklediği Musavi ile çıkış yakalamış ve bu şansa hayli yaklaşmıştı ama Hamaney-Ahmedinecad ikilisi buna izin vermeyeceklerini gösterdiler.
Uzlaşmaya giderler
'Sokak muhalefeti' önemlidir ve Ahmedinecad artık, ülkeyi istediği gibi yönetemeyeceğini anlamıştır. Bu nedenle, kısa bir zaman içinde 'reformist blok' ile uzlaşan, hatta, dış politikasını bile büyük ölçüde değiştiren bir lider ile karşılaşmamız yüksek olasılıktır. İran 'çoğulcu siyaset kültürü' zayıf, bu nedenle 'pratik çözümleri' yüksek bir ülkedir ve yeni kurulacak Ahmedinecad kabinesinde reformist kanadın önemli isimlerinin bulunması kimseyi şaşırtmayacaktır.
Mesela, Musavi'nin yeni dışışleri bakanı olması... Ekonomi bakanlıklarında da reformistlerin ağırlığının hissedilmesi gibi...
Ahmedinecad, Rafsancani ailesine dönük 'yolsuzluk iddialarını' yumuşattığı an, İran'da Petrol Bakanlığı uzlaşmasının ve dolayısıyla 'kalıcı istikrar'ın yolu açılmış olacaktır.
Kaynak: Radikal